80’lerin En İyi Bilimkurgu Filmleri

Filmler
Fotogaleriye Gitmek İçin Tıklayınız… Tron”un devam filminin 28 Ocak 2011’de vizyona girmesini fırsat bilerek 1980’lerin en iyi bilimkurgu filmlerini seçtik. Böylece tür alanınd...
EMOJİLE

Fotogaleriye Gitmek İçin Tıklayınız…

Tron”un devam filminin 28 Ocak 2011’de vizyona girmesini fırsat bilerek 1980’lerin en iyi bilimkurgu filmlerini seçtik. Böylece tür alanında kilit bir dönemin kapısını bir kez daha aralama şansına eriştik.

Hollywood’un 70’lerdeki ‘ciddi’ bilimkurgu patlamasının ardından 80’lerde düşüşe girmesi bekleniyordu belki. Ancak bu dönem de ‘sanal gerçeklik’in tavan yapmasıyla üreyen eserlerin ve daha çok türün içindeki kırma eğilimlerin devresi oldu. Bu nokta da John Carpenter, Ridley Scott, Robert Zemeckis, David Cronenberg gibi şimdinin ustalaşan yönetmenlerinin kilit eserlerini izledik o yıllarda.

Bunların çoğunun devam filmlerinin çekilmesi ya da gişede büyük gelirler elde etmeleri de önemliydi. Bu durum tür sinemasının o dönemini bir ‘esin kaynağı havuzu’na çevirdi. Sanal gerçeklik, siber-punk, uzaylı istilası, kıyamet sonrası, zaman yolculuğu, distopik gibi alt türlerin yenilendiği veya kara film, aksiyon, polisiye, korku gibi alanların içlerine dahil olduğu bilimkurgulardan 12 tanesi öne çıktı.

RoboCop (1987) Daha çok polisiye ile bilimkurguyu iç içe geçirmesi ve robot tasarımına getirdiği yenilikle dikkat çeken bir eser. Tabii bir de Paul Verhoeven’ın reklamlı TV estetiğini sinemaya soktuğu ilk yerlerden biri olmasıyla dikkat çekmişti. Üç de devam filmi üretildi.

TRON (1982) Bilimkurgu alanına sanal gerçeklik mevzuunu bilgisayar oyunu ya da atari geleneğine sokan bir eser. Kısa sürede kültleşti ve “Matrix”in yanında 80’lerden de izini süren sayısız film üretmekte sıkıntı çekmedi. Halk ağzında ‘hacker bilimkurgusu’nun fikir babası oldu. 28 Ocak’ta devam filmi vizyona girecek. Üç boyutlu versiyonunu öneririz!

1984 (1984) George Orwell’in romanının ikinci ve en çok beğenilen sinema uyarlaması. John Hurt başrolde ve bu distopik ‘Bizi kim gözetliyor?’ dünyasının içinde çıkış arıyor.

Koşan Adam (The Running Man) (1987) Fütüristik intihar oyunu mantığının ilk yansıması olan “Rollerball”un (1975) izinde üretilmiş bir eser. Arnold Schwarzenegger’in yarıştığı bir ölüm oyununun aksiyonunu da tansiyonunu da düellolarını da unutmak mümkün değil!

New York’tan Kaçış (Escape from New York) (1981) Kilit bir kıyamet sonrası bilimkurgu filmi örneği. Alanda “Mad Max” (1979) ile birlikte atalık yapmasının yanında Carpenter’ın ikonlaşmasına da katkısı büyük. 98’de bir de “Los Angeles’tan Kaçış” (“Escape from L.A.”) adlı devam filmi var, yine Kurt Russell’ın oynadığı. Onu da unutmamak lazım.

Videodrome (1983) Radyo hatlarının arasında korsan yayın yapan bir snuff film ihmalatının bilimkurgu-korku arasında seyreden sinemasal karşılığı. David Cronenberg’in body-horror geleneklerini de taşıyan ‘Teknoloji insanı yiyor mu?’ sorusunu soran bir eser.

Terminator (1984) Günümüze kadar sayısı dört filme dayanan bir seri oluşturan ‘Terminator’ün en çok beğenilen filmi ikincisidir. Ancak bu eser de zaman yolculuğu filmi alt türü ışığında günümüze ‘gidişatı değiştirmek’ için gelen ‘insan asker’ ile ‘cyborg asker’in mücadelesinin başladığı yerdir. Robot tasarımı açısından da sayısız yeri etkilemiştir.

Yaşıyorlar (They Live) (1988) 80’lere uygun dinamik bir uzaylı istilası filmi. Öyle ki adeta ışın gözlüklerinin ya da onların arkasında gözükenlerin öldürdüğü bir film bu. John Carpenter’ın keskin zekasından çıkan eser halen unutulmadı ve belli ki akıllardan zor çıkacak.

Geleceğe Dönüş (Back to the Future) (1985) Kısa sürede seriye dönüşen bir zaman yolculuğu bilimkurgusu örneği. İkincisinin (1989 yapımı) daha ileri gelecekte, üçüncüsünün (1990 yapımı) ise western evreninde geçtiğine rastlamak mümkün. Delorean adlı arabasından karakterlerine ve saat kulesine kadar her öğesiyle ‘Tesadüfler kaderi değiştirilebilir mi?’ temalı bir popüler kültür ikonu…

Ölüm Takibi (Blade Runner) (1982) Siber-punk bilimkurgu alanında “Metropolis”ten (1927) beri yapılmış en önemli eser. Türü kara film ile birleştirmesinin yanında android tasarımları ve sanat yönetimiyle de halen üzerine detaylıca kafa yorulan bir eser. Sinema tarihinin en iyisi olduğunu düşünenlerin sayısı az değil.

Brazil (1985) Terry Gilliam’ın vizyonundan gerçeküstücü bir siber-punk bilimkurgu denemesi. Gelecekteki faşist düzen ile ilgili ince eleştirilerinin yanında unutulmayan müziği ve hayal sahneleri ile de halen akıllarda!

The Quiet Earth (1985) ‘Sanal gerçeklik’ kavramını “Matrix” (1999) ve “Aç Gözünü” (“Abre Los Ojos”, 1997) kadar derinleştiren distopik bilimkurgu başyapıtı. Yeni Zelanda’lı bir dehanın ‘Yaşanan her şey bir kurmaca’ cümlesi ışığındaki çığır açan tür filmi halen akıllardan silinemedi.

HT