İstanbul Film Festivali Başladı

Filmler
31. İstanbul Film Festivali başladı. Dün Lütfi Kırdar’da yapılan açılış töreninin ardından sahne 15 Nisan’a kadar sinemaseverlerin. Festival kitapçığı 17 Mart’ta biletlerle birlikte ...
EMOJİLE

31. İstanbul Film Festivali başladı. Dün Lütfi Kırdar’da yapılan açılış töreninin ardından sahne 15 Nisan’a kadar sinemaseverlerin. Festival kitapçığı 17 Mart’ta biletlerle birlikte satışa çıkmıştı. Henüz kendi çizelgesini oluşturamamış olanlar için 20’nin üzerinde bölümde gösterilecek 200 film arasından küçük bir seçki yaptık.

31. İstanbul Film Festivali bugün başladı. Dün Lütfi Kırdar’da yapılan açılış töreni ve onur ödüllerinin ardından sahne 15 Nisan’a kadar sinemaseverlerin. Festival kitapçığı ve program çizelgesi 17 Mart’ta biletlerle birlikte satışa çıktı. Bu yıl tam biletler 15, öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için 9 TL. Hafta içi gündüz seansları (11.00, 13.30 ve 16.00) ise 5 TL. Lale Kart sahipleri ile öğrencilere özel bilet fiyatlarına festivalin internet adresinden ulaşılabilir. Filmlerin gösterim saatleri geçen yıllarda olduğu gibi 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30. Geceyarısı Sineması gösterileri bu yıl da sürecek. Festival süresince her cumartesi gecesi saat 24.00’te bir film izleyicilere sunulacak. Şimdiye kadar filmlerini seçen seçmiştir. Hâlâ kendi çizelgesini oluşturmamış varsa fetivalden 20’nin üzerinde bölümde gösterilecek 200 film arasından küçük bir seçki yaptık.

ÖNCE ‘YERLİLER’

Yeraltı:

 Zeki Demirkubuz’un son filmi, festivalin ulusal yarışmasında yer aldığı gibi 13 Nisan’da da sinemalarda gösterime girecek. İtiraf’tan sonra kamerasını ikinci kez Ankara’ya konuşlandıran yönetmen, insanı çözmekteki kilit yazarlarından Dostoyevski’nin dünyasına, bir bakıma kendi ‘Yeraltından Notlar’ını okumaya çağırıyor seyirciyi.

Tepenin Ardı: İlk filmiyle Berlin Film Festivali’nden iki ödülle dönen Emin Alper, festivalde Demirkubuz’un rakibi. Berlin gösteriminden sonra sadece ödüle değil övgüye de boğlun genç yönetmenin Türkiye’nin ‘dış tehdide’ duyarlı yapısına western tadında bir dokunuşla kamera tutuyor.

Ekümenepolis: Ucu Olmayan Şehir: Geçtiğimiz yılın festival filmi, bir kez daha programda. Vizyon şansı bulamayan bu etkileyici belgeseli izleyemeyenler bu sefer harekete geçebilir. İstanbul’un yıllar içinde elimizden kayıp gidişini gözler önüne seriyor.

Gurbet Kuşları: Orhan Kemal’in 60’lı yıllardaki köyden şehre göç olgusunu anlattığı romanı, Halit Refiğ’in ve dönemin ünlü oyuncularının katkısıyla ilk Altın Portakal’ın da sahibi olmuştu. Bu klasiği sinemada izlemek isteyen için festivalde sadece bir seans var.

DÜNYADAN ‘BEKLENENLER’

Faust:

Rus sinemasının usta yönetmeni Alexander Sokurov’un ‘güç’ üzerine çektiği dörtlemenin sonuncusu festivalin en çok beklenen filmlerinden. Venedik’te Altın Aslan’ı alan film, Goethe’nin klasik eserinin serbest bir uyarlaması.

Sezar Ölmeli: İtalyan yaşlı kurtlar Paolo ve Vittorio Taviani kardeşler, Altın Ayı’yı kucaklayıp geldikleri filmleriyle festivalin ‘beklenenler’ lisesinde. Oyuncuların hepsinin İtalya’daki Rebibbia Hapishanesi’nin mahkumlar olduğu film, Julius Sezar oyununu sahneleyen mahkumlar üzerinden bir okumaya girişiyor.

Öfkeliler: Festivale bizzat katılacak olan çingenelerin ve mazlumların sesi Tony Gatlif, kamerasını yine ezilenler tarafına tutuyor. Sosyal çöküş sınırlarında gezinen Avrupa’nın göçmenlerine kritik bir bakış.

Polis: Fransız oyuncu ve yönetmen Maïwenn, ülkedeki çocuklara yönelik suçların kaynağına iniyor. Polis, çocuklar, aileler, toplum… Herkesin payına düşeni gözler önüne seriyor.

Azrail’i Beklerken: Ülkesinin geçirdiği dönemleri sivri dilli üslubuyla anlattığı ‘Persepolis’ ile dikkatleri üzerine çeken Marjane Satrapi, Vincent Paronnaud ile yine İran’a dair bir hikâye anlatıyor. Bu kez işin içinde ölüm var.

11 Yaşındayım: Mao’nun Kültür Devrimi’nin son günlerinde 11 yaşındaki bir çocuğun yaşadıkları… Köyünde kaçak bir katille karşılaşan Wang, bir taraftan da polisler tarafından sarılan köyünü ve arkadaşlarını düşünür.

Bir Dilek Tuttum: Usta Japon yönetmen Hirokazu Kore-Eda, parçalanmış bir aileyi anlattığı filmde, iki çocuğun ailelerini bir arada tutabilmek için yaptıklarını dillendiriyor.

Dipnot: İsrail’den etkileyici bir baba-oğul hikâyesi. Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nin Talmud bölümünde görevli tuhaf profesörler olan baba–oğul Şkolnik’ler, saygın bir ödül nedeniyle karşı karşıya gelir. Herkesin göz koyduğu İsrail Ödülü, her ikisini de nihai ve acı bir hesaplaşmaya sokacaktır.

Erkek Kardeşler: Bir aile hikâyesi de Finlandiya’dan. Mika Kaurismäki, Karamazov Kardeşler’den esinlenerek üç farklı anneden üç erkek kardeşin, babalarının yetmişinci doğumgününde bir geçmiş hesaplaşmasına girişmesini anlatıyor.

BELGESEL KARDEŞLİĞİ

Büyülü Krallık:

 Kozmopolis ve Genesis gibi muhteşem görsellikteki belgesellerin arkasındaki ekip yeni belgesellerinde bir göl kıyısında iki çocuğun keşiflerini aynı üslupla perdeye yansıtıyor.

Bollywood: Aşk Hikâyelerinin En Güzeli: Bollywood, aşk hikâyeleri ve etkileyici koreografileriyle öne çıkıyor. Bazılarına göre Hindistan’ı bir arada tutan tek kültür o. Bazıları da Hintliler için en yozlaştırıcı şey olduğunu söylüyor. Bizim Yeşilçam’la ilişkimize benzer bir duygusal karmaşanın Bollywood’daki karşılığı.

Dilsiz Bir Hayat: Nikaragua’nın ücra bir köyünde yaşayan Dulce Maria ile erkek kardeşi Francisco, sağır doğmuş ve hiçbir dil öğrenememişlerdir. Ne sözlü-yazılı bir dil, ne de işaret dili… 2006 yılından bu yana İstanbul’da yaşayan, TRT için Adem’in Seyir Defteri isimli belgesel-gezi programının yönetmenliğini yapan Adam Isenberg’in ilk uzun metrajlı çalışması.

Zaman