Bu da bizim ‘uzun hikaye’miz

Filmler
Mustafa Kutlu’nun eserinden sinemaya uyarlanan filmle ilgili konuştuğumuz Sınav ve İmirzalıoğlu, Deli Yürek ile başlayan dostluklarını, Uzun Hikâye’nin çekim sürecinde neler yaşadıkl...
EMOJİLE

Mustafa Kutlu’nun eserinden sinemaya uyarlanan filmle ilgili konuştuğumuz Sınav ve İmirzalıoğlu, Deli Yürek ile başlayan dostluklarını, Uzun Hikâye’nin çekim sürecinde neler yaşadıklarını ve hepsinden önemlisi birbirleri hakkında neler düşündüklerini anlattılar…

Uzun Hikâye ile 11 yıllık hayal gerçekleşti. Neydi hikâyede sizi çeken?

K.İ.:Ali’nin sevdası, hayata bakışı, oğluyla ilişkisi etkiledi galiba. Bunu yaparken ‘of’ bile dememesi… Bir de hedefinden hiçbir zaman vazgeçmiyor. İnsanlıktan, eşitlikten bahsediyor. Herkes alın terinin, emeğinin hakkını almalı diyor. Belediye başkanıymış savcıymış, başbakanmış dert etmiyor.

O.S.:Şiddete başvurmadan yeni bir şeyi arayarak başarıyor. Kafasında, gönlünde bir adalet duygusu var. Onunla ileri doğru giden bir Gandi gibi…

Uzun Hikâye bir anlamda kitaba sadık kalıyor ama kimi yerlerde ihtimal ki sinemanın doğası gereği- farklılaşıyor. Bu konuda neler söylersiniz?

O.S.: En sadık Mustafa Kutlu okuyucularından bile böyle bir eleştiri gelmedi. Sinemanın doğası, yapısı, formu böyle bir şey. Edebiyatta kelimelerin gücüyle anlattığınız bir şey burada görsel bir dil, aktörün yüz ifadesi ve beden diliyle aktaracaksın. Bu, başka bir şey…

Herkesin aklında kalan bir sahnesi var filmin. Bazıları gül sahnesini çok beğenirken, kimine göre de abartılı. Bu konuda sizin düşünceniz ne?

K.İ.:İşte sinema böyle bir şey. Bir de herkes Bulgaryalı Ali gibi olsa bu filmin bir kıymeti olmaz. Ali sizin yaşadığınız hayatı belki daha zorunu yaşayan bir adam, fakat aynı zamanda evine huzuru, neşeyi, ekmeğini götüren, karısına aşkı, oğluna sevgisini veren biri.

O.S.:Abartılı bulanlara fazla geliyor romantizmin dozu. Dünya o kadar sıkıştırıyor ki onları. O kadar tedirgin ediyor ki. Hiçbir şeye kendimizi bırakamıyor, güvenemiyoruz. Sevgisiz bir toplum olmuşuz.

Filmin ‘masalsı’ bir yanı da var. Bildiğimiz Osman Sınav tarzının dışında gibi…

O.S.:Filmi izleyip de ‘gözüm yaşarmadı’ diyene rastlamadım.

K.İ.:Kafanızdaki Osman Sınav tarzının dışında ama benim kafamdaki Osman Sınav’ın tarzlarından biri bu… Biz Deli Yürek’ten hemen sonra bu filmi yapmayı düşünüyorduk. Osman Sınav, duygusal yönü olan biri ve bence seyirci henüz bunu bilmiyor.

Kenan İmirzalıoğlu’nun oyunculuğu ortada. Bir yönetmen olarak ondan her istediğinizi aldınız mı?

O.S.:Aldım. Bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim… Bugüne kadar çektiğim bütün dizi sinema filmi içinde maksimum derecede istediğim her şeyi aldığım bir aktör oldu. Kenan, oyunculuğunun zirvesinde.

Osman Sınav’ın setlerinde disiplin, stres ve tedirginlik olur genellikle. Siz rahat mıydınız?

K.İ.:Dışarıdan gelen tedirgindir de evin içinden olanlar tedirgin olmuyor. Ben Osman Abi’nin setinde çok rahatım. Benim ustam. Beni bu sektöre kazandıran kişi. Benim koluma bu bileziği Osman Abi taktı. Disipline gelince, niyetinden şüphesi yoksa öyle bir baskı hissetmezsiniz. Baskı varsa üzerinizde onu alır. Bir baskıya ihtiyaç varsa üzerinize basabilir.

KENAN’I GÖRDÜM, YANGIN SAHNESİNDEN VAZGEÇTİM

Uzun Hikâye’de geçen Eyüp’teki sinema yangını sahnesini çekmek yerine neden anlattırmayı tercih ettiniz?

K.İ.:Aslında kafamızda vardı çekmek. Sonra anlatmamı istedi. İzleyince de beğendi. Neticede adam oğluna, annesine nasıl âşık olduğunu, isteyip de nasıl vermediklerini anlatıyor. O vagonun içinde kendi perdelerinden kendi hikâyelerini kendileri anlatması çocuk için unutulmaz bir şey. Bu fikir hepimizi sardığı için yakmaktan vazgeçtik. Yangından korktuğumuzdan değil yani.

O.S.:Aksiyon yapıp sinemayı yakmaktansa anlatarak çocuğun gönlüne girmek kesinlikle yangın sahnesinden daha değerli bir şeydi. Ve çok sıcak oldu. Beni Kenan’ın oyunculuğu vazgeçirdi. Onun hikâye anlatış enerjisini görünce vazgeçtim.

Mustafa Kutlu, filmi izleyebildi mi?

O.S.:Rahatsız olduğu için izleyemedi. Gördüğü parçalardan mutlu olduğunu ifade ediyor. Ailesi izledi.

Bazı oyuncular, bazı yönetmenler ile uyum içinde çalışıyor ve neredeyse adı konulmamış bir düet oluşuyor. Osman Sınav ile sizin için de böyle bir şey söyleyebilir miyiz?

K.İ.:Osman abinin ‘tamam’ından olup olmadığını anlarım. Bir şeye takılmıştır ve tam olarak tamam değildir. Ama yormayayım diye tekrar alma gereği de duymaz. ‘Tamam’ der. Başkası yer o tamamı. Ama benden geçmez. Abi bir daha alalım derim. Gözüme bakar, ben bakarım ve çekeriz. Birbirimize söylemediğimiz cümlelerle anlaşırız bazen… Osman abi, ilk işe başladığımda bana oyuncu ile yönetmen arasındaki ince bağdan bahsederdi. İşte biz kimsenin göremediği bu ince tel sayesinde anlaşıyoruz. Çok şükür bizim aramızdaki tel hiç kopmadı.

O.S.:Bakıştığımız zaman anlarız birbirimizi. Onun izahı yok. O da bir şey varsa döner ‘tamam mı?’ der ‘tamam’ derim tatmin olmaz. Bu bir akort. Bir müzik aleti gibi. Bir sazın teli gibi bir şey. Birbirinizin kalbine ve aklına bağlıdır. Bir de o, günlünü koyduğu ipleri hiç koparmadı. Ben ilk tanıştığımda ona bir soru sordum ve onun hiç kopmayacağını o gün anladım.

BEN VARKEN BABAMI TARLAYA GÖNDERMEM

Ne sordunuz, ne söyledi?

O.S.:İlk tanıştığımızda yanıma ‘Best Model’ olarak dereceye girmiş ve gelmişti. Kapak oluyordu dergilere. Babasının çiftçilik yaptığını anlattı. Ben de çiftçi çocuğuyum ve ona şunu sordum: ‘Sen köye gittiğinde çifte sen mi gidiyorsun, baban mı?’ dedim. Sanki ona hakaret ediyormuşum gibi ‘Ben gidiyorum tabii abi’ dedi. ‘Ben oradayken baba olur mu?’ deyince tamam dedim.

K.İ.:Biz de gençliğimizin verdiği saflıkla her şeyi anlatıyormuşuz abi sana. Meğerse Osman Sınav bizi sınavdan sınava sokuyormuş.

Tren, edebiyatta ilham kaynağı olur. Peki sizin trenle ilişkiniz ne?

K.İ.:Ankara’ya bir iki kere trenle gitmişliğim var. Esas ilişkim Uzun Hikâye ile başladı.

O.S.:Trenler hep hikâye taşır gibi geliyor bana, türkü yakılır. Ayrılıktır ya da kavuşmaktır. Filmde bir hicret metaforu var. Allah, Peygamberimiz’e bunu yaşattıysa bizim için filmdeki anlamı da büyük. O noktaya geldiğinde ve kirletileceğinde Ali orayı terk ediyor.

BEST MODEL’DEKİ KIZLARI SORMADI, BABAMI SORDU…

Mustafa Kutlu öyküleriyle aranız nasıl?

K.İ.:Osman abininki tabii ki benden daha iyidir.

O.S.:30-35 yıldır Mustafa Kutlu okurum. Konuşuruz. Abim, üstadımdır. Mustafa Kutlu ile dünyayı aynı zamanda paylaşmış olmak benim için ilham verici bir şey.

Sanat filmi olur mu ileriki zamanlarda skalanızda?

K.İ.:Valla ben şu filmler olur, bunlar olmaz diye düşünmüyorum. Sadece hikâye ve senaryoya bakıyorum. Hikâyeyi okuduğumda içine giriyorsam benim için önemli olan bu. Tabii ki çok seçiciyim. Hissetmem lazım. Ben bu işin okulunu okumadım, kitabını bilmem. Ama bir kalbim var ve duygularıma göre hareket ediyorum. En başından buna göre seçiyorum. Ben Deli Yürek’e başlamayı düşünmüyordum önceleri. Ama Osman abi bana babamı sorduğunda, ailemi sorduğunda ilgilendiği şeyler de benim için bir göstergeydi. Best Model’deki kızları sormuyor. Benim köydeki ailemi soruyor. Bu da benim için kriter. Osman Sınav, beni sınava alırken ben de kendimce onu sınava aldım.

Uzun Hikâye baba-oğul ilişkisi açısından da önemli bir film…

K.İ.:Babalık hissi de içimize düştü film sayesinde. Oğlunun kalbini bilen bir Bulgaryalı Ali. Ali gibi baba olsak ne güzel.

O.S.:Baba-oğul hissi ve onda da bir aşk olduğunu hissettiriyor. Benim çocuklarımla arkadaş ilişkim var. Anılarımız var mesela, anlatırız birbirimize.

Hikâyeyi okuyan ya da okumayan insanlar, bu filmde ne bulacak?

O.S.: Seyirciyi giderek içine çektiği söyleniyor. Giden bir daha gitmek istiyor. Mesajlar geliyor. ‘Beni çok etkiledi, bir daha gitmek istiyorum ama uzun bir hikâye yazacağım biri olsa da onunla gitsem’ diyenler oluyor. Bu duygu bize yeter, ülke meselesi halletmiyoruz. Bir gönüle girebiliyorsak bu daha önemli.

Cem Yılmaz’a dram, bana komedi soruyorlar

Sürekli kabadayı rollerinde görülmesiyle ilgili olarak Bulgaryalı Ali’yi örnek gösteren Kenan İmirzalıoğlu, “Akıl Oyunları gibi, o zekâda bir senaryo bana gelirse ben oynarım. Ama bunun söylediğiniz kadar bir problem ve sıkıntı oluşturduğuna inanmıyorum. Cem Yılmaz’a dram, bana komedi soruyorlar. O onu güzel yapıyor, ben de bunu. Çok doğru da bulmuyorum bu sanal baskıyı. Oysa Uzun Hikâye’de Bulgaryalı Ali, kötülüğe karşı iyilikle cevap veren biriydi…”

UZUN HİKÂYE İÇİN ÖZEL PLAKA ALDI

“Uzun Hikâye’yi okuduktan sonra Bulgaryalı Sosyalist Ali’den etkilenen Kenan İmirzalıoğlu, BSA (Bulgaryalı Sosyalist Ali) plakalı araba alır. “O yıl bir araba aldım ve plakasını da ısrarla BSA  istemiştim. Bir ay bekledim plaka için. İlk arabamın plakası DY (Deli Yürek) idi. İkinci arabam da BSA oldu. Halen duruyor. Abim kullanıyor. Film olacak diye arabayı satamadık. Filmin galasına gelecektim. Osman abiye onu söyledim. Abi şu filmi çekelim artık. Arabayı satacağım. 11 yaşına geldi araba. Eskimeye başladı.

Zaman