Efsane Otomobil Pistlerde!

Otomobil
19 Aralık 1966‘da seri üretim bandından inerek yollara çıkan Türk otomobil sektörünün temel taşı Anadol, hâlâ ilk günkü gücünde. 21 Anadol geçtiğimiz pazar günü İstanbul Kartal‘...
EMOJİLE

19 Aralık 1966‘da seri üretim bandından inerek yollara çıkan Türk otomobil sektörünün temel taşı Anadol, hâlâ ilk günkü gücünde. 21 Anadol geçtiğimiz pazar günü İstanbul Kartal‘da piste çıkarak bunu bir kez daha kanıtladı.

Bir zamanlar Anadol vardı. ‘Hususi’den yerli özele geçişin sembolü. Avrupa‘da ‘bu da ne?’ diye bakılıp ‘Turkischewagen’ diye adlandırılan, yerli otomobilimiz; Koç Holding‘in ilk özel Türk arabası olarak ürettiği Anadol.

Bundan yaklaşık 44 yıl önce Türkiye yollarına çıkan ve bir 15 yıl kadar da yollarda egemen olan Anadol. Geçtiğimiz pazar günü İstanbul, Kartal yolları renk renk Anadolların geçişine sahne oldu. Anadol Otomobil Kulübü‘nün organizasyonuyla bir araya gelen 21 Anadol tutkunu, özenle korudukları otomobilleriyle yarışlara katılarak, bütün bir günü beraber geçirdi.

Tabii, bir zamanların ilgi odağı olan bu otomobillerin çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmediği de bu vesileyle ortaya çıktı. Yüzde 100 yerli üretim olan Anadol, yatırımların tamamlanması ve prototip hazırlanması gibi süreçleri de kapsayan iki yıllık bir hazırlık aşamasından sonra yollara çıktı. Bu süreçlerde önemli görevler alan Ford Otosan eski genel müdürü Ali İhsan İlkbahar‘la Anadol‘un hikâyesini konuştuk. Ali İhsan İlkbahar, mühendislik eğitimini 1962‘de tamamlamasının ardından 1964‘te Ford Otosan‘ın kadrosuna katılmış.

Otosan‘ın o zamanlarda ürettiği kamyonların üretim sürecinde görev alan İlkbahar, Türkiye‘yi fiberglas teknolojisiyle tanıştıran ilk isimlerden biri. Fiberglas o dönemin yenilikçi teknolojilerinin başında geliyordu. Spor otomobiller ve deniz araçlarında kullanılmaya başlanan malzeme, çürümeye dayanıklı, darbe emici ve hafif olmasıyla birlikte ucuzluğuyla da dikkat çekiciydi. Zaten, o dönem yerli tasarım bir otomobil üretmek isteyen Vehbi Koç ve Bernar Nahum‘u da cezbeden bu özelliklerdi.

Ali İhsan İlkbahar da bu duruma hak vererek bize üretim kararının nasıl alındığını ve üretim sürecini anlatıyor; "Fiberglas düşük volümde yapılacak yatırımlar için idealdi. Büyük bir yatırım yapılamıyordu çünkü Türkiye‘de otomobil alıcısı sınırlıydı ve milli gelir çok düşüktü. Bugün bile 3-5 bin araç üretmek için yatırım yapacaksanız fiberglas en uygun yatırımdır. Yatırımların yapıldığı süreçte, şasi ve her türlü sac parçaların yapımını ben üstlendim. Arkadaşım, Nihat Atasagun da fiberglas teknolojisini İngiltere‘de öğrenip bu işi üstlendi. Bu söylediklerimin hepsi 66 yılında yapıldı, o yılın sonunda da araç yollara çıktı."

İlkbahar, Anadol‘un yakaladığı büyük başarı hakkında ilk olarak fiberglasın sağladığı avantajlardan bahsediyor: "Anadol‘un en büyük avantajı ucuz olmasıydı. Ben iki senelik bir mühendis olmama rağmen 10 aylık maaşımla Anadol alabiliyordum" diye sözlerine devam ediyor.

Anadol piyasaya ilk çıktığı zaman, satış fiyatı 26 bin 800 liraydı. 1050 sterline denk gelen bu rakam o dönemin en ucuz otomobilleri, 1600 sterlinlik VW kaplumbağa ve 1800 sterline satılan Ford Cortina‘dan çok daha ucuzdu.

Ali İhsan İlkbahar‘ın Anadol‘un başarısının sırrını anlatırken değindiği ikinci özellik ise Anadol‘un yerli tasarım olmasıydı. "Yerli malı olduğu için Anadol inanılmaz sahipleniliyordu" diyen İlkbahar, trafik polislerinin diğer araçları durdururken Anadol‘lara selam vermesini, ehliyet almak isteyenlerin sınava Anadol‘la gittiklerinde zorlanmadan sınavı geçtiklerini tebessümle anlatıyor.

BİR GÜNLÜK GÜNEŞ ENERJİSİ 27 YIL YETER

Anadol‘un 40 sene önce yakaladığı başarıya rağmen, Ali İhsan Bey, aynı başarının tekrar yakalanması konusunda umutsuz. Bu umutsuzluğunu da şöyle anlatıyor; "Bundan sonra otomobil sektörü daha da ileri gider mi diye sorarsanız, cevabım hayır olur. Yüksek vergiler ve petrol fiyatları otomobil sektörü önünde büyük bir engel. 1993‘te 450 bin otomobil satılmıştı. Şimdi 300 bin civarında. Bunu krize de bağlamak yanlış olur çünkü yüzde 10 civarında bir vergi indirimi yapıldığında krize rağmen daha fazla otomobil satıldı. Üretimde 1 milyon rakamını tutturuyoruz. Fakat yeni hedefimiz 1,5 milyona ulaşmak. İç pazarı da canlandırarak bu hedefimizi tutturabiliriz, tabii otomotiv sanayinin desteklenmesi lazım."

Otomotivde çevreci trendlerin ve bu yönde yapılacak yatırımların çok önemli olduğunu vurgulayan İlkbahar, güneş enerjisinin altını çiziyor; "Kullandığımız enerji kaynakları elbet bitecek ama bir günde bitmeyeceği için gittikçe pahalı hale gelecek. Bu da alternatif yollar aranmasını sağlayacak. Güneş enerjisinin desteklenmesi lazım. Güneşin bir günde dünyaya gönderdiği enerji miktarı, bizim güneş dışında kullandığımız enerjilerin 27 yıllık toplamına eşit. Güneş enerjisini yakalamamız şart."

İsmi bulmak için yarışma yapıldı

Anadol ismi de dahil olmak üzere yüzde 100 yerli tasarımı. Anadol ismi 10 bin lira ödüllü bir yarışma sonucu belirlenmiş. Yarışma o kadar ilgi görmüş ki 15 bin kişinin katılması beklenen yarışmaya 86 bin 318 teklif gelmiş. Dönemin İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Bedri Karafakioğlu, yine bu üniversiteden Odalar Birliği Sanayi Dairesi Müdürü Prof. Necmettin Erbakan, İktisatçı ve İşletmeci Prof. Memduh Yaşa, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Felek ve gazeteci Cevat Fehmi Başkut‘tan oluşan jüri; teklif edilen 18 bin 660 ayrı isim arasından Koç Holding Yönetim Kurulu‘na; Anadolu, Anadol, Otosan ve Veko isimlerini teklif etmiş. Anadol ve Anadolu isimlerinde karar kılan kurul da isimler için ayrı ayrı 10 biner lira ödül vermeyi kararlaştırmış. İstanbul 10. Noteri Hicabi Dinç‘in huzurunda 10 Ekim 1966 Perşembe günü yapılan çekiliş sonucunda ise ‘Anadol’ ismini teklif eden 41 kişiden Kocaeli Hereke‘den müzik öğretmeni Kemal Çuhalılar ve ‘Anadolu’ ismini teklif eden 818 kişiden Gaziantep İslahiyeli Rıza Tansel para ödülünü kazanmış.