Otomotivi ODTÜ’lüler Yönetiyor

Otomobil
ODTÜ’den 80’li yıllarda mühendis olarak mezun olan eBosch Automotive Aftermarket, Ford Otosan, Toyota ve MAN Türkiye’nin başarılı üst düzey yöneticileri Türkiye’de ve dünyada o...
EMOJİLE

ODTÜ’den 80’li yıllarda mühendis olarak mezun olan eBosch Automotive Aftermarket, Ford Otosan, Toyota ve MAN Türkiye’nin başarılı üst düzey yöneticileri Türkiye’de ve dünyada otomotiv sektörünün geleceğini anlattı.

ODTÜ’lü dergisinde yayımlanan makaleye göre, Bosch Automotive Aftermarket Satışlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Gürcan Karakaş, 1987’de ODTÜ’den mezun olduğu ertesi gün ASELSAN’da mühendis olarak iş hayatına başladı.

1990’da Bosch Türkiye’de ürün geliştirme mühendisi olarak görev yapan ve şirketin çeşitli kademelerinde çalışan Karakaş, Eylül 2007’den beri Almanya’da Bosch’un Automotive Aftermarket biriminde Satışlardan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyor.

Toplam cirosunun yüzde 60’dan fazlasını otomotiv sektörü oluşturan Bosch’un dünyanın en büyük otomotiv ana sanayi tedarikçisi konumunda bulunduğunu anlatan Karakaş, şirketin uzun yıllardır cirosunun yüzde 10’unu araştırma ve geliştirmeye harcayarak yılda 3 bin 400 dolayında patent başvurusunda bulunduğunu belirtti.

Karakaş, otomotiv sektörünün gelecek üç yılını değerlendirirken, ”Otomotiv sektörünün geleceğini genel olarak parlak görüyorum, her şeyden önce insanoğlunun içinde mobilite dürtüsü olduğu sürece mutlaka bu sektör gelişmeye ve büyümeye devam edecektir” diye konuştu.

Sektörün dünyadaki gelişimine değinen Karakaş, 5-10 yıl içinde üretimde ağırlık merkezinin Asya’ya, özellikle Çin ve Hindistan’a kayacağının kesinlik kazandığını belirterek, ”Bu süre içinde otomotiv sektörüne yön verecek oyuncular, Çin ve Hindistan’da faaliyet gösteren şirketlerden oluşacak” dedi.

Karakaş, şöyle konuştu:

”Türkiye’nin sektördeki yerine gelince, 60 yıllık otomotiv tecrübesiyle rüştünü ispatlamış vaziyettedir. Özellikle model çeşitliliği yüksek, yıllık üretimi 100, 200 bin adet olan araçlar üretiminde esnek ve verimli üretim tekniklerindeki başarıları ile Türkiye’de ciddi rekabet avantajı yakalamış vaziyettedir.
Rekabet avantajının sürdürülebilmesi için Türkiye’deki katma değerin özellikle mühendislik ve tasarım konularında artırılması gerekmektedir. Bunun yolu ar-ge’ye daha fazla kaynak ayırmaktan geçmektedir. Bu konuda sektörün lider dernekleri OSD ve TAYSAD’ın olumlu yönlendirme ve destekleri bulunuyor.”

Karakaş, üniversite tercihinde ODTÜ’yü seçmesinin nedenini ise, ”Bir ziyaretimde ODTÜ’ye hayran kalmıştım. Yeşillikler içerisinde alt yapısı düzgün, öğrencilerine değer veren bir üniversite olarak tanıdım. Hayalimde mühendislik okumak olduğu için ODTÜ lehine karar vermem sor olmadı” sözleriyle anlattı.

”TÜRKİYE HENÜZ İÇ PAZARI SAĞLAYAMIYOR”

Ford Otosan Ürün Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ernur Mutlu da 1973’de başladığı ODTÜ’den 1977’deki olaylar nedeniyle 1978’de mezun oldu.

Ford-Otosan’da uzun yıllar görev yapan Mutlu, Türkiye’de artık bir aracın küresel ölçekte A’dan Z’ye tasarımının ve üretiminin yapıldığına işaret ederek, bu yetkinliğin son günlerde gündemde olduğunu vurguladı.

İran’ın sektörde kendi markasını yaratmasına yönelik sorular üzerine Mutlu, dışarıdan firmanın ülkeye girememesinin bunda etkili olduğunu ifade ederek şöyle devam etti:

”Bugün tamamıyla rekabetçi ve açık pazara girseler bizim 80’li yıllarda yaşadığımız gibi Gümrük Birliği anlaşmaları açık ithalat gibi rekabetçi ortamda firmaların yaşaması çok da mümkün olmayacaktır. Bugünkü Çin örneğinde de bunu biraz görüyoruz. Çin ithal etmiyor, orada devlet koruması çok etkili. ‘Geleceksin burada üreteceksin yüzde bilmem kaçını yerli yapacaksın’ diyor.

Çin’in geçen yıl sattığı araba sayısı 15 milyon. Biz daha 1 milyonu bulamadık Türkiye’de. Tamam nüfus farkı var ama olsun. Türkiye’ye bakıyorsunuz sadece binek otomobilde satılan araçların yarısından fazlasının ithal olduğunu görüyorsunuz. Bugün ithalatı kapatın veya yüzde 5’den fazlası ithal edilemeyecek diye kota koyun yerli marka dahil bir sürü üretici çıkar ortaya ve yapılır. Türkiye’nin ekonomik ölçekleri de henüz iç pazarı sağlayamıyor. Bugün Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in yanına şimdi Türkiye’nin de eklendiği söyleniyor. O ülkelerin pazarlarına bakın hepsinin üretim adetleri marka çıkartmaya yeterli, belli korumaları var ve kendi iç pazarları yetiyor. Türkiye’nin kendi iç pazarı yetmiyor, mutlaka ihracatla birlikte birleştirip belli bir ölçeğe gelip üretmek zorunda kalıyor.”

Otosan’ın önceden sadece Türkiye pazarı için 20 bin, 30 bin 40 bin adet otomobil ürettiğini, bu tarz stratejilerin devam ettirilebileceğini kaydeden Mutlu, ”Ama o maliyetlerle bu rekabetçi ortamda kalabilmemiz mümkün değil. Yüksek ölçekte üreteceksiniz ama Türkiye pazarı bunun için şimdi yeterli değil benim gördüğüm” dedi.

”ÇARPI İKİ POZİTİFTEYİZ”

Toyota Genel Müdürü Orhan Özer de 1982’de ODTÜ’den mezun oldu. Özer, ODTÜ’lü olmayı çalışkan, araştırıcı ve göreceli olarak daha disiplinli olmak, hatta topluma daha yakın olmak olarak tanımlıyor.

Toyota’nın Türkiye üretiminin yüzde 95’ini ihraç ettiğini anlatan Özer, geçen yıl pazarda satılan 40 bin Toyota aracının yaklaşık 7-8 bin adedinin yerli üretim, kalan 32-33 bininin de ithal olduğunu belirtti. Toyota’nın ayrıca 80 bin araç ihraç ettiğini söyleyen Özer, ”Yani biz satış şirketinin ithalatını da dikkate alırsak Toyota olarak bu ülkeye ihracat katkısı yönünden yine çarpı iki pozitifteyiz. Bütün ülke olarak baktığımızda ise ihracatın ithalatı karışlama oranı hemen hemen başa baş. Daha önceki yıllarda az da olsa artıdaydık, yani olumsuz yönde gidiyor. İhracat yavaşlamıyor, aynı seviyelerde devam ediyor, fakat ithalat arttığı için tablo farklı görünüyor. Bu da halkın tercihi” dedi.

Daha fazla yatırım yaparak üretimi, dolasıyla ihracatı arttırmak gerektiğini ifade eden Özer, pazara da daha çeşitli ürünler vererek Türk halkının ithal araca itibar etmeyip ülkede üretilen ürünü almasının sağlanması gerektiğine işaret etti.

Toyota’nın geçen yıl sekiz buçuk milyon araç ürettiğini aktaran Özer, ”Dünyada üç senedir bir numara. Ancak Avrupa’da kuvvetli değil, çünkü yeni girdi. Biz de Avrupa bölgesindeyiz. Satışımızın yüzde 93-95 arası bir bölümünü Avrupa’ya ihraç ediyoruz. Türkiye’ye çok az satıyoruz. Avrupa’daki bir sıkıntı bizi de muhakkak etkiliyor. Sıkıntıların yaşanmasında çeşitli faktörler var ama kısmen toparlandı. Kriz öncesi seviyelere yaklaştı. Fakat Avrupalı tüketici, yani Alman Alman arabasını; Fransız Fransız arabasını almaya başladı” diye konuştu.

Toyota’nın Avrupa’da yabancı olduğunu, Türkiye’de de pazarın yüzde 70’inin ithal araçlardan oluştuğunu kaydeden Özer, Türkiye’deki otomobil sektörüne ilişkin şöyle konuştu:

”Bizim halkımız araç alırken bu yerli yapım mı değil mi diye bakmıyor ama Avrupalı bakıyor. Tabii bu içgüdüsel olarak yapılıyor. Aslında yaptıkları yanlış bir şey değil, her milletin yapması gereken bir şey. Türkiye’de ben yüzde 70 ithal araç olmasını biraz yadırgıyorum açıkçası, çünkü şöyle düşünüyorlar:Toyota ya da Renault onlar yabancı başta x markası da yabancı. Fakat Renault bakın yüzde 70-75 yerlidir. Bizim burada ürettiğimiz Verso ki Avrupa’da bir tek biz üretiyoruz, parça oranı olarak yüzde 80’in üzerinde yerlidir. Bir de katma değer işçiliği var üstünde. Yani o Japon arabası filan değil, Türk arabası adı Toyota…Bunu göremiyor insanlar. Yani ‘o da yabancı, bu da yabancı’ deniyor.Ama direkt ithalat yaptığınız araçlar yüzde yüz yabancı. Hiç bir katma değer yok.”

”TÜRKİYE’DE ESNEKLİK CİDDİ BİR ARTI”

MAN Türkiye A.Ş Yürütme Kurulu Başkanı Münür Yavuz da 1987 yılında ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. İş yaşamında ODTÜ’lü olmanın fark yarattığını söyleyen Yavuz, ”Başka okullardan mezun olmuş mühendislerle kıyasladığınızda en esneğinin ODTÜ’lü olduğunu görüyorsunuz” diye konuştu.

MAN Türkiye olarak yüzde 80-90 oranlarında ihracat yaptıklarını dile getiren Yavuz, Türkiye’de üretilen otomobillerde yerli ekonominin yüzde 40-45, otobüste ise yüzde 60-65 dolayında olduğunu belirtti.

Otomotiv sektöründe Avrupa’da bir mühendisin haftada 40 saatten fazla çalışmayacağını, Türkiye’de ise Doğu kültürünün mantığı ile 7 gün çalışabileceğini ifade eden Yavuz, ”Bizde esneklik çok ciddi bir artı. Niye Türkiye’ye geliyorlar? Bir kere Türkiye’de işgücü çok kaliteli. İnsan eğitimli ve tatmin olacağı bir alan arıyor. Çünkü bizim tatminsizlik problemimiz var. Eğer doğru kurgu ile insanların başarı ihtimalini ortaya koyabilirseniz muhteşem bir başarı olabiliyor. Bu özellik Türkiye’ye ciddi bir avantaj sağlıyor” dedi.
Bu avantajlarla Avrupa’da hiç bir şeyin üretilememesi, tümünün Türkiye’de üretilmesi gerektiğini belirten Yavuz, ”Biraz onların üretimde kendi adamlarını tutmak gibi bir milliyetçilikleri var. Biz de mühendislikte onlar bizden daha iyiler” yorumunu yaptı