Ersan Atar’ın haberi
Demirel-Pakdemirli arasındaki davayı örnek gösteren AİHM, ifadeleri ‘hiciv’ kabul ederek Fransa’yı haksız buldu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye görevi sırasında "Defol sefil herif" diyen aktivistin sözünü "hiciv" olarak nitelendirdi ve bu sözler nedeni ile atktiviste tazminat ödeten Fransa’yı mahkûm etti. AİHM, kararına emsal olarak, Süleyman Demirel ile eski ANAP’lı Ekrem Pakdemirli arasındaki davayı gösterdi. AİHM’nin kararı, Fransa’da 1881’den beri yürürlükte olan ve cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen yasayı değiştirme girişimlerini hızlandırdı. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy kendisinin elini sıkmak isteyen bir çiftçiye "Defol sefil herif" demişti. Sarkozy’nin sözü Fransa’da o dönemde yazılı ve görsel basın ile sosyal medyada yoğun şekilde kullanılmıştı. Cumhurbaşkanı’nın çiftçiye söylediği bu söz, Laval kentinde bir tarım fuarına giderken bu kez sosyalist bir aktivist tarafından kendisine karşı kullanıldı. Herve Eon isimli aktivist, Sarkozy’yi kendisinin çiftçiye karşı söylediği bu sözüyle protesto etti. Sarkozy, aslında Fransız cumhurbaşkanlarının çok sık işletmek istemediği, 1881’den bu yana yürürlükte olan Basın Yasası’ndaki "Cumhurbaşkanına hakaret" maddesine göre şikayetçi olunca Herve Eon 30 euro tazminata mahkûm oldu. Cumhurbaşkanına hakaret edildiğini kabul eden Fransız mahkemeleri 30 euroluk bu tazminatı Eon’un gelir durumunu dikkate alarak erteledi. Eon, Sarkozy’nin bu sözü ilk önce bir çiftçiye söylemiş olması, kendisinin de bunu hatırlatmak istemesini göz önünde bulundurarak davayı AİHM’ye taşıdı. AİHM, davayı 14 Mart’ta sonuçlandırdı ve "ifade özgürlüğü"nün ihlal edildiği sonucuna vararak Fransa’yı mahkum etti. AİHM kararında, aktivist Herve Eon’un "Defol sefil herif" sözünü değerlendirirken bu sözlerin ilk sahibinin Sarkozy’nin kendisinin olduğunu hatırlattı bu nedenle Eon’un bu sözü söylemesinin "hiciv" olduğuna karar verirken, hicvin de "sanatsal ifade ve sosyal yorum biçimi" olduğunun altını çizdi. AİHM’nin kararında, Eon’a verilen, 30 euroluk tazminat mahkûmiyetinin demokratik düzen için gerekli olmadığını, siyasilerin kendilerine yönelik eleştiriler karşısında vatandaşlara göre daha hoşgörülü olmaları gerektiğini kaydetti.
"ÇANKAYA’NIN ŞİŞMANI"
AİHM’nin kararı iki yönüyle Türkiye’yi yakından ilgilendirdi. Birincisi, Fransa Hükümeti, Eon’un AİHM’de açtığı davada yaptığı savunmada "Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlere ceza verilmesi sadece Fransa’ya özgü değil, benzer düzenlemeler İspanya, İtalya, Hollanda, Polonya ve Türkiye gibi ülkelerde de var" tezini işledi. Kararın, Türkiye’yi ilgilendiren ikinci yönü ise AİHM’nin, Fransa’ya Türkiye’den açılmış davalarla yanıt vermesi oluşturdu. AİHM, Sarkozy ile vatandaşı Eon arasındaki davaya çok benzeyen bir Türkiye örneği verdi. Dönemin ANAP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli, dönemin Cumhurbaşkanı Sülayman Demirel’e, tıpkı Eon’un Sarkozy’ye yaptığı gibi, kendi cümleleriyle yanıtlar vermişti. Pakdemirli 1995’teki bu siyasi tartışma sırasında Demirel’e yönelik olarak "yalancı… iftiracı… Çankaya’nın şişmanı… dar kafalı… siyaseten özürlü" gibi sözler söylemişti. Demirel de kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle davacı olmuştu. Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi de bu sözleri nedeniyle Pakdemirli’yi 83 bin dolar karşılığı Türk Lirası tazminata mahkûm etmişti. İşte AİHM, Sarkozy- Eon davasında, Pakdemirli’nin bu tazminat nedeniyle Türkiye aleyhine açtığı davayı örnek gösterdi. AİHM, 2007 yılındaki o kararındaki "siyasiler eleştirilere vatandaşlardan daha açık olmalı" yorumunu hatırlattı.
AYNEN İADE ETMİŞTİM
Davası, AİHM’nin kararına dayanak olan eski ANAP’lı Ekrem Pakdemirli, AİHM’nin yeni kararını şu sözlerle değerlendirdi: "O dönemde Sayın Demirel partimize ve Genel Başkanımız Turgut Özal’a yönelik özellikle otoyollar ile ilgili sürekli eleştiriler getiriyordu. Aslında benim kendisine söylediğim ‘yalancı… iftiracı… Çankaya’nın şişmanı’ gibi sözlerin hiçbiri, kaynak olarak bana ait değildir. Bunların büyük bölümü Demirel’in Özal’a söylediği sözlerdi. Ben de Parti Genel Başkan Yardımcısı olarak Demirel’e, kendisine ait bu sözleri kullanarak cevap vermiştim. AİHM’de de şimdi benzer bir davada karar çıktığı görülüyor. Bana gore, AİHM’nin kararı sonuna kadar doğrudur. Siyasetçilerin kendilerine yönelik eleştiri ve muhalefet karşısında daha hoşgörülü olmaları gerekir."
TÜRKİYE’DE TARTIŞILIYOR
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı öncelikle muhatabı Fransa’da yankı buldu. Fransız Millet Meclisi Kanun Komisyonu, cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen yasanın kaldırılması için hazırlanan yeni yasa tasarısını kabul etti. Fransa şimdi 18 Nisan’da Meclis Genel Kurulu’nda bu yasayı kaldırıp kaldırmayacağını tartışacak. AİHM’nin kararı, Türkiye’de de cumhurbaşkanına karşı hakaret suçunu tartışmaya açtı: 301
GÖZDEN GEÇİRİLMELİ (Rıza Türmen – Eski AİHM yargıcı ve CHP Milletvekili): Bizde de TCK 301’inci madde ve bu maddenin uygulama şekli sürekli sorun oluşturuyor. Uygulamadaki aksaklıklar düzeltilemiyorsa Türkiye, 301’inci maddeyi gözden geçirmeli.
LİDERLERİN KORUNMASI GEREKİR (Faruk Loğoğlu – CHP Genel Başkan Yardımcısı): Fransa bizi ilgilendirmez. Cumhurbaşkanı ve resmi makamların hakaretlere karşı korunması gereklidir.
TEMSİLE HAKARET DEMEKTİR (Mehmet Şandır – MHP Grup Başkanvekili): Cumhurbaşkanı iradesini halktan alır. Ona hakaret edilmesi, temsil ettiklerine hakaret edilmesi anlamına gelir.
TÜRKİYE’DE OLMASI GEREKEN BU (Faruk Bal – MHP’nin hukukçu milletvekili): Bizim hukuk sistemimizde kişilerin, kişilik haklarına saldırı, manevi şahsiyetlerine saldırı, engellenmektedir. Olması gereken de bu.
BÜTÜN YURTTAŞLAR EŞİTTİR (Hasip Kaplan – BDP’nin hukukçu milletvekili): Fransa’nın attığı adım Türkiye’ye de örnek teşkil etmeli. Cumhurbaşkanına hakaret diye bir uygulama zaten yanlış. Sonuçta bütün yurttaşlar eşittir. Devletin zirvesindeki de vatandaş gibi aynı şekilde korunmalıdır.
Sabah