Amerikan The Atlantic Dergisi Fethullah Gülen ile özel bir röportaj yaptı. Jamie Tarabay tarafından yapılan özel mülakat Zaman gazetesinin Amerika edisyonunda da yayınlandı.
The Atlantic’de röportajın Fethullah Gülen’in anti-Semitizm ve Yahudiler ile ilgili görüşleri öne çıkarılarak yer aldı. The Atlantic’in, “Anti-Semitik” olup olmadığı şeklindeki sorusu üzerine Fethullah Gülen, daha önce Kur’an ayetlerini yanlış anladığını söyleyerek sonradan Yahudilere dair bakışının değiştiğini itiraf etti.
AYET VE HADİSLERİ YANLIŞ ANLAMIŞIM
Gülen şu ifadeleri kullandı: “Kemali samimiyetle itiraf etmek lazım ki ayet ve hadisleri yanlış anlamış ve yaptığım izahlarda yanılmış, olabilirim. Şunu anladım ve daha sonra belirttim ki Kur’an’da veya sünnette yer alan eleştiri ve lanetlemeler belli bir inanca bağlı insanlara değil herhangi bir insanda olacak karakteristiğe yapılıyor. Bazen sözlerim amacı dışına çıkarılıyor. Bazı maksatlı çevreler konuşmanın bütünlüğünü bozup, montajlayarak sizin demediğiniz, demeyi hiç bir zaman düşünmediğiniz şeyleri size söyletiyor. Bizim diyalog adına ortaya koydugumuz gayretleri bazı kesimler ‘Müslümanların Yahudi ve Hiristiyanlara bakışını yumuşatıyorsunuz’ diye tenkit ettiler. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünnetinde olmayan hiç bir şeyi yapmadım. “O da bir insandı” diyerek yanlarından gecen bir Yahudi cenazesine ayağa kalkan Efendimizdi (s.a.v). Geçmişte İsrail’in kimi icraatlarını tenkit ettim doğru, ama masumların hayatına kasteden intihar saldırılarını da lanetledim.”
RÖPORTAJDA HAHAM İLE FOTOĞRAF KULLANILDI
Gülen’in bu ifadelerini öne çıkaran derginin internet sitesinde haber görseli olarak kullandığı fotoğraf da dikkatlerden kaçmadı. The Atlantic, röportaj sırasında çekilmiş olan fotoğrafların yanısıra dönemin İsrail Baş Hahamı Eliyahu Bakshi Doron’un 25 Şubat 1998 yılında İstanbul’da Fethullah Gülen’i ziyareti sırasında çekilmiş bir fotoğrafı da arşivden bulup yayınladı. Fotoğrafta Başhaham Doron’un Fethullah Gülen’e bir çini vazo hediye ederken görülüyor.
Bu arada sözkonusu arşiv fotoğrafına, röportajın tamamını yayınlayan Zaman Amerika’nın sayfasında ise yer verilmedi.
PARANOYALAR YÜZÜNDEN ÜLKEYE DÖNEMİYOR
Röportajda “Sizi seven çok insan var ama birçok insan da sizden çekiniyor. Bazıları Türkiye’ye dönmenizi istiyor bazılarının korkuları ise sizin oraya gitme ihtimaliniz.” şeklindeki soruya ise Gülen şu cevabı verdi: “Bu tarz kutuplaşmış davranışlara, bakış açılarına neden olan ne ilk ne de son insan benim. Tarih boyunca doğruya taraf olanlar engellerle ve husumetle karşı karşıya kalmıştır, buna peygamberler dahil. Duruma bakıldığında belki kendimizi iyi temsil edemedik veya insanlara kendimizi düzgün bir şekilde açıklayamadık diyebiliriz. Bunu ifade sadedinde şunu söyleyebiliriz: “Eğer onlara bizde endişe edilecek hiçbir şey olmadığını açık bir şekilde gösterebilseydik onlar da bize karşı husumet beslemeyecekti.” Dünya genelinde tüm toplumlar paranoya yaşıyor. Türkiye’deki insanlar da bundan etkinlenmiş durumda. Biz her bir olumsuz düşünce veya şüpheyi bertaraf edecek şekilde hareket etmeli, bu şekilde davranmalıyız. Ayrıca şunu kabul etmeliyiz ki bazı insanların geçmişten gelen bazı yerleşik tutumları var ve bu değişmez. Yani her insan tarafından aynı derecede sevilmek ve beğenilmek mümkün değil.”
Fethullah Gülen basının karşısına çok çıkmamasının sebebine dair bir soruya ise mütevazı bir ailede büyüdüğünü ve utangaç bir yapıya sahip olduğunu belirterek cevap verdi. Gülen, inzivada bir hayat yaşamayı tercih ettiğini de sözlerine ekledi.
NEDEN PENSİLVANYA’DA YAŞIYOR?
“Neden Pennsylvania’da kalmayı tercih ettiniz?” şeklindeki soru üzerine de Gülen şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’ye dönmeme hukuki bir engel yok ancak dönüşümün Türkiye’de büyük zorluklarla elde edilen demokratik kazanımları tersine çevirmek için fırsat kollayan bazı çevreler tarafından kullanılacağı endişesini taşıyorum. Türkiye’deki durumu da olumsuz hale getirmek, idareyi daha zor durumda bırakma ihtimali var. Hem ülkemiz için, hem çok geniş alanlı kendini hissettiren bir hareketin geleceği için o mevzuda fedakarlıkta bulunmak lazım. Daüssıla zehirini zembereğini içmek lazım, ama katlanmak lazım. Dolayısıyla, her ne kadar Türkiye’ye dönmeyi çok arzu etsem de bu endişelerim izale oluncaya kadar dönmeyi düşünmüyorum. Diğer bir husus da, hakkımda yapılan mesnetsiz ve yanlış yayınlarda bir çok iftira ve karalamalara maruz kaldım, bunların pek çoğunu hukuki yollarla tekzip ve tashih etmek için hukuki yollara başvurdum. Burada ise bu tür rahatsız edici şeylerden uzakta olmam sebebiyle daha az etkileniyorum diyebilirim. Burayı daha asude buluyorum.”
fikirzamani.com