Çelik, Adana HiltonSA Oteli’nde gerçekleştirilen AK Parti Yerel Yönetimler Şura Toplantısının açılışında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlığının son derece iyi olduğunu söyledi.
Medyadaki hiçbir spekülasyona kulak asılmaması gerektiğini belirten Çelik, şöyle devam etti:
”Spekülasyonların eğer herhangi bir gerçekliği olsaydı, Başbakanımızı tanıyorsunuz, bunlar açık bir şekilde paylaşılırdı. Bu geçirdiği ikinci operasyon, Başbakanımızın sağlığına tam olarak kavuştuğunu göstermektedir. Yani ikinci bir operasyon da değil, birinci operasyonun devamı olarak, iyileştikten sonra yapılan bir operasyondur. Şu anki dinlenmesi de son derece normaldir. Hatta ilk operasyona göre çok az dinlenmiştir. Başbakanımızın sağlığında hiçbir sıkıntı yoktur. Sizlerin duaları ve Rabbimizin himayesi sayesinde inşallah en kısa zamanda rutin görevine başlayacaktır.”
-”Bir yasal düzenleme yapıldı”-
TBMM’nin dün sabaha kadar, kamuoyunda ”MİT krizi” olarak adlandırılan sorunun çözülmesi için büyük bir performans gösterdiğini belirten Çelik, şöyle konuştu:
”Bir yasal düzenleme yapıldı. Bu krizle ilgili etrafta bir sürü spekülasyon çıkıyor. MİT Kanunu’nun 26. maddesine göre MİT Müsteşarının yargılanması ya da soruşturulması ancak Başbakan iznine bağlıdır. Özel yetkili savcı, kendisinin çalışma koşullarını düzenleyen yasa maddesine dayanarak MİT Kanunu’nun 26 maddesini görmeden gelmiş ve müsteşarımızı sorgulamak için davet etmiştir. Bu, devlet yönetimi açısından doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilmemiştir. Çünkü MİT Müsteşarı gibi hassas bir görev yapan bir müsteşarın şüpheli sıfatıyla soruşturmaya çağrılması, bu hassas görevin aksaması, devletin yüksek menfaatlerini ilgilendiren birtakım bilgilerin dışarıya sızması, MİT’in kamuoyu önünde hırpalanması ve istihbarat teşkilatının devletin yüksek menfaatlerini korumak üzere yaptığı bazı faaliyetlerin deşifre olmasına neden olup, sıkıntı doğuracağı için bu yasal düzenleme yapılmıştır.”
-”(İktidar-cemaat kavgası var) denildi-
Yasal düzenleme öncesinde bazı konuların gündeme geldiğini ifade eden Çelik, şunları söyledi:
”(Türkiye’de bir iktidar-cemaat kavgası var) denildi. Geçmişte insanları ‘şu cemaattensin, bu topluluktansın, şu etnik gruba aitsin ya da şöyle bir dini eğilimin var’ ya da ‘böyle bir ideolojik eğilimin var, şu şekilde siyasi tasavvura sahipsin’ diye fişleme, insanları dışlama dönemi AK Parti’yle bitmiştir. AK Parti kendisine yakın değerlere sahip olmayan, sosyal kültürel açıdan farklı olanların dahi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bakımından hak ve hürriyetlerini güvence altına alma, onların çağdaş demokratik standartlardan en yüksek düzeyde faydalanması için çaba gösteren bir partidir.
Biz bu ülkeyi, bu ülkenin bütün insanları için sevilebilir kılmak üzere yola çıkmış bir partiyiz. Bırakın kendi değerlerimize yakın bazı gruplarla çatışmayı, onlara karşı dışlayıcı bir tavır içinde olmayı, kendi değerlerimize en uzak gruplarla bile, demokrasi, hukuk devleti, yönetim anlayışı bakımından herhangi bir dışlayıcı, çatışmacı ya da ötekileştirici bir dil kullanmamız mümkün değildir.”
Çelik, AK Parti’yle birlikte devlet krizlerinin bittiğini belirterek, ”Hiç kimsenin devlet içinde devlet olması gibi bir şey söz konusu değildir. Geçmişte ‘derin devlet’ denilen bir şeyden bahsediyorlardı. Birtakım cuntacılar, çeteciler, birtakım gruplar Türkiye’de siyasi iktidarların alanına ortaklık ilan ediyorlardı. Bu dönem sona ermiştir. Devletin tüm birimleri hukuk devleti ve demokrasi prensipleri etrafında AK Parti iktidarı tarafından konsolide edilmiştir. Devlet içinde hiçbir kurumun diğeriyle çatışması gibi bir şey AK Parti döneminde söz konusu değildir, olamaz. Çünkü bu devlet milletin devletidir. Devletin tüm birimlerinin millete hizmet etmesi, AK Partinin gözetimindedir” dedi.
-Suriye’deki gelişmeler-
Hükümetin, ”Suriye gibi dünyanın en büyük meselesiyle uğraştığını” ifade eden Çelik, şöyle dedi:
”BM Güvenlik Konseyinde Çin ve Rusya, Suriye’yle ilgili kararı veto etti. Çin, dünyanın öteki ucundadır, Rusya belki bu kaostan enerji fiyatlarının yükselmesi yüzünden faydalanmaktadır. Ama orada verilen karar, Suriye meselesinde, etnik ve mezhebi fay kırıklarını tetikleyecek bir mesele de bizim meselemizi çözmüyor. Bizim bu ülkeyle 9-10 kilometre sınırımız vardır. Dolayısıyla, bizim buraya çok yüksek bir dış politika performansıyla bakmamız lazım. Arap Baharı son 300 yılda gerçekleşmeyen değişimleri gerçekleştirecek birtakım dinamikleri tetiklemektedir. Türkiye bu bölgenin merkezinde ve kalbinde bir ülke olarak çok dikkatli olmalıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1911-1923 arasında terk ettiği tüm topraklardaki halklarla, 2011-2023 arasında yeniden buluşuyoruz. Trablusgarp Savaşı 1911, Libya meselesi 2011-2012… Bakın 100 yıl sonra yeniden önümüze geliyor. Bütün bu topraklardaki halklarla, kardeşlerimizle yeniden buluşmamız sürecinde diktatörlerin yarattığı bu sancılara, diktatörlerin, birtakım illegal unsurların bölge halklarına, Türkiye’nin bölgede gerçekleştirmek istediği toplumsal barışa darbe vurma çabaları karşısında, çok daha dikkatli olmak zorundayız. Ürettiğimiz politikaları çok daha titiz üretmek zorundayız.”
-”Kimseye özel yasa çıkarmıyoruz”-
Ömer Çelik, tarihin 100 yıllık bir potansiyelle yeniden tecelli ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
”100 yıl evvel koptuğumuz, 1911 ve 1923 arasında koptuğumuz bütün kardeş halklarla, 2011-2012 arasında yeniden buluşuyoruz. Bu ne ‘Neo Osmanlıcılık’tır, ne Türkiye’nin bölgedeki emperyal hevesleri anlamındadır. Türkiye bölgede bütün hakların eşit ilişkiye dayalı şekilde, Milletler Cemiyetinin onur sahibi birer üyesi olarak tarih sahnesinde kendi iradeleriyle rol almasını istemektedir. Bölgemizdeki bütün halklar için refah, demokrasi ve güvenlik istiyoruz.
Bütün bu çerçeve içinde etrafımıza bu kadar dikkat etmemiz gerekirken, dış politikamızın görünür yüzünde diplomatlarımız var, görünmeyen yüzünde istihbarat teşkilatımız var. Dolayısıyla, biz AK Parti olarak Türkiye’nin bekasını ve yüksek menfaatlerini düşünerek, etrafımızdaki bu kaos ortamını yönetmek üzere istihbarat teşkilatının siyasi iktidara danışmanlık hizmeti vermesinde bir aksama ortaya çıkmaması için bu düzenlemeyi yaptık. Yoksa biz birilerinin yaptığı gibi, hiçbir şekilde kimseye özel yasa çıkarmıyoruz.”
Bazı kesimlerin ”28 Şubat ya da daha önceki dönemlerdeki gibi Türkiye’de birtakım çeteleşmelerin önünü açıyorsunuz” yönünde yorumlar yaptığını dile getiren Çelik, ”Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca devletin içindeki ve dışındaki çetelerle, devlet görelisi sıfatını taşıyan kişilerin kurdukları da dahil olmak üzere en büyük hesaplaşmayı gerçekleştiren lider Başbakanımızdır, kadro ise AK Parti’dir” dedi.
Çelik, Türkiye’de Kürt sorununun iki yüzü olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
”Birisi terör sorunudur. Terör sorunuyla tavizsiz mücadele eden iktidar, biziz. Ama bir olayın sosyal, kültürel ve siyasal boyutu vardır. O kısmını da Türkiye’nin demokrasi standartlarını yükselterek çözmek istiyoruz. Diyorlar ki, ‘bunlarla nasıl görüşürsünüz?’ Başbakanımızın dediği gibi, ‘terörle mücadele, siyasetle müzakere.’ Biz bu politikamızın arkasındayız. Bugün ‘Oslo görüşmeleri’ denilen görüşmeleri mahkum etmeye çalışanların, nasıl kendi dönemlerinde birtakım karanlık işlere imza attıkları dün görüldü. Biz Türkiye’de darbelerle, cuntalarla, ölüm tehditleriyle, 27 Nisan muhtıralarıyla, Başbakana suikast iddiaları ve girişimleriyle hesaplaşmış bir siyasi iktidarız. Dört tane çeteden mi korkacağız?” dedi.
-CHP’nin açıklamaları-
CHP’nin, ”Enteresan bir parti” olduğunu dile getiren Çelik, şöyle konuştu:
”Siyaset bilimi anlamında ‘siyasi parti’ denilmesi zor bir parti. 2-3 günde bir argüman ileri sürüyorlar. Diyorlar ki ‘CHP ulu bir çınardır. Siz 10 yıllık partisiniz.’ Şunu bir soralım, hangi CHP? Atatürk’ün mü, İnönü’nün mü, Ecevit’in mi, Baykal’ın mı, Kılıçdaroğlu’nun mu? Bu hafta yapılacak hangi kurultayın partisi CHP? ‘Dimdik ayaktayız’ diyorsun. Seni millet ayakta tutmadı. Hani sarmaşıkları çubuğa sararlar ya? Seni süngüye sararak, üzerine postal geçirerek ayakta tuttular. Sen herhangi bir süngüye sarılmasaydın, 1960 ihtilalinde, sonraki ihtilallerde, sonra yargı darbelerine sarılmasaydın, bugün ayakta değildin.
AK Parti nasıl ayakta? Darbe tehdidine, genel başkanının geçmişte hapse atılmış olmasına, bu grubun tehdit edilmiş olmasına rağmen, bu gruptan tek bir tuğla sökülemeyecek kadar sağlam olması sayesinde ayakta. 27 Nisan muhtırasına direnmiş olarak ayakta. Etrafımızdaki tüm bu ateş ve kaos çemberine rağmen ayakta. İkisinin büyüklüğünün mukayese edilmesi mümkün değil.”
-MHP’nin iddiaları-
Çelik MHP’nin çok uzun zamandır ”Terörle müzakere ettiler” yönünde açıklamalar yaptığını belirterek, şunları kaydetti:
”MHP’nin bunu söyleyecek en son parti olduğu açıktır. MHP’nin bir argümanı şuydu, ikide bir Meclise çıkarlar, derler ki ‘biz sıfır terörle teslim ettik ülkeyi.’ Ama dün BDP Grup Başkanvekili çıktı ve şu açıklamayı yaptı, ‘1999’da ben İmralı’dakinin avukatıydım. O dönemde MHP’nin de içinde bulunduğu koalisyon kurulmadan önce başlayan görüşmeler, MHP’nin koalisyona gelmesinden sonra devam etti. Ve PKK’nın 1999 ve 2004 arasında Türkiye’nin dışına çıkması bu pazarlığı sonucunda gerçekleştirildi. Hatta Öcalan’ın idam edilmemesi pazarlığı da bu protokolün sonucunda gerçekleştirildi.’ Bunun karşılığında MHP Grup Başkanvekili çıktı ‘size bir delil söyleyeceğim’ dedi ve bir kitaptan Öcalan’ın ağzından bir paragraf okudu. ‘Ben barış sürecini başlatmak istedim ama karşımdaki devlet güçleri bunu engellediler’ şeklinde. Bunun kaynağı, kitabın yazarı ise Ergenekon davasından içeride yatan bir albay.
Biz MHP’nin terör örgütünün evinde çıkan herhangi belge yüzünden suçlanmasına müsaade etmeyiz. Bu bizim, onu tabanına olan saygımızın gereğidir. Ama MHP grup başkanvekilleri çıkıyorlar, KCK’nın PKK’nın evinde çıkmış belgelerle AK Parti iktidarını suçlamaya çalışıyorlar. Adama sorarlar ‘Kıblen neresi’ diye.”
Daha sonra basına kapalı devam edilen toplantıya, AK Parti Yerel Yönetimler Başkan yardımcısı ve Antalya Milletvekili Menderes Türel de katıldı.
AA