Yusuf Erhan Ertem’in yazısı
İstanbul Kartal’daki Atalar Merkez Camii cemaati olarak 43 kişilik bir grupla Kudüs’e hareket etmiştik. Hz. İbrahim’i, Hz. Yakub’u, Hz. Yusuf’u Hz. İshak’ı, Hz. Sare’yi, Hz. Davud’u, Hz. Meryemi, Selman El-Farisi’yi, Rabia’tül Adeviyye’yi, Muallak taşını ( Peygamberimizin göklere yükseldiği taş ), Burak Mescidi’ni, Hz. Ömer camiini, Burak duvarını ( Ağlama duvarı ), Kıyamet Kilisesi’ni, Hz. İsa’nın doğduğu yeri, Lut Gölü’nü, Hz. Musa’nın kabri ve külliyesini, Yunus peygamberin kabrini, Sultan Mahmud cami ve külliyesini ve Osmanlı eserlerini gezdik, gördük. Bu kutsal mekanlarda Allah’a acizane dua ettik. Asıl mevzuya gelecek olursak…
Maalesef ki buralar İsrail işgali altında ve biz bu yüzden seyahatimiz sırasında çok sıkıntı çektik. Bunları bir şikayet olarak yazmıyorum sadece bilinmesini istiyorum. Çünkü buralar bizim ve eminim fırsatını bulur bulmaz gidip göreceksiniz, inşaallah. İsrail’e giriş çıkışlarda Müslümanlar ve özellikle Türklerin en az 4-5 saat bekletildiklerini öğrendik. Bende iki arkadaşımla birlikte 6 saat bekletilenlerden biri oldum. Sebebi ise ‘bize terörist gözüyle’ bakmaları… Bunu şuradan anlıyorum ki, önümüze kağıtlar getiriyorlar ve kağıtta sorulan sorular şunlar:
1) Yanınızda bomba var mı?
2) Yanınızda silah ve kesici alet gibi şeyler var mı?
Bu soruları 7 defa tekrarladılar. Biri gidip diğeri gelen güvenlik görevlileri sürekli bu ve bunun gibi sorular soruyorlar. İstanbul’a dönerken yine 4 arkadaşla birlikte beni, özel odalara alıp saçma sapan sorular sorup 4 saat beklettiler. Bir arkadaşımızı çırılçıplak soyup aradılar. Bana da aynı şeyi yapacaklardı, direndim ve soyunmadım. O yüzden sadece üstümü aradılar. Fakat beni o odada 1,5 saat, belki daha fazla tuttular. Bir şey dikkatimi çekti; gişelerdeki görevlilerden biri yarım saatte bir gelip ‘Pegasus mu?’ diye soruyordu. Onlar da ‘evet’ cevabını verince bir şeyler söylüyordu ve o arada kalkış saatimizi de söyleyip gidiyordu. Bu da gösteriyor ki, bunları bilerek yapıyorlar güvenlikle hiçbir alakası yok.
Bunları neden söylüyorum? Zulme zulümle karşılık vermek tabii ki değil, fakat misilleme deyin, kısasa kısas deyin ya da adına ne derseniz deyin Türkiye’de aynı şeyler İsrail vatandaşlarına yapılmıyor. Geçen sene, yanlış hatırlamıyorsam Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun talimatıyla bir kereye mahsus bir şeyler yapılmıştı. Bizim Hükümetimiz bunu bilmiyor mu? Bilmiyorsa bildirelim, Allah rızası için bunu duyuralım; köşe yazılarınıza yazın, haberlere çıkarın, bir şeyler yapın ve bunu yetkililere duyuralım. Bize böyle uygulamalar yapılırken biz onları güler yüzle karşılamayalım!
Bir başka meseleyi de anlatmadan geçmeyelim. Cuma günü Mescidi Aksa’dan çıktık ve gözlerimizle gördük ki, sadece ilahiler söyleyip basın açıklaması yapan Filistinli grupların arasına sızan provakatif gösterici çocuklar, polise taş atıyorlar. Sonrasında İsrail askerleri de gelip bu gruplara plastik mermi ve ses bombaları kullanıyor. Tam 50 metre ötemizde oldu bunlar. Küçücük çocuklardan öyle bir korkuyorlar ki, onlara karşı en ağır silahları kullanıyorlar. Yakalanan bir hırsız gibi ne yaptığını bilmeyen elindeki tüm zalimliği kullanan bir İsrailden bahsediyorum.
Filistinli çocuk ve gençlerle de muhabbet ettik. Bizi (Türkleri) her gören şükrediyor, dua ediyor, ‘buralar sizin, başımızın üstünde yeriniz var’ diyor. Yollarımızı kesip sürekli bir şeyler ikram ediyorlar. İsrail askerlerini "One Minute" diyerek kızdırdıklarını söylüyorlar.
Genel algı şu ki, Türkiye bölgenin abisi ve tek istedikleri bizim oralara gidip onlara moral vermemiz. Bir şeylere inanmışlar, ‘Özgür Filistin yakındır’ diyorlar. Mısır’da, Suriye’de olanlar İsrail’i bayağı bir tedirgin etmiş en ufak bir olayda İsrailli askerler çok basit nedenlerle Filistinlilerin Mescidi Aksa’ya girmesini yasaklıyor ve çok ağır hapis cezaları veriyorlar.
Bu arada geçen sene medyaya gündem olan duvarı da gördük. Çin Seddi gibi bir duvar örmüşler. Düşünün ki, 16 yıl önce inşaatı başlayan duvarın ardında insanların ekip biçtikleri, geçimini sağladıkları topraklar var, evleri var. 16 yaşındaki bir çocuk duvarın ardından ezan seslerini duyuyor ama Mescidi Aksa’yı daha hiç görememiş ve bu kutsal mabede giremez çünkü yasak!
Türkiye’de umreye gitme olayı son 15 yıl içinde meşhur oldu yanılmıyorsam. Ben şunu öneriyorum; kendi gölgesinden bile korkan bu İsraillilere inat her umre yapacak olan Türk’ü ilk durak olarak Mescidi Aksa’ya yönlendirelim, bu kutsal beldeyi görsünler. Hem oradaki varlıklarıyla Filistinli kardeşlerimize destek vermiş olsunlar, hem de İslam aleminin bu üçüncü büyük mekanını da görmüş olsunlar. Ben her fırsatını bulduğumda gitmeyi düşünüyorum. İsterlerse 1 gün bekletsinler havaalanında, hiç umurumda değil. Çünkü bu tamamen psikolojik bir durum. Bir daha gelmememiz için yapılan bir şey ve inadına her fırsatta gideceğim. Yanımda da götürebileceğim kadar da kişi götüreceğim. Taa ki, Özgür Filistin varolana kadar…
Çocukların gözlerinde umut gördüm, ışık gördüm. Hele bir El Halil kenti var ki yüreğim burkuldu, kalbim kaldırmadı o yokluğu… O çocuklarla ilgilenecek bir sistem geliştirilebilse keşke…
Yazacak daha çok şey var fakat uzatmak istemiyorum. Havaalanındaki durumun gündeme alınması gerektiğini düşünüyorum. Fırsatını bulan herkesin bu kutsal beldeye gitmesini öneriyorum.
on5yirmi5.com