Dünyanın neresinde olursanız olun, doğal güzelliklerin, tarihî kalıntıların, sanat eserlerinin çevresinde fotoğraf çekenler hiç olmadığı kadar fazla bugün.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni gezerken, bir kadının odaları yavaş yavaş dolaşıp, tek tek Akad uygarlığından kalma kil tabletlerin fotoğraflarını çektiğini gördüm.
Birkaç tanesinin değil, her birinin tek tek fotoğraflarını çekiyordu.
Bir arkeolog ya da müze görevlisi değil, sıradan bir turistti bu kadın.
Eski uygarlıklara ait yazılı belgeler söz konusu olunca, bu müzedeki tabletler en iyi örneklerin başında geliyor. Peki ama tüm önemine rağmen, bu kadar çok fotoğrafı kime gösterecek olabilirdi ki?
“Bak, bu, ne yazdığı çok belli olmayan kilden bir tablet. Bu da öyle… İşte bir başkası daha…”
Eğer bu önemli arkeolojik hazinenin tamamını gösteren bir kaynak peşindeyse, Müze’nin profesyonel fotoğrafçıların çektiği fotoğraflardan derlediği kataloğu satın alabilir.
Kim bilir, belki de zoru başarmayı seven bir kadındır, çünkü Müze’de tam 74 bin kil tablet var.
Küresel bir histeri
Aslında bu, herkesi bir arşivciye dönüştüren, küresel bir histerinin parçası.
Monocle dergisinden Sophie Grove, “Bir şeyin fotoğrafını çekmek sevdası, o deneyimi yaşamanın yerini almaya başladı. Tatilinizi kataloglamak, arşivlemek bir amaç haline geldi. Elinizde, yeni fotoğraf makineniz varken bu dayanılmaz bir istek haline geliyor” dedi.
Grove, bir eli sürekli deklanşörde olan kişilerin, anılarını fotoğrafladıkları anlarla takas ettiklerini söyleyen Grove, “Fotoğraf makinenizi çantanızdan çıkardığınızda kendinizi o sahnenin, o anın, o ortamın dışında bırakıyorsunuz” görüşünü savundu.
Belgesel fotoğrafçısı Martin Parr düşünce biçiminde bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu söylüyor.
‘Sizden önce başkası yaptı’
Parr’a göre, tatildeyken çekilen pek çok fotoğrafla ilgili hatırlanması gerekenin, sizden önce bir başkasının, muhtemelen daha iyi şekilde aynı fotoğrafı çekmiş olduğu.
“Tac Mahal’in nasıl bir yapı olduğunu hepimiz biliyoruz. Onlarca, yüzlerce fotoğrafını gördük. Siz oraya gittiğinizde, muhtemelen 500 kişi aynı fotoğrafı çekiyor olacak” diyen Parr, “Siz yitip gidecek, ömrü kısa olan, değişecek şeylerin fotoğrafını çekin. Örneğin güzel bir yemek yiyorsanız, tabağınızı fotoğraflayın” diyor.
Gerçekten, büyük bir kalabalığın arasında, güvenlik görevlilerinin bitmek bilmeyen uyarılarını hiçe sayarak, binlerce fotoğraf makinesinin flaşıyla ünlü bir freski yavaş yavaş yok etmeyi istiyor musunuz?
Tatile çıkarken fotoğraf makinenizi yanınıza alın elbette. Ancak deklanşöre basmadan önce, neyi fotoğrafladığınızı, anılarınıza hangi anları katmak istediğinizi iki kere düşünün.
BBC Türkçe