Ortadoğu’nun yeni cazibe merkezi: Akabe

Turizm&Seyahat
400 yıl Osmanlı yönetiminde olan ve bugün Ürdün’ün güneyindeki en popüler sahil şehri olarak bilinen Akabe turistler için tam bir cazibe merkezi. İşte Gezginler Derneği İkinci Başkanı Selma...
EMOJİLE

400 yıl Osmanlı yönetiminde olan ve bugün Ürdün’ün güneyindeki en popüler sahil şehri olarak bilinen Akabe turistler için tam bir cazibe merkezi. İşte Gezginler Derneği İkinci Başkanı Selman Arınç’ın Akabe izlenimleri…

Akabe dört bin yıl boyunca daima önemli, stratejik bir liman olmuş. Hz. Süleyman donanmasını burada inşa etmiş. İsmi “Dağlar arasındaki geçit” anlamına geliyor. Bazı yazarlar ona “Kızıldeniz’in gelini” diyor. Sırasıyla, Nebatiler, Romalılar, Bizans ve Müslüman Arapların denetimine girmiş. Haçlı Seferleri’nde kısa süre Chatillon’lu Raynald tarafından işgal edilince, Selahattin Eyyubi’nin gönderdiği Mısır donanmasınca kurtarılmış. 1517’de Osmanlı egemenliğine geçen kentte küçük bir garnizon konuşlandırılmış. 400 yıl Türk hâkimiyetinde yaşayan Akabe, Birinci Dünya Savaşı’nda, bugünkü Ürdün Kralı 2’nci Abdullah’ın büyük dedesi Şerif Hüseyin bin Ali önderliğinde gerçekleşen 1916 Arap İsyanı sonucu Haşimi Arapların eline geçerek, daha sonra kurulan Ürdün Krallığı toprakları arasında yerini almış.

Akabe, 350 kilometre uzaklıktaki başkent Amman’a, yüksek standartlı, ‘Çöl Otoyolu’ ile bağlı. Dünyaca ünlü Vadii Rum’a 40, Petra’ya sadece 120 kilometre uzaklıkta. Aynı zamanda ülkenin deniz yoluyla bağlantısını sağlayan tek liman. Bunun yanında önemli bir sınır kenti. Arava Kapısı’ndan sekiz kilometre uzaklıktaki İsrail şehri Eilat’a ulaşılabiliyor. Durra Kapısı’ndan Suudi Arabistan’a geçiliyor.
Yıl boyu ılıman bir iklime sahip. Plajları hep güneşli. Kıyı şeridi uzun. Mercan kayalıkları hassas bir deniz ekosisteminin parçası. 130 kadar mercan türü, aralarında deniz kaplumbağaları ve ahtapotların da bulunduğu 100’ün üzerinde denizcanlısı yaşıyor bu sularda. Yaz ve kış, deniz suyu sıcaklığının ılık olması, egzotik balıklarla dolu bu berrak kristal suları dalgıçlar için dünyanın en rahat ve en çekici keşif alanlarından biri yaparken, ziyaretçilerine de gerçekten kusursuz ve geniş olanaklar sunuyor.  
Kentin tarihi, kültürü zengin. Turistler açısından bir başka cazibesi tümüyle gümrüksüz bölge olması. Geniş alışveriş seçenekleri bulunuyor. Gezilip görülecek yerler yürüme mesafesinde.

GEMİ BATIĞI AYAĞIMIN ALTINDA

Otelim Qidra’da doyurucu bir kahvaltıdan sonra, yaklaşık 700 metre mesafedeki sahile yürümeye başlıyorum. Gandur semti, hafta sonları ve tatil günlerinde halkın buluşma mekânı. Ülkede hafta tatili perşembe ve cuma. Bugün de tatil ve kalabalık. Rengârenk giyimli binlerce kişi kumsalda yaygıların üstünde, plastik sandalyelerde büyük keyifle piknik yapıyor. Etrafta dolaşan satıcılar buz gibi şerbet, meşrubat, dondurma, mısır satmaya çalışıyor. Burunlarını kumsala dayamış teknelerin kaptan ve çığırtkanları, körfezde bir saatlik gezinti için ısrarla benden 45 dinar (55 TL) istiyor. Uzun pazarlık sonucu 30 TL’ye anlaşıyoruz. Kıçtan takma motorlu teknemiz körfezin lacivert sularına doğru süzülüyor. Deniz dibindeki mercan kayalıkları ve parlak renkli balıkları yakından izlemek için teknenin dibinde büyük bir cam bulunuyor. Bir batık gemi ve tankı çevresindeki balıkları fotoğ-raflıyorum. Sonra 17 kilometre uzaklıktaki Firavun Adası’na dümen kırıyoruz. Ada, Haçlı Seferleri sırasında, Kudüs kralı Baldwin’in ordu-sunca yapılan, masallara konu olan kalesiyle ünlü. Hemen karşımızda, bütün ihtişamıyla İsrail’in liman, tatil, eğlence kenti Eilat duruyor.

LÜKS OTELE KOMŞU İSLAM KENTİ

Mısır kıyılarına doğru yöneldiğimizde, Taba kenti uzaklarda belli belirsiz görünüyor. Kaptan, daha ilerlerde Mısır’ın Nüveybe, Dahab ve ünlü Şarm el- Şeyh kentlerinin bulunduğunu söylüyor. Etrafımızda dolaşan tekneler, yatlar, jet-ski ve su kayağı yapanların arasından beyaz köpükler saçarak geçiyoruz. Gökyüzünü, üzerlerinde Akabe yazan balonlar ve sürat teknelerinin çektiği sarı, lacivert, yeşil, kırmızı ve mavi renkli paraşütler süslüyor. Solumuzdaki Intercontinental, Kempinski ve Movenpick’in plajları turist kaynıyor. 5 yıldızlı otellerin yoğunlaştığı bir bölge burası. Movenpick’in yanında tarihi İslam kenti Ayla bulunuyor. Raşidi Halifelerden Osman bin Affan zamanında, 650’de, Arap Yarımadası’nın dışında kurulan ilk kent. Ayla kenti, Emevi, Abbasi ve Fatımiler döneminde liman ve lojistik alan olarak kullanılmış. Sonraları Mısırlı hacıların hac yolculuğunda önemli bir uğrak olmuş. Zamanında 4 kapısı, 24 kulesi bulunan Ayla’nın sur, kapı, cami ve diğer yapıları görülmesi gereken tarihi hazineler. Lüks yatların demirlediği marinanın yanından yavaşça geçerek tekrar kıyıya doğru yöneliyoruz. Bu arada sık aralıklarla dikili palmiye ve hurma ağaçlarının arasından tipik beyaz kubbesi ve minaresiyle kentin en büyük camisi Şerif Hüseyin beliriyor. Gittikçe yaklaştığımız Akabe, tüm görkemiyle şimdi karşımızda. Alımlı ve adeta beyaz gelinlikli bir kent.

REKORTMEN BAYRAK

Kıyıya yanaştıktan sonra kentin en önemli alanına doğru ilerliyorum. Burada 137 metre uzunluğundaki göndere çekili, 20’ye 40 metrelik devasa Ürdün bayrağı gururla dalgalanıyor. Büyüklüğüyle 2003’te Guinness Rekorlar Kitabı’na giren bayrak kentin simgesi. Alanın yanında, Türkler tarafından da  kullanılan ve Memluklu Sultanı Kansu Gavri’nin 16’ncı yüzyıl başlarında yaptırdığı Memluk Kalesi, giriş kapısı ve duvarlardaki orijinal kitabeleriyle kentte görülmesi gereken en önemli yerlerden biri. Kale yakınlarındaki Arkeoloji Müzesi’nde, Irak, Etiyopya, Mısır ve hatta Çin kökenli objeler kentin geçmişini yansıtıyor. Özellikle, Fatımiler döneminde Fas’ta basılan altın para koleksiyonu büyük ilgi çekiyor. Şerif Hüseyin’in, Birinci Dünya Savaşı sonrası altı ay yaşadığı ev müzeye dönüştürülmüş. Tüfek koleksiyonu, bakır ve gümüş kâseler, kahve fincanları, değirmeni, milli yemek mansaf servisinde kullanılan tepsiler, dönemin tipik objeleri sergileniyor.

Şekerli kahvenin ismi helva

Çay bahçeleri ve kahvehanelerin Akabe’nin gece yaşamında önemli yeri var. Renkli, hareketli mekânlar bunlar. Aslında bir Hint geleneği olan fakat neredeyse 500 yıldır Ortadoğu kültürünün vazgeçilmez parçasına dönüşen nargile tutkusu Akabe’de yaygın. Turistler, halk elma, kiraz ve diğer meyvelerden oluşan karışımlarla birleştirdikleri tütünü, marpuçlardan ağır ağır, keyifle çekiyor. Nargileler fokurduyor. Türk Kahvesi ısmarladığınızda, sade yerine, ‘vasat’ şekerli yerine, ‘helva’ demeniz gerekiyor. Eğer vaktin bir hayli ilerlemiş olduğunu düşünerek kafeinsiz bir kahve içmek isterseniz sadece ‘Mayi Zahir’ veya ‘Beyaz Kahve’ istiyorsunuz.

Elektronik ucuz, baharat taze

Serbest bölge olan Akabe’de her türlü elektronik eşya, parfüm, alkollü içki, sigara ucuz. Pazarlık da yapılıyor. Suk adı verilen çarşıda çeşitli kuru yemişlerin yanı sıra özellikle safran, zencefil, kakule gibi birçok baharatı taze temin edebiliyorsunuz. Kentteki en ilginç otantik hediyelik eşya kum şişeleri. Genelde deve, bedevi ve çöl figürleri işleniyor. Şişelerdeki kuma isim de yazdırabiliyorsunuz. Çok sayıda restoranda dünyanın başlıca mutfaklarından lezzetler sunuluyor. Örneğin ben Merkez Çarşısı’nın yanındaki, akvaryumuyla meşhur, ‘Ali Baba’da balıkları, kebapları tattım. Sarmısakla marine edilmiş iri Akdeniz karidesleri ve küçük biber turşuları gerçekten lezizdi.

İstanbul’dan 2.5 saat

Ürdün, Türklere vizesiz. THY’nin nisanda başlattığı direkt seferlerle İstanbul’dan ulaşım yaklaşık 2.5 saat sürüyor, gidiş-dönüş bilet fiyatları 589 TL’den başlıyor. Kral Hüseyin Havalimanı’ndan, kent merkezi taksiyle 10 dakika. Ücret 15 Ürdün Dinarı (18 TL). 5 yıldızlı lüks otel zincirlerinin yanı sıra her kategoriden otel, hatta kamp alanları bulunuyor. Ben kent merkezinde, her noktaya yakın, temiz ve rahat El Qidra Oteli’ni seçtim. İki kişi kahvaltı dahil günlük 85 TL ödedim.

Hürriyet