İstanbul Bir Ömre Sığmaz

Turizm&Seyahat
Röportaj: Yüsra Mesude ARSLAN Zaman zaman şu sözleri çevremizdeki insanlardan duyarız… “Topkapı Sarayı’nı gezdik ama rehber olmayınca boşuna dolaştık durduk.” ya da “ Ey...
EMOJİLE

Röportaj: Yüsra Mesude ARSLAN

Zaman zaman şu sözleri çevremizdeki insanlardan duyarız… “Topkapı Sarayı’nı gezdik ama rehber olmayınca boşuna dolaştık durduk.” ya da “ Eyüp Sultan’ı, asıl bilen biriyle gezeceksin ki anlamı olsun.” Bu tür serzenişler aslında gezilen mekân hakkında bilgi sahibi olunmayan bütün durumlar için geçerlidir. Böyle durumlar için bir gezi rehberi bize yardımcı olabilir. Kaynak Yayınları logolu, Halil Ersin Avcı imzalı İstanbul Gezi Rehberi elimizden tutup bize İstanbul’u gezdirme niyetinde. Halil Ersin Avcı, İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde öğretim üyesi. Aynı zamanda Tapınağın Gizli Kapısı, Çanakkale Savaşı Karikatürleri, İngiliz Gizli Raporu, Çanakkale’yi Yaşamak, Yeni Mecmua, Çanakkale Ruhu kitaplarının da yazarı… Ona dair çok önemli bir bilgimiz daha var: Halil Bey Çanakkale Zaferi’nin destanlaşmış isimlerinden, Ezineli Yahya Çavuş’un torunu.

Eserleriniz ve hayatınıza baktığımızda tarihe ve tarihi kaynaklara özel bir ilginiz olduğunu görüyoruz. Tarihte önemli bir kahraman olan Ezineli Yahya Çavuş’un torunu olmanızın bununla bir ilgisi var mıdır?

Teveccüh ettiniz. Bütün Ezineliler, Çanakkaleliler Ezineli Yahya Çavuş’un, Seyid Onbaşı’nın torunudur. Bir kan bağının ayrıcalığı yoktur aslında. Lakin tabi biz bir vefa borcu olarak kendilerini öncelemiş olabiliriz. Bu, tarih çalışmalarımızda da çok ciddi motive edici bir etken oldu. Hatta belki tarih bölümünü seçmemizde de etkisi oldu. Bizim asıl amacımız tabi ki geçmişteki ruh ve heyecanı şimdiki nesillere aktarma, atalarının, dedelerinin kendileri için nelerden vazgeçtiğini, ne gibi fedakarlıklarda bulunduklarını sadece aktarmak değil, onlara bu ruhu yaşatma, o heyecana transfer edebilme gayreti.

İstanbul Gezi Rehberi de bu gayretin bir neticesi midir?

Evet. İstanbul da tarihimizden en önemli tablolarının yaşandığı şehirlerden biri. Zamanımızı nasıl tasarruflu olarak kullanırız, nerede yeriz, nerede içeriz, nerede otururuz problemini çözmeye çalıştık. İstanbul’u belli kısımlara ayırmak gerekiyordu. Tarihi mekanların temerküz ettiği bazı mekanlar vardı, bunları altı bölümde tasnifledik. Yüksek lisans yapan öğrencilerimizle birlikte çalıştık. İstanbul’u belli bölgelere ayırdık. Hiç kimseye sormadan, hiç kimseye ihtiyaç duymadan, kendi gezi planınızı yapabileceğiniz bir rehber kitap ortaya çıkarmayı hedefledik. Bu rehber kitapla rehbere ihtiyaç duymadan rahatlıkla, güvenle, huzurla İstanbul’u gezebilmeyi hedefledik.

Siz hangi mekanın ne kadar sürede gezileceğini de tavsiye ediyorsunuz okurlara. Örneğin Mesnevihane Şeyh Murat Camii’ne dair bir not düşmüşsünüz: “Gezmek İçin Ne Kadar Zaman Ayırmak Gerekli? 15 dk.” yazıyor.

İstanbul’u gezmek için az veya çok zamanınız olabilir. Gelen herkes istifade edebilsin, zamanını gezmek istediği yerlere göre tanzim edebilsin diye süreleri verdik. Ayrıca kitaptaki haritalar da çok yardımcı olacaktır. Herkes kartografya uzmanı değildir. Biz yürüyüş mesafelerini gösteren haritalar kullanmaya çalıştık ve bunları uç uca ekledik. Bu haritaları takip ederken nerden sonra nereye ulaşırlar, “Bir yönden devam ederseniz Mısır Çarşısı’nı, diğer yönden devam ederseniz Süleymaniye Camii’ni görürsünüz.” gibi yönlendirmeler yaptık ve bu aralardaki mesafeleri biz kendimiz ölçtük. Ve ortalama zaman dilimlerini oraya kaydettik.

Bu yürüyüşler arasında da mola verilecek çay içilebilecek, yemek yenebilecek yerler hakkında da bilgiler verdiniz mi?

İstanbul’da yemek yenebilecek çok yer var ama bunların arasında güvenilir olanlarından seçmeye çalıştık. Etiydi, sütüydü, suyuydu hayatımızda dikkat ettiğimiz kriterleri esas aldık. Sadece güvenilirliğe değil, hizmet kalitesine de dikkat ettik. Kimisinde yemek yedik, kimisinde çay içtik. Temizliklerine de dikkat ettik. Hatta biz bizzat kitaba alacağımız restaurantları ziyaret ettik. İsimlerini kitaba alma düşüncemiz olduğunu söylemeden, onları doğal hizmet kalitelerini görerek seçtik. Bazen nazlı müşteri rolü oynadığımız da oldu. Yemek yenecek yeri yazarken yanlarına telefonlarını da yazdık. Kalabalık bir grupla gidileceği zaman önceden rezervasyon yaptırma imkanı bulabilecekler.

Genelde gezi rehberlerinde birbirinin kopyası olan fotoğraflar bulunur. Sizin kitabınızın bu noktada diğerlerinden farkı nedir?

Gezi rehberi dediğimiz şey, görsel bir çalışmadır. Önce göze, sonra akla hitap eder, sonra da göz ve akılda makes bulur. Biz kitapta bir mekana hangi açıdan, nereden geleceğini gösterdik. Bizim anlattığımız tarife göre örneğin Süleymaniye Camii’ne geldiğinde kafasını kaldırdığında binayı kitaptaki fotoğrafla aynı açıdan görecek. Süleymaniye Camii bir şekilde bulunabilir, diyeceksiniz ama daha küçük objeler var, çeşmeler, imaretler, muvakkithaneler var. Burada özellikle fotoğraf çekim açıları bakımından buna dikkat etmeye çalıştık. Birçok rehberde yinelenen fotoğraflar kullanılıyordu ama biz bizcesiyle orijinal bir çalışma olsun istediğimiz için, kendimiz fotoğraf çekmeye gayret ettik, aynı zamanda da profesyonel fotoğrafçılardan da bu konuda destek aldık. Bu kitaptaki her bir fotoğraf ilk kez görülecek.

Haritalar hakkında da bilgi verebilir misiniz?

Haritaların hepsi mikro ölçekli haritalar. İstanbul’un ana bölgelerini gösteren haritaların haricinde bir de genel haritamız var. Hem mikro hem makro ölçekli haritalar mevcut. Yani adeta elinizden tutuyor ve sizi gitmek istediğiniz yere kadar götürüyoruz ve bunun için 5 YTL almıyoruz. Biz okurlarımıza tarih şuuruyla dolabilecekleri, zevkle ve işkenceye dönüşmeyen bir gezi sunmaya çalıştık. Bilgiye boğmamaya da gayret ettik. Çünkü bir insan Ayasofya’yı ayrıntılarıyla öğrenmek istiyorsa mutlaka onunla ilgili bir kitap alacaktır. Anadolu’nun herhangi bir köşesinden öğrencileriyle İstanbul’a gelen bir öğretmen, eline bu kitabı alarak sanki İstanbul’u kırk yıldan beri biliyormuş gibi çok rahatlıkla onları gezdirecek, her durduğu objenin önünde de kendisini ve etrafındakileri tatmin edici bilgileri alabilecektir. Biz bilgi verirken objeyle ilgili merak edilebilecekleri, hakkında soru sorulabilecek bilgileri kitapta vermeye çalıştık.

İstanbul gezisi denildiğinde öncelikle akla Eyüp Sultan’da, Sultanahmet’te “Camilere gezi, camilere gezi!” diyerek müşteri toplayan insanlar geliyor. Ne yazık ki bunların bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar yere toplu taşımacılık olduğunu görüyorsunuz. Sizin kitabınızda tarihi mekanlardan mesire yerlerine, adalardan kütüphanelere kadar pek çok mekanın konu edildiğini görüyoruz. Gezi mekanlarınızı neye göre belirlediniz?

İstanbul’un bir ömre sığmadığı gibi, bir kitaba da sığması mümkün değil. Kitabın hazırlanması kadar o mekanların listesini çıkarmakla uğraştık. Elde taşınabilecek bir çalışma olacağı için çok seçici olmak zorunda kaldık. Sadece binalar değil, mesela Beyazıt Meydanı’ndaki Çınaraltı kahvesinden bahsetmeden geçmek olmaz. Orada durup çay içmeden Beyazıt’ı gezdim, demek mümkün değil. Kütüphaneyle cami arasında çayınızı yudumlarken gözlerinizi kapatıp tarihe bir kulak vermeniz gerekir. Ne kadar revize edilmiş bir hali de olsa Sahaflar’dan geçip kitabın kokusunu almadan, Osmanlı mücellitliğini, Osmanlı kitapçılığını bizim kitaba olan düşkünlüğümüzü anlayabilmek çok zor.

Çünkü Sahaflar gibi bir çarşıyı dünyanın nerdeyse hiçbir yerinde görmek mümkün değil. Buna benzer bazı alternatifler var, üç yüz beş yüz yıllık olduğunu söyleyen bazı kitapçılar var. Eski kitabın kıymetlendiği yerlere pek rastlayamadım. Sultanahmet’e gidip orayı görmek yetmez, orada dikili olan üç taşın hangi sebeple oraya dikildiğini, kült haline gelmiş hikayelerini bilmeden olmaz. İstanbul’da sadece Suriçi’nde göz önünde olmayan benim bildiğim 13700 obje var. Çeşme, çeşme kalıntısı, Bizans döneminden kalmış bazı taşlar gibi pek çok obje ancak bir İstanbul kataloğunda yer alabilir.

Kitabınızda kaç obje var?

Biz binden fazla mekana yer veriyoruz. Piyasadaki pek çok kitapta hakkında bilgi verilen mekanın artık orada olmadığını öğreniyoruz. Kitabı okuduğumuzda gidip ziyaret etmek istiyoruz ama gittiğimizde artık yerinde olmadığını öğreniyoruz. Sizin kitabınızdaki bilgiler güncellendi mi?

Kendin için yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına da yapmaman gerekir. Anadolu’nun ücra bir köşesinden kalkıp geleceksin. Kitabın rehberliğine göre bir mekana gideceksin, bir bakacaksın ki orada yeller esiyor. Bir varmış bir yokmuş, olmuş. Bu kitabı hazırlarken biz de böyle şeylerle karşılaştık. Eski bilgileri güncelledik. Kitaptaki bütün mekanlara hem bizzat hem de yüksek lisans yapan öğrencilerimiz tarafından gidildi, yerinde incelendi. Aynı ciddiyeti restaurantlar üzerinde de gösterdik. Kapısından geçip bilgi aldığımız yerler değildi, yerinde incelendi, bir şeyler yenildi içildi. Okurlarımıza şunu söyleyebilirim ki kitabımızda geldikleri zaman bulamayacakları hiçbir mekan yok.

Kitabın hazırlanış sürecinde yaşadığınız ilginç olaylar var mı?

Pek çok şey yaşadık. Kolay değil çünkü, belli bir ekipmanla dolaşıyorsunuz. Yoğun da çalıştık. Kitapta güvenlik uyarıları yaptığımız yerlerde bazı güvenlik sorunları yaşadığımız da oldu. Ziyaretçilerimiz belirttiğimiz saat ve zamanlara uyarlarsa hiçbir sıkıntı yaşamadan İstanbul’un her tarafını gezebilirler. İstanbul’da hayır da şer de yan yana. Siz yeter ki ne aradığınızı bilin. Bir de gezilen mekanlarla ilgili arkadaşların gördüğü bazı güzel rüyalar oldu. “Ey oğlum bizim ziyaretçimiz yoktu, bizi ihya ettiniz, hatırlattınız.”diyen manevi büyükler oldu. Böyle manevi hadiselerle de karşılaştık. İstanbul’da madde ve mana iç içe.