Hazırlayan: Fazilet Bayır
Avrupa seyahatimde gezdiğim ilk Fransa şehri, dünyanın parmakla sayılı metropolitanları arasında yer alan, Eiffel Kulesi ile ünlü Işık Şehir Paris‘ti.
İtalya üzerinden karayolu ile Fransa‘ya geçebildik, ilk durağımız bu ünlü şehir olacaktı. Fransa sınırlarına girdiğimizde uzunca bir süre İsviçre sağ tarafımızdaydı. Yolun sağ tarafının fazla değil birkaç kilometre sonrası İsviçre sınırlarındaydı, Cenova‘yı görebiliyorduk. Ve bizim Shengen vizemiz, Cenova’yı görmemiz için yeterli değildi. Bu yüzölçümü küçük fakat nüfuzlu kente girebilmek için sadece bu kente özel bir vize alınması gerekiyormuş. Geniş ve yeşil ovaların, dağ yamacında kurulan şatoların eşlik ettiği uzun yolculuk sonrası nihayet Paris, tüm nizamıyla ve güzelliği ile karşımızdaydı.
Şehre girerken tüm görkemiyle Eiffel Kulesi göze çarpıyor. İçinizi bir heyecan kaplıyor ilk kez görüyorsanız eğer. Modanın, sanatın ve romantizmin şehri olarak bilinen Paris’e ulaşmaya artık sayılı dakikalar kalmıştır. Camlara yapışılır, şehre dair ne varsa zihne doldurulmaya çalışılır gerektiği zaman flashbackler yaşayabilmek için.
Her yıl milyonlarca turistin akın ettiği diğer adıyla “Işık Şehir (Ville de Lumiere)” Paris’e ulaşılmıştır artık. Bir pazar sabahı, etrafta kimsecikler yok. Şehri kapatmışız da sanki gün boyunca sadece bizi ağırlayacak şehir.
Seine Nehri’nin etrafına kurulmuş şehirde yaklaşık 40 bin yıldır insanlar yaşamakta. 40 bin yıllık bir şehir, 40 bin yıllık bir miras.
Fransız İhtilali’nin Giyotinli Meydanı: “Concorde”
Concorde Meydanı’ndayım, Paris’in en büyük meydanı burası. Şanzelize Caddesi (Champs Elysees) ile 250 bin metrekarelik Tuileries Bahçeleri arasında kalan bu sekizgen meydan Fransızca adıyla Place de la Concorde, Bordeaux’ta bulunan Quinconces Meydanı’ndan sonra Fransa’nın en büyük ikinci meydanı. Meydanın dört bir yanına ülkenin önemli geçim kaynağı su taşımacılığını simgeleyen altın yaldızlı heykellerin süslediği fiskiyeli çeşmeler bulunmakta. Meydanın göbeğinde ise Mısır’dan hediye gelen Luksor Dikilitaşı bulunuyor.
Devasa meydan tabi ki gördüğümüzle sınırlı değil. Bu meydanın kökleri Fransız İhtilali’nin katliam dolu ve yüz kızartıcı tarihine dayanıyor. Fransız İhtilalı sırasında, 14. Louis ve Marie Antoinette’in de arasında olduğu bin kişinin idamı, Devrim Meydanı olarak da anılan bu meydana kurulan giyotinlerle gerçekleştirilir. Soylu-soysuz ayrımı yapılmadan, bazen yüze yakın kişi bu giyotinlerle idam edilir, halkta bu kanlı gövde gösterisini izleyebilmek için bu meydana doluşur. Fransız devrimcilerinin kral, kraliçe, eşkıya ve daha birçok kişinin cezasını kestiği bu meydan bu yüzden uzun seneler boyunca “Devrim Meydanı” olarak anılır.
Mısır’ın Fransa’ya Hediyesi: Luksor Dikilitaşı
Louis Philippe, tahta geçtiğinde meydanın kanla yazılmış olan eski tarihini unutturmak ister. Bu sıralarda Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Osmanlı’ya başkaldırmış ve Fransa Kralı Louis Philippe’den büyük yardım görmüştür. Fransızların Mısır’a ilgi duyduğunu bilen Kavalalı Mehmet Ali Paşa, II. Ramses Tapınağı’ndan sökülen yaklaşık 230 tonluk 23 metre uzunluğundaki mermer taşı 1831 yılında Fransa’ya, işbirlikçisi Fransız kralına gönderir. Fransız kralı büyük bir katliamın gerçekleştiği meydanı kan kokan acı anılarından arındırmak için başka bir coğrafyaya başka bir kültüre ait olan bu taşı diker. Tabi bu değişim orda yaşanan katliamı hafızalardan siler mi, bu bilgiyi tüm dünyaya unutturabilir misiniz, tabi ki hayır. Etrafa bakıyorum, öyle bir meydan ki onlarca kilometre ilerdeki yerleri rahatlıkla görebiliyorsunuz aynı zamanda bulunduğunuz o noktadan yüzlerce sene önceki o katliamı da görüyorsunuz, bunları biliyorsanız eğer… Ve artık biliyorsunuz.
Şehre nefes veren acılarla yüklü geçmişin izlerini bir türlü silemeyen meydanda dört bir yanınız tarih. Şehir planı fevkalade. Paris Havzası’nın ortasına kurulmuş bu şehirde Fransa’nın simgesi olan Eiffel’i çok rahat bir şekilde görebiliyorsunuz.
Uluslararası taşımacılığın geçiş noktalarından biri olan Paris, kültür ve sanattaki öncülüğünün yanı sıra dünyanın politik ve ekonomik en önemli merkezlerinden biri. Seine Nehri’nin yarıp geçtiği 40 bin yaşındaki şehirde yaşayanlara Parisli anlamında Parisien denmekte. 2000 yılında şehir, sınırlarının dışına taşarak büyür. Paris’in şehir içindeki nüfusu 2004 yılında sadece 2 milyon 153 bin, banliyöleri ile beraber 11 milyon olduğu tahmin edilirken şu an ise Paris’e katılan banliyöler ve turistlerle beraber şehirdeki nüfusun günlük 20 milyonu bulduğu söyleniyor. Bu büyüme hala devam etmekte.
Napolyon’un Zafer Takı* ve Meçhul Asker Anıtı
Paris’in simgelerinden biri olan Zafer Takı’nın kuruluşu Napolyon dönemine dayanmakta. Napolyon, savaş sonrası galip gelen askerlerine “Evlerinize zafer takının altından geçerek döneceksiniz” demiş ve bu takın inşaat emrini vermiştir. Zafer Takı, Kral Louis Philippe tarafından 1836 yılında tamamlanmış ve 1840 yılında ise Napolyon’un mezarı askerlerine vaat ettiği gibi bu takın altından geçirilmiş. 49 metre uzunluğundaki Zafer Takının altında 1. Dünya Savaşı’nda ölen Fransız askerler için yapılmış, meçhul asker anıtı da yer alıyor.
Paris’in Ayrıcalıklı Caddesi: Şanzelize Caddesi (Champs Elysees)
Fransızlar bu caddeye dünyanın en güzel bulvarı diyorlar. Onlara katılmamak elde değil. Adını, mitolojide cehennem olarak bilinen Elysion ovalarından alan Champs Elysees bizde ki ismiyle Şanzelize dünyanın en ünlü ve en canlı bulvarlarından biri.
Concorde Meydanı’ndan başlayan yaklaşık 2 kilometre uzunluğundaki, 70 metre genişliğindeki Şanzelize Caddesi, ünlü Zafer Takı’nın (Arc de Triomphe) bulunduğu Charles de Gaulle Meydanı’nda bitiyor.
Yol boyunca sırasıyla Louvre Sarayı, Arc de Triomphe du Carrousel, Tuileries Bahçesi ve Luksor Dikilitaşı ve biraz batıda Paris dışında kalan Arche de la Defense yer alıyor. Önemli yapıtların sıralı olduğu bu alana, Axe Historique denmekte.
Turistlerin en çok ziyaret ettiği yerler Axe Historique içerisinde. Tabi ki biz de. Bulvarın altında Marigny Parkı bunun yanında Theatre Marigny, Petit Palais, Grand Palais, Palais de la Decouverte, Elysee Sarayı’nı görüyorsunuz. Bulvarın üzerinde ise lüks butikler, sinemalar, dünyaca ünlü Lido Kabaresi, Theatre des Champs Elysees ve asırlık restoran Le Fouquet’s ve son derece lüks kafeler yer alıyor.
Şimdi iğne atsan yere düşmez bu cıvıl cıvıl bulvar, 4 yüz yıl önce büyük bir tarladır ve sonraları ise kenarı ağaçlarla bezeli bir cadde haline getirilir. Tuileries Parkı yeniden düzenlenerek ve genişletilerek bu cadde zenginleştirilir. O zamanlar sade bir gezinti yeri olan bu yer 1709’da Avenue des Champs-Elysees adını alır. 1838 yılında cadde sokak lambaları ile aydınlatılır, Şanzelize’ye giderseniz hala o zamandan kalan sokak lambalarını görebilirsiniz.
Caddeyi cadde yapan en önemli özelliği de ışıklandırmasının son derece özenli yapılmış olması. Şanzelize’nin tüm ihtişamı akşam binaları vurgulayan profesyonel ışıklandırma ile ortaya çıkıyor. Ne şanslıyım ki hem gündüz, hem gece vakti bu caddede gezebildim hatta cadde üzerindeki ufak bir hediyelik eşya dükkânından Eiffel Biblosu ve bir de Paris yazılı ayna ve taraktan oluşan pembe kutulu çok şık bir takım bile aldım.
Günde 800 bin İnsanın Geçtiği Kaldırım
Paris’in uzak köşelerinden Şanzelize’ye kadar ulaşan metroların yapılmasıyla, Paris az gelirli insanların daha gezebildiği bir merkez olmuş. Lüks butiklerin yanında orta halli bütçelere de hitap eden dükkânlarda böylece bu caddede yerini almaya başlamış. Bulvarda çok sayıda sinema, restoran ve kafenin olması insan akışını artırmakta.
Güney kaldırımlarda Lancel, Lacoste, Hugo Boss, Louis Vuitton, Nike gibi dünyaca ünlü markaların dükkânları bulunuyor. İnsan kalabalığı ise caddenin kuzey tarafındaki yaya kaldırımında yoğunlaşmış. Hafta içi her gün ortalama 500 bin, hafta sonu ise 800 bin kişi bu kaldırımı kullanıyormuş. Podyumdan fırlamış tipleri görüyorsunuz etrafınızda. Caddede çok ünlü araba markalarının teşhir galerileri de mevcut. Büyük bir hızla gezdiğim Şanzelize’de belki yirmi dakikamı bu galerilerden birine ayırdım. Daha Türkiye’ye bile gelmemiş, eşi benzeri olmayan otomobilleri yakından görmek bana kendimi ayrıcalıklı hissettirdi.
Kuzey yaya kaldırımındaki önemli bir noktada Türkiye Turizm Ofisi’nin burada bulunuyor olması. Şanzelize’de Türk Bayrağı görmek gerçekten gurur verici.
Caddenin imajının sürekli çekici ve saygın kalması için bir dernek bile kurulmuş. Cadde, Paris Belediyesi’nden de ayrıcalıklı hizmet görmekte. Bu cadde için belirlenmiş belediyenin sağlamış olduğu kolaylıklar var. Şanzelize’deki işyeri sahipleri Pazar günü de dükkânlarını açabiliyor. Şanzelize’deki işyerleri saat 00.00’a kadar açık. İnsan kaynayan bu caddede bir metrekare yerin kirası nedir sizce? 10 bin euro civarında. Dükkân kiralarını siz düşünün artık.
Eiffel’den bakıldığında tüm güzelliğiyle ve nizamıyla arz-ı endam eden Şanzelize’nin birçok Philadelphia ve Meksiko gibi şehirler tarafından örnek alınması hiç de şaşırtıcı değil.
Şanzelize Caddesi bahsedildiği kadar var mı diyecek olursanız fazlası var da eksiği yok. Lido’ya girebilmek için cadde üzerinde kuyrukta bekleyen insanları görmelisiniz bir de lüksün ve ihtişamın oluk oluk aktığı tarihi binaları. Işıkların arasından akıp giden o insan seline karışmalısınız ve Zafer Takı’na kadar yürümelisiniz o cıvıl cıvıl caddede.
(DEVAM EDECEK)
* Kökeni Antik Roma’ya dayanan zafer geçidini düzenlemek için yapılan kapı.