Adım Adım İstanbul Rehberi

Turizm&Seyahat
İki kıtayı birleştiren Boğazı ile dünyada eşine az rastlanılan bir özelliğe sahip İstanbul, ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin izleriyle ”2010 Avrupa Kültür Başkenti” unvanını kazanırken,...
EMOJİLE

İki kıtayı birleştiren Boğazı ile dünyada eşine az rastlanılan bir özelliğe sahip İstanbul, ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin izleriyle ”2010 Avrupa Kültür Başkenti” unvanını kazanırken, doğal güzellikleriyle de dikkati çekiyor. İşte İstanbul’un dört bir yanında görülmesi gereken yerler. 

TARİHİ YARIMADA: SURİÇİ

İstanbul’un en dikkat çeken mekanları ”Suriçi” olarak da nitelenen ”Tarihi Yarımada”da bulunuyor. Bu bölgede özellikle Sultanahmet Meydanı‘nda, Sultanahmet Camisi, Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Yerebatan Sarnıcı ve Dikilitaş yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

İznik çinileriyle bezeli olduğu için Avrupalılar tarafından ”Mavi Cami (Blue Mosque)” olarak adlandırılan Sultanahmet Camisi, turistlerin kenti ziyaretinde ilk uğradıkları mekanlardan biri olarak dikkat çekiyor.

Sultan 1. Ahmet tarafından yaptırılan ve toplam 260 penceresi bulunan, 1616 yılında Mimar Sinan’ın öğrencisi mimar Sedefkar Mehmet Ağa’ya Ayasofya Müzesi’nin karşısında yaptırılan cami, Osmanlı sultanları ve ailesi tarafından yaptırılan ve ”Sultan camileri” anlamına gelen selatin camilerinin altıncısıdır.

İznik çinileriyle bezenmesi, yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı olarak öne çıkıyor. Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezeli olan ve çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılması, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye götürüyor. 

İSTANBUL’UN EN BÜYÜK CAMİSİ

Fatih’te kendi adıyla anılan semtte yer alan Süleymaniye Camisi, bütün bir tarihi özümseyen mimari bir şaheser olarak İstanbul’un en büyük ve görkemli camisi olma özelliğini taşıyor.

47 yıl hükümdarlık süren Kanuni Sultan Süleyman tarafından Türk sanatının klasik döneminin kurucusu ve geliştireni Mimar Sinan tarafından 1550 yılında yapılmaya başlanan caminin inşaatı, külliyesi ile birlikte 7 yılda tamamlandı.

Mimar Sinan‘ın ”Kalfalık eserim” diye nitelediği, sadece Osmanlı mimarisinin değil, dünya mimarisinin de en seçkin eserlerinden biri olan Süleymaniye Camisi, imparatorluğun en simgesel yapısı ve peyzaj içindeki konumu ile de kentin en güzel siluetinin egemen ögesi olarak dikkati çekiyor.

Süleymaniye Külliyesi‘nde, ortada cami olmak üzere bütün yapıların ”U” düzeni içinde sıralanması esas alındı. Yaklaşık 70 dönüm yer kaplayan arazide, cami ve haziredeki Kanuni ve Hürrem türbeleri dışında, farklı derecelerde eğitim veren medreseler, hadis okulu, tıp medresesi, hastane, Kur’an-ı Kerim eğitimi yapılan bir bina, ilkokul, imaret edilen bir aşevi, misafirhane, han, hamam, kütüphane, Mimar Sinan’ın türbesi ve çok sayıda sıra dükkanlar bulunuyor.

Evliya Çelebi’nin ”Seyahatname’‘sinde, buranın çevredeki yapılarla birlikte ”Bin kubbe” ile örtülü olduğu ve üç bin kişinin hizmet verdiği bilgisi yer alıyor.

BAŞKAN OBAMA’YI ETKİLEYEN YAPI: AYASOFYA

Yapıldığı dönemde Latince’de ”Büyük Kilise” anlamına gelen Megale Ekklesia, 5. yüzyıldan itibaren de ”Kutsal Bilgelik” anlamındaki Hagia Sophia adıyla anılmaya başlanan Ayasofya Müzesi, özellikle yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

İlk binası imparator Konstantinos tarafından 360 yılında inşa edilen ve bu binası 404’te çıkan halk ayaklanmasıyla yakılarak harap edilen Ayasofya, 415 yılında 2. Theodosios tarafından yeniden yaptırıldı ve bu yapı da yine bir halk ayaklanması sonucu 532’de yıkıldı.

Ayasofya’nın günümüze ulaşan anıtsal yapısı ise imparator Justinianos tarafından, dönemin iki önemli mimarı olan Miletli Isodoros ile Trallesli (Aydın) Anthemios’a inşa ettirilerek, 537 yılında ibadete açıldı.

Mimar Sinan‘a da ilham kaynağı olan eşsiz mimarisi, ikona, fresk, mozaik, mermer işlemeleri ve süslemeleri, 55 metre yükseklik ve yaklaşık 32 metre çapındaki kubbesiyle dönemin günümüze ulaşan en nadide eserlerden biri olan Ayasofya Müzesi’nde, Bizans’ın çok kültürlülüğü ile bünyesindeki farklı ırkları sembolize eden değişik renklerdeki mozaiklerden kurulu, imparatorun taç giydiği yer olan ”Omphalos” da bulunuyor.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle 1453’te camiye çevrilen Ayasofya, yapılan güçlendirme çalışmalarıyla en iyi şekilde korunarak günümüze kadar varlığını sürdürdü. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1 Şubat 1935’te müze olarak yeniden düzenlendi.

Galeriler seviyesinde duvarlara asılı, deri üzerine yapılmış 7.5 metre çapındaki büyük diskler ve kubbedeki kitabe, eserin cami olarak kullanıldığını hatırlatır. 19. yüzyılın ortalarında dönemin büyük hattatlarından Kazasker Mustafa İzzet tarafından yazılan levhalar hat sanatının birer şaheseridir. Bu hatlarda, Allah, Muhammed, 4 Halife ve Hasan-Hüseyin isimleri yer alır.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyareti çerçevesinde etkilenerek gezdiği sırada gazetecilerin ”Müzeyi nasıl bulduğu” yönündeki sorusu üzerine, ”Muhteşem” cevabını vermişti. Bu arada Papa 16. Benediktus’ta müzeyi ziyaret eden ünlüler arasında bulunuyor.