Alışveriş Danışmanı Başak Dizer Fransez‘e göre hediyeyi almadan önce kime hediye aldığımızı düşünmek gerekiyor. Ona göre Türkler, hediye almaktan korktukları için insanı bazen mutlu edecek, bazen güldürecek bir hatırayı gözlerinde çok büyütüyormuş. "Unutmayın, hediyenizi neye binaen alırsanız alın, karşıdaki kişiyle duygusal bağınızı artıracaktır. Akşam eve gelirken kızınıza aldığınız bir çikolata onun size olan saygısını dahi etkiliyor. Eşinize sizi ya da kendisini anlatan özel bir hediye sevginizi kuvvetlendiriyor. ‘Sevgi de saygı da bunlara bağlı değil.’ demeyin. İnsanın bazen bunlara ihtiyacı oluyor. Fıtraten böyle bir beklentiye giriyor; karşılığını göremeyince de haliyle üzüntü hâsıl oluyor." diyor. Bu duyguları danışmanlık yaptığı birçok kişide gördüğünü söyleyen Fransez’e göre Türkler hediyeyi lüzumsuz görmekten vazgeçerlerse sevdiklerine sıradan şeyler almaz, daha orijinal süprizler hazırlarlar.
Bu tutumları değiştirdikten sonra yapılması gereken ilk şey, karşıdaki insanın zevkine biraz hitap edecek faktörleri belirleyip empati yapmak. Fransez, "Nasıl bir kişilik, nelerden hoşlanır, dinlemeyi sevdiği müzikler neler, nasıl bir hayat yaşıyor; çılgın, sakin, heyecanlı, duygusal, agresif vb. durumlar belirlenip hediyeler bunlar üzerinden seçilebilir." diyor. Mesela, entelektüel bir kişiye cep telefonu ya da patronunuza kişisel armağanlar alamazsınız. Ama Cumhuriyet dönemi şiirlerini seven bir arkadaşınıza dönem şairlerinin bir tabloda karakalem portresini yaptırabilir, Kemal Tahir okumaktan her daim zevk alan bir hocanıza yazarın posterini hediye edebilirsiniz.
Hediyelerin eşya mantığından çıkartılması gerektiğine değinen Fransez, kadınların pahalı hediyelerden, çocukların oyuncaklardan sıkıldığını söylüyor. Unutulmayacak orijinal fikirler için www.hediyedenizi.com, www.hediyenizbizden.com, www.puzzelldunyasi.com gibi siteler oldukça renkli hediye sunumlarıyla size yardımcı olacaktır.
En maharetli hediye
Boğaziçi Üniversitesi İngilizce öğretmenliği son sınıfta okuyan Şeyma Kara bir gün arkadaşları tarafından apar topar Kadıköy’de bir pasta kursuna götürülür. Sebep olarak ‘Eğlenmek için günü birlik kurs ayarladık.’ denir. Gün boyu eğlenerek pasta yapılır. Bu arada arkadaşları Şeyma’yı oyalar ve pastanın üzerine ‘doğum günün kutlu olsun’ yazarlar. Kara, "Günü birlik pasta kursu aldığım en zevkli hediyelerden biriydi." diyor.
En muzip hediye
14 Eylül 2008, Hacettepe Ün. Hemşirelik bölümünde okuyan Hilal İsak‘ın yaşadığı en korkunç doğum günü. Çünkü, özel bir yurtta kalan Hilal’e arkadaşları aklına gelmeyeceği bir hediye vermiş. Yurdun yemekhanesinde kutlanan partiyi hediyenin kahramanı Hilal Yılmaz anlatıyor: "Kendisinin balıktan korktuğunu biliyoruz, gittik balıkçıdan bir palamut aldık, sonra bir güzel paketledik. Sıra hediyeyi vermeye gelince, gözlerini bağlayıp eline balığı tutuşturduk, ilk önce anlayamadı, sonra yurdu ayağa kaldıracak kadar feci bir çığlık attı."
En dost hediye
Ankara’da okumuş iki üniversite öğrencisi Esra Haşimoğlu ve Pınar Demirtaş. Öğrencilik yılları boyunca hiç ayrılmamış, üniversite ile beraber mücadele etmiş, her anı fotoğraflamayı da ihmal etmemişler. Pınar’ın doğum gününü unutmayan Esra beraber çekildikleri bir fotoğrafın puzzel’ını yaptırır. Tarih 29 Ocak 2008’i gösterince Pınar hâlâ duvarında asılı duran hediyesini almış. Pınar da Esra’nın doğum günü 16 Mayıs’ta Esra’ya hiç kaybolmayacak bir hediye hazırlıyor. Haşimoğlu, "Aslında o bana verdiği hediyeyle beni, kendisini, yaşadıklarımı paket yaptı." diyor. Pınar, 4 yıllık öğrencilik süresinde Esra ile çekindiği fotoğrafları saman bir deftere tek tek yapıştırmış. Defterdeki her bir fotoğrafın altına ise o günü anlatan bir cümle kurmuş.
En kardeşçe hediye
Hani şu rengârenk post-it kağıtlar var ya; yıldızlı, kalpli. İşte bu kâğıtların hiç hediye olabileceğini hiç düşündünüz mü? Sevcan, erkek kardeşi Serhat’ın kalbini kırınca gönlünü almak için çok ilginç bir yol denemiş. Her renkten, her şekilden 5 bin post-it kâğıdın üstüne "Seni seviyorum kardeşim, iyi ki varsın." yazmış. İşin güzel yanı, bu post-it’lerin hepsini kardeşinin kapı önündeki otomobilinin üzerine yapıştırıp "Seni seviyorum, benim güzel kardeşim." diye bağırmış. Dışarı çıktığında arabasının kâğıtlarla kaplandığını gören Serhat, ablasını da alıp kağıtlar dökülene kadar, arabayla tur atmış.