Prof. Dr. Sarı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, barajlarındaki biyolojik kirlenmeye yol açan etkenlerin ortadan kaldırılması ve içme suyu amaçlı kullanılan barajlardaki su kalitesinin sürekli olarak kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı.
Biyolojik kirliliğe yol açan pek çok etkenin bulunduğunu belirten Sarı, şöyle konuştu:
“Su seviyelerinin düşmesi nedeniyle suda yaşayan canlıların tümü daha küçük ortamlarda, daha az suda hayatlarını sürdürmeye çalışacak. Bu nedenle sudaki biyolojik kirlilik değerleri yükselecektir. Otlanma, istilacı balıklar, çevredeki tarımsal faaliyetler biyolojik kirliliği artıran etmenlerdir. Eğer içme suyu barajları temiz suyla beslenemez, su yenilenemezse bir süre sonra organik maddeler artar, yeşillenme başlar, arıtma maliyetleri çoğalır hatta su kullanılamaz hale gelebilir. Bu nedenle özellikle kuraklık dönemlerinde içme suyu barajlarında etütler yapılmalı içilebilirlik oranı belirlenmeli.”
Olta Balıkçılığı Federasyonu Başkanı (OBAF) İsmail Atalay ise içme suyu barajlarının tümünün istilacı balık İsrail sazanının tehdidi altında olduğunu öne sürdü.
Özellikle kuraklık dönemlerinde tehdidin büyüdüğünü dile getiren Atalay, “İsrail sazanı girdiği su havzasında kısa süre içinde baskın ırk olur, diğer balık türlerine yaşam şansı tanımaz. Bu balık o kadar hızlı ve çok sayıda ürer ki bir süre sonra gölette diğer balıkların yaşayacağı alan dahi kalmaz. Yediğinden çok organik kirliliğe neden olan İsrail sazanı otlanmanın artmasına da neden olur. Bir de bunun üzerine kuraklık nedeniyle su seviyesi düşünce içme suyu barajı kullanılamaz hale gelebilir. Yurdumuzda kuraklık nedeniyle içme suyu barajlarındaki doluluk oranları düşüyor. Bu nedenle istilacı balıklar ve bazı çevresel faktörler içme suyu barajlarındaki biyolojik kirliliğin artmasına ve suyun kalitesinin düşmesine neden oluyor” diye konuştu.
Uşak’a içme suyu sağlayan Küçükler Barajı’nda sorunun üst seviyelere ulaştığını savunan Atalay, barajda İsrail sazanı ile mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.