Bayrampaşa Belediyesi tarafından düzenlenen Kurtuluş ve Fetih etkinliklerinde dün akşam tarihçi-yazar Mustafa Armağan bir konferans verdi. Büyük ilgi gösterilen konferansta Mustafa Armağan, İstanbul’un Fethi ve Osmanlı’ya Cumhuriyet dönemindeki bakışı değerlendirdi. Mustafa Armağan, İstanbul’un fethine Cumhuriyet sonrası dönemde birbirine zıt bakış açıları geliştirildiğini ve bunun politik amaçlı olduğunu kaydetti.
Konuşmasına Tevfik Fikret’in “Ati ortaya çıkınca mazi silinmeli” sözünü alıntılayarak başlayan Armağan, bu sözün Fikret’in dünyasıyla sınırlı kalmadığını ve cumhuriyetin kurucuları tarafından daha sonraki nesil üzerinde etkili bir prensip olarak kullanıldığını anlattı. “Alman, İtalyan ya da Fransızla için söz konusu olmayan tarihi mirasın reddi niçin bizim için geçerli oldu?” diye soran Armağan, “Cumhuriyet elitlerince Osmanlı geçmişimizin unutturulması için baskı yapıldı” diye konuştu. Bu yaklaşımla ilgili örnekler veren Armağan, “İzmir Konak’taki saat kulesi 2. Abdülhamit’in eseridir. Osmanlı izidir. Ama saat kulesindeki Abdülhamit tuğrası silinmiştir. Bunu yapan yönetici modern ve ilerici bir eylem yaptığını düşünmüştür. İstanbul Üniversitesi’nde de böyle bir tuğra var ve bu tuğra gizlenmiştir. Ama o da aynı bir gün Ayasofya’nın açılacağı gibi açılacaktır.” dedi.
Osmanlı’nın izlerini silme çabalarının 1930-40’ların dünyası kadar olmasa da halen süren bir tutum olduğuna dikkat çeken Armağan, Cumhuriyet’in Osmanlı’ya bakışında 29 Mayıs 1953’deki kutlamaların kritik bir önemi olduğunu belirterek, “Bu tarihte Türkiye Cumhuriyet Osmanlı’yı yeniden keşfetti. Bu büyük bir kırılmaydı.” şeklinde konuştu.
Konuşmasını zaman zaman sinevizyon yardımıyla belgeler göstererek destekleyen Armağan, Türkiye’nin Osmanlı’yla tekrar buluşmasının altında yatan sebeplere değindi. Armağan, 1919 yılında M. Kemal Paşa’nın Ankara’ya geldikten birgün sonra yaptığı açıklamada gayri müslim azınlığa geniş haklar verdiği için Fatih Sultan Mehmet’i öven bir konuşma yaptığını dile getirdi.
Atatürk’ün Fatih’e hayran olduğunu düşündüğünü kaydedin Armağan, buna rağmen Atatürk’ün 1923’de 1919’dakine tam ters yönde bir açıklama yaptığını ve Patrikhane’ye bir takım haklar verilmesi ve kapitülasyonlar üzerinden Osmanlı’yı eleştirdiğini dile getirdi. Armağan, 1930’larda ise yeniden 1919’daki söyleme dönüldüğünü ve 1931’deki tarih kitaplarının da bunun kanıtı olduğunu söyledi.
Armağan, İstanbul’un fethi ve Osmanlı’ya bakıştaki bu gel-gitlerin sebeplerini ise şu şekilde açıkladı:
“1919’da Montrö’nün ardından Lozan’da bu ülkenin gerçek sahibi olduğumuzu ispat etmek durumundaydık. Fatih’in hoşgörüsü bu işe yaradı. 1923’de ise Patrikhane’yi Türkiye sınırları dışına çıkarmaya çalışıyorduk. 1931’de niye bir dönüş yaşandı? Çünkü 1928’den sonra Yunanlılarla ilişkilerde bir düzelme oldu. 1939 yılında ise uluslar arası arenada İstanbul Yunanistan’a verilmeli gibi bir söylem dillendirilince, İsmet İnönü’nün emriyle İstanbul’un fethi Yunanistan’a karşı bir koz olarak kutlanmaya başlandı. Fethin 500. yılı olan 29 Mayıs 1953 tarihinde, yani DP iktidarında, yine Yunanistan’a karşı büyük bir kutlama yapıldı.”
Tarihçi-yazar Mustafa Armağan, sözlerini tüm bu yaklaşımların Cumhuriyet döneminde İstanbul’un fethinin politik amaçla kullanıldığını gösterdiğini belirterek tamamladı.