Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne Güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi…
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın.
M.Akif Ersoy
Çanakkale Savaşları Tarihi
20.yy’a gelindiğinde, bir yanda Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan “İttifak Devletleri”, diğer yanda İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan “İtilaf Devletleri” ile Avrupa ikiye bölünmüş durumdaydı. Bu iki blok arasında gün geçtikçe artan gerginlik ve çekişmeler büyük bir savaşa zemin hazırlıyordu. Öyle ki küçük bir kıvılcım fitili ateşlemeye yetti ve 28 Temmuz 1914’te, Avusturya’nın, Sırbistan’a savaş ilan etmesi ile Birinci Dünya Savaşı başlamış oldu.
Artık dünyanın haritasını değiştirecek bir sürece girilmişti. Her yandan savaş ilanları duyuluyordu. Dünya bir pazar yerine dönmüştü sanki. Bütün devletler tezgâhtakilerden pay almak istiyor, her biri bu rekabet ortamında kendisi için en karlı olacak tarafta yer almaya çalışıyordu.
Osmanlı Devleti ise, 19.yy’da Avrupa’daki çıkar çatışmaları süresince denge politikası izlemişti. Zaten Balkan Savaşları’ndan yeni çıkmış, çok toprak kaybetmişti. Yeni bir savaşa hazır değildi. Avrupa’nın gözünde de Osmanlı Devleti “Hasta Adam”dı. Savaşa hazır durumda değildi ama kesin çizgilerle ikiye bölünmüş bir dünyada yalnız kalmak da istemiyordu. Dünyanın içinde bulunduğu çetin kargaşa ortamında tüm zayıflığına rağmen, sağlam bir tavır takınmalıydı.
Derken, 2 Ağustos 1914’te yapılan gizli bir antlaşma ile Almanya-Osmanlı ittifakı sağlandı. Sıcak savaşa gücü olmayan Osmanlı, antlaşmanın ardından tarafsızlığını ilan etti ve seferberlik kararı aldı. Ancak bu karar Almanya’nın hoşuna gitmedi. Çünkü Almanya Osmanlı Devleti’nin bir an önce savaşa girip üzerindeki yükü hafifletmesini istiyordu.
Akdeniz’de bulunan Alman gemilerinden Goeben ve Breslau’nun İngiliz donanmasının takibinden kaçarak Çanakkale Boğazı önüne gelmesi ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle boğazdan içeriye alınması, Osmanlının bir anda kendisini savaşın içinde bulmasına neden oldu. İngiltere’nin, tarafsızlık kurallarına uymadığı gerekçesiyle yapılan hareketi protesto etmesi üzerine, Osmanlı Devleti adlarını Yavuz ve Midilli olarak değiştirdiği bu iki geminin Almanya’dan satın alındığını belirtti. Böylelikle gemiler mürettebatıyla birlikte donanmaya katılmış oldu ve boğazlar tüm gemilere kapatıldı.
Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan Boğazlar, Avrupa için her zaman çok büyük önem arz etti. Boğazlar pek çok kapının anahtarı konumdaydı ve Boğazların ele geçirilmesi, İstanbul’un ele geçirilmesi demekti. Çanakkale Boğazı zorlanırsa Osmanlının teslim olarak savaş dışı kalması hesaplanıyordu. Sonunda İngiltere 28 Ocak 1915’te Osmanlıya karşı savaş kararı aldı. İngiltere’nin bu kararına Fransa’nın katılmasıyla 8 aydan fazla sürecek olan, Çanakkale Savaşlarının birinci evresi olan deniz savaşları başlamış oldu. İngiltere’nin baştaki planlarına göre Çanakkale Boğazı’nın geçilmesi çok kolaydı. Ama ummadıkları bir direnişle karşılaştılar. Ve saldırının şiddeti de gün geçtikçe arttı. Önce denizden saldıran düşman sonra karaya asker çıkarttı. Ayrıca hava saldırıları da yapıldı. Osmanlı ise mayınlar ve toplarla kendini savunuyor, askerlerimiz boğazın önüne canını siper ediyordu.
Bu dönemde Çanakkale bir merkez haline getirildi. Halk birlik içerisinde savaşa hazırlandı. Orduya destek vermek için Osmanlı topraklarının dört bir yanından hatta Osmanlı toprağı olmayan Balkan devletlerinden bile Çanakkale’ye insanlar geldi. Ani bir işgale karşı sığınaklar oluşturuldu, bölgede bulunan Rum ve Ermenilerin casusluk faaliyetlerine karşı güvenlik güçleri tarafından önlemler alındı. Okullar ve idari binalar askeri ve geri kuvveti niteliğine dönüştürüldü. Halk savaştan zarar görmesin diye güvenli bölgelere nakledildi, yani bir göç durumu ortaya çıktı.
Çanakkale Cephesi, Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’nda çarpıştığı 10 Cephe’den biriydi. Osmanlı kara ordusunun savaş araç ve gereçleri bakımından oldukça zayıf olduğu bu savaşta iki taraf da büyük kayıplar verdi. Osmanlı’nın beşeri sermayesinin (insan gücünün) hızla tüketildiği bu sürecin etkisi uzun süre toplum hayatında kendisini hissettirmeye devam etti.
Çanakkale Cephesi’nde büyük bir zafer kazanılmıştı ama Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu ittifak devletleri Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıktı. Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı’nın seyrini değiştirmiş, savaşın uzamasına neden olmuştu. Ayrıca Çarlık Rusyası’nın çöküşünü hızlandıran bu harp, İngiltere’de de hükümet değişikliğine yol açtı. Bizim açımızdan ise kazanılan zafer, ordunun üzerinden Balkan Savaşı hezimetinin izlerini sildi ve burada oluşan milli ruh daha sonra yapılacak olan Kurtuluş Savaşı’na temel teşkil etti.