İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, kaynakların hoyratça kullanılmasıyla 1 milyona yakın hayvan ve bitki türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söyledi.
Bu sene Dünya Çevre Günü kapsamında “hava kirliliği” temasının ön plana çıktığını belirten Toros, “Hava kirliliği, sağlığımıza, ekonomimize ve ekosistemlere ciddi olumsuz etkileri bulunan önemli bir çevre sorunudur. Dünya Sağlık Teşkilatı hava kirliliğinin her yıl tahminen yedi milyon erken ölüme sebep olduğunu bildiriyor. Bunlardan 4,2 milyon kişi dış hava, 3,8 milyon kişi iç ortam hava kirliliğinden etkileniyor. Her 10 kişiden 9’u Dünya Sağlık Teşkilatı hava kalitesi sınır değerleri altında hava soluyor.” diye konuştu.
Toros, hava, iklim ve su döngüsünün hiçbir sınır tanımaması nedeniyle hava kalitesinin arttırılması için küresel ölçekte uluslararası iş birliği gerektiğini dile getirerek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Tüm önemli kuruluşlar hava kirliliği konusunda bilgilendirme ve mücadele için iş birliği çağrıları yapıyor. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Teşkilatı ve Meteoroloji Teşkilatı başta olmak üzere ülkemizde Çevre Bakanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, üniversiteler ve birçok sivil toplum kuruluşu halkı bilinçlendiriyor ve çevreye karşı duyarlı olmaya çağırıyor. Bilim insanları, bebeklerin nefes almaya başlamadan, daha anne karnındayken hava kirliliğinden zarar görebileceği konusunda uyarıyor.
Hayatımızın devamı için en temel madde, soluduğumuz hava olduğu için havanın temiz olması sağlık için son derece önem arz ediyor. Maalesef sanayi, trafik ve ısıtma sonucu havaya salınan kirleticilerin, astım ve KOAH gibi akciğer rahatsızlığı olan kişilerde olumsuz etkileri şiddetlendiği, kalp damar hastalıkları olan kişilerde kalp krizlerini tetiklediği bilinmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar kirliliğin solunum yolu, akciğer kanseri ve kalp damar hastalıklarını tetikleyerek ölümlere dahi sebebiyet verdiğini göstermektedir. Hava kirliliği genel anlamda canlıların hayatını olumsuz etkileyen, fiziksel zararlara yol açan ve ekonomik kayıplara neden olan önemli bir çevre sorunudur.”
Dünya Sağlık Teşkilatı raporlarına göre, hava kirliliğinin, ölüm ve hastalıkların başlıca sebebi olduğunu aktaran Toros, “Dünya Sağlık Teşkilatı, hava kirliliğinin her yıl tahminen yedi milyon erken ölüme sebep olduğunu bildiriyor. Yapılan istatistik çalışmalarının sonuçlarına göre, akciğer kanseri ölümlerin ve hastalıkların yüzde 29’u, akut alt solunum yolundan kaynaklanan hastalıkların ve ölümlerinin yüzde 17’si, inmeden kaynaklı ölümlerin ve hastalıkların yüzde 24’ü, istemik kalp hastalığındaki tüm hastalık ve ölümlerinin yüzde 25’i, kronik obstrüktif akciğer hastalığından kaynaklanan tüm ölüm ve hastalıkların yüzde 43’ü hava kirliliğinden kaynaklanmaktadır.” bilgisini paylaştı.
Hava kirliliği sinsi bir tehlikedir
Prof. Dr. Toros, depremden anında öldürdüğü veya zarar verdiği için herkesin korktuğunu fakat hava kirliliğinden kimsenin endişe etmediğini işaret ederek, “Hava kirliği bizlere alıştıra alıştıra zarar verdiği için farkına bile varmıyoruz. Hava kirliliği sinsi bir tehlikedir. Sağlık giderlerinin azaltılması ve hayat konforunun yükseltilmesi için hep beraber hava kirliliği konusunda duyarlı olmalıyız. Bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de temiz havaya erişim tüm vatandaşlar için temel bir ihtiyaç ve hak olarak görülmektedir. Bu çerçevede Dünya Meteoroloji Teşkilatı da hava kirliliğiyle mücadele için duyarlılık çalışmaları yapıyor.” şeklinde konuştu.
Hava kalitesini arttırmak ve havanın kalitesini iyileştirmek için öncelikle kaynakların verimli kullanması ve her türlü israfa son verilmesi önerisinde bulunan Toros, hava kirliliği farkındalığı ve duyarlılığı çalışmalarının desteklenmesi, bu konuda süreklilik sağlanması ve temiz enerjilerin tercih etmesi gerektiğini belirtti.
Toros, sanayide temiz teknoloji kullanmaya özen gösterilmesi gerektiğini aktararak, şunları kaydetti:
“Binalarda doğal havalandırma, aydınlatmaya önem vermeli ve çatı-duvar yalıtımları yaptırmalıyız. Mesela ulaşımda toplu taşımaları tercih edebilir, güvenli yürüyüş ve bisiklete binmek için alanlar oluşturabiliriz. Ayrıca binaların enerji verimliliğini, tasarrufunu artırabiliriz. Ağaçlar hava kirliliğini süzen doğal süzgeçlerdir, bu nedenle binaların arasında, yol kenarlarında, parklarda, binalarda yeşil alanları çoğaltabilir, hidroelektrik, rüzgar, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını arttırabiliriz. Atıkları azaltabilir, oluşan atıkları yerinde ayrıştırarak geri dönüşüm ve yeniden kullanım veya atıkların yeniden işlenmesini sağlayabilir ve sanayide, ısınmada ve ulaşımda verimi arttırmanın yollarını arayabilir, kirleticileri kaynağında tutabiliriz.
Şehir planlamasında da bilhassa yeni yapılaşmalarda meteorolojik şartları ön planda tutabilir, şehirlerin yeni yapılanmalarında hava akımlarını da gözeterek yeni yerleşim yerlerini teşvik edebiliriz. Örneğin Mersin’de sahilden uzak ve verimsiz arazileri yani Toros eteklerini ve Iğdır’da Ağrı Dağı eteklerine doğru yeni yerleşimi destekleyebiliriz. Emekli olduğumuzda nüfus yoğunluğu düşük, sanayiden uzakta, trafiği az ve havası daha temiz yerleşim yerlerinde yaşamayı tercih edebilir, bilhassa ısınmada toplu ısıtma sistemleri kurabiliriz. Merkezi ısıtma sistemlerini meteorolojik şartlara uygun olarak yerleşim yerlerinin dışında planlayabiliriz. Böylelikle tam yanma, verimli enerji elde etme ve dolayısıyla çevreye en az zarar verebiliriz.”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hava kalitesi ölçümlerinin yapılarak, kamuoyunun erişebilmesi için ölçüm sonuçlarının web sitelerinde yayınlandığını anlatan Toros, “Kirletici yoğunlukları, halkın kolaylıkla anlayabilmesi için insan sağlığına yaptığı olumsuz etkilere göre sınıflandırılmıştır. Hava Kalitesi İndeksi (HKİ) olarak isimlendirilen bu sınıflandırılmalar kolay anlaşılabilmesi için ayrıca renklendirilmiştir. HKİ, iyi, orta, hassas, sağlıksız, kötü ve tehlikeli olarak derecelendirilmiştir. Yapılacak plan, program, proje ve yatırımlar hali hazırda bulunan kirlilik seviyesine göre yapılmalıdır. Sağlıklı bir toplumun temeli için yerel yöneticilerin hava kalitesini izlemeleri, koruyucu hekimlik için iyileştirilme çalışmalarına hız kazandırmaları ve kamuoyunu bilinçlendirmeleri mühimdir.” ifadesini kullandı.
YeniŞafak