Türkiye Olimpiyat Komitesi

Spor Güncel
Türkiye’de çağdaş sporların tarihi geçen yüzyılın ortalarına değin uzanır. Çağdaş spor etkinlikleri 1860’ların başlarında Amerikalı öğretmenlerini gözetiminde Robert Kolej’de, 1860&#...
EMOJİLE

Türkiye’de çağdaş sporların tarihi geçen yüzyılın ortalarına değin uzanır. Çağdaş spor etkinlikleri 1860’ların başlarında Amerikalı öğretmenlerini gözetiminde Robert Kolej’de, 1860’ların sonlarında da Fransız öğretmenlerin nezaretinde Galatasaray Lisesi’nde başladı. Daha sonra Genç Erkekler Hıristiyan Birliği’nin (YMCA) İstanbul şubesinin spor kolu tarafından desteklenen çağdaş sporlar 19. yy sonlarında kendi göstermeye başladı.

Türkiye’de Olimpik Hareket’in başlangıcı da 19. yy ortalarında çağdaş sporların ülkeye girişini izleyen döneme rastlar. Bu aynı zamanda, Baron Pierre de Coubertin’in çağdaş olimpiyat oyunlarını dünyaya yayma çabalarını yoğunlaştığı bir dönemdir.

İlk Çıkış : Yunanlar 1906’da ilk çağdaş Olimpiyat Oyunları’nın 10. yıldönümü dolayısıyla Atina’da bir "Ara Olimpiyat" düzenlemek istediklerinde Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) bu organizasyona koşullu olarak izin vermişti. "Ara Olimpiyat"ta amatörlük onayı ve Milli Olimpiyat Komiteleri’nin belgeleri aranmayacaktı. Böylece Osmanlı Devleti’nden de 30 sporcu bu oyunlara katılma olanağını yakaladı. Dönemin baskıcı yönetiminin spora hoş bakmaması ve ailelerin muhafazakar tutumu nedeniyle Müslüman Türk gençlerinin sporla ilgilenmesi engellendiğinden, devlet bu olimpiyatlarda tamamı gayrimüslim sporculardan oluşan kafile ile temsil edildi.

Çağdaş Olimpiyatların Kurucusu İstanbul’da : Çağdaş Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu Baron Pierre de Coubertin, Osmanlı yurttaşı sporcuların Atina Ara Olimpiyatları’nda gösterdiği başarının etkisiyle, 1907’de olimpiyat camiasına yeni üyeler bulabilmek amacıyla çıktığı gezisinde İstanbul’a da uğradı. Burada bir tanıdığı aracılığıyla Selim Sırrı (Tarcan) Bey ile görüşerek, ona olimpiyat oyunları hakkında ayrıntı bilgi verdi. Ondan, Osmanlı Devleti’nin özel temsilcisi olmasını ve derhal bir Milli Olimpiyat Komitesi kurmasını istedi. Ancak Selim Sırrı Bey, baskıcı yönetimin buna kesinlikle izin vermeyeceğini ifade etti (20 Temmuz 1907).

İlk Cemiyet : Baron Pierre de Coubertin’in ziyaretinden bir yıl sonra, II. Meşrutiyet’in ilanı ile cemiyet kurma özgürlüğü tanınca, Selim Sırrı Bey bunun üzerine derhal Osmanlı Milli Olimpiyat Cemiyeti’ni kurarak durumu Baron Pierre de Coubertin’e bildirdi. Türk Milli Olimpiyat Komitesi’nin kuruluşu 1908 temmuzunun son haftalarında, meşrutiyeti takip eden günlerde gerçekleşmiştir. Komitenin başkanlığına yazar Ahmet İhsan (Tokgöz) Bey getirilirken, Selim Sırrı Bey de genel sekreterliği üstlendi, üyeliklere ise Hasib, Asaf ve Cevat Rüştü Beyler getirildi. Komitenin kuruluşu 1908 Londra Olimpiyat Oyunları’nın başladığı tarihten sonra gerçekleşebildiği için bu olimpiyatlara resmi olarak katılamadık.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne Kabul : Osmanlı Milli Olimpiyat Cemiyeti, IOC’de ilk kez 1909 yılında Berlin’de yapılan toplantı esnasında temsil edildi. Toplantıda yurdumuzun temsilciliğini Selim Sırrı Bey yaptı. 1910 yılında Lüksemburg’da düzenlenen toplantı da Selim Sırrı Bey bu görevini sürdürdü. 1911 yılında Budapeşte’deki oturumda Osmanlı Devleti resmen üyeliğe kabul olundu ve temsilcilik görevi resmi olarak Selim Sırrı Bey’e  verildi.

1912 Stockholm Olimpiyatları : 1912 Stockholm Olimpiyat Oyunları için gazete ilanları yoluyla sporcular davet edildi, ancak iki Ermeni genci dışında ilgi gösteren olmadı. Vahram Papazyan ve Mıgır Mıgıryan’ın katılımıyla Türk bayrağı ilk kez olimpiyat stadyumlarında yer aldı.

Milli Olimpiyat Cemiyeti, 1913 Lozan ve 1914 Paris oturumlarında da  yine Selim Sırrı Bey tarafından temsil edildi.

I. Dünya Savaşı’nın ardından toplanan IOC, çok yanlış bir karar alarak savaşta yenilen ülkeler arasında bulunan Türkiye’yi üyelikten ihraç edildi. Bu nedenle 1920 Anvers Olimpiyat Oyunları’na katılamadık. 1921’de yapılan toplantıda Türkiye ve Macaristan, Baron Pierre de Coubertin’in önerisi ile yeniden IOC üyeliğine kabul edilerek 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’na davet edildi.

Yeniden Doğuş : "Kaim Cihan Müsabakalarına İştirak Cemiyeti" adıyla yeniden kurulan derneğin başkanlığına Hasib (Bayındıroğlu) Bey getirilirken, Selim Sırrı Bey yine sekreterlik görevini üstlendi. 1922’de özerk Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kuruluşundan sonra "Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi" adını alan dernek, bu kuruluşla güç birliğine gitti. 1923 yılında Selim Sırrı Bey komite başkanlığını üstlenirken, Ali Sami (Yen) Bey genel sekreterliğe getirildi, üye olarak da Mehmet Burhaneddin (Burhan  Felek) görev aldı.

Atatürk ve Olimpizm : Gazi Mustafa Kemal Atatürk başkanlığındaki meclis, yeni Türkiye’nin her alanda çağdaşlık çizgisini yakalayabilmesi için spora da önem verilmesi gerektiği bilinci ile ilkin bir yasayla Türk Milli Olimpiyat Cemiyeti’nin "kamu yararına dernek" olarak kabulünü kararlaştırdı. Bunun ardında meclis, dönemin koşullarına göre büyük bir maddi özveri ile sporcularımızın 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’na katılabilmesi için gerekli ödenekleri sağladı.

Genç Türkiye Cumhuriyeti, bu olimpiyatlarında herhangi bir başarı kazanamasa bile bu dev adımın Türk spor tarihindeki önemi büyüktür.

Olimpiyat Komitesinin başkanlığını 1927 yılına değin Selim Sırrı Bey sürdürdü bu tarihten sonra Ali Sami (Yen) Bey bu görevi üstlendi. Devrin ekonomik güçlükleri nedeni ile yurdumuz 1932 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’na katılamadı.

Özerkliğin Sona Ermesi : Tamamen özerk bir kuruluş olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın yerini 1936 yılında yarı resmi bir kuruluş olan ve iktidardaki CHP’nin bağlı bir kuruluşu görünümündeki Türk Spor Kurumu’nun alması, Türk Olimpizmine büyük bir darbe oldu çünkü bu kurumun kuruluş yasasına göre, kurum başkanı aynı zamanda Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) de başkanlığını üstleniyordu, bu da cemiyetin 28 yıllık özerkliğinin ortadan kalkması ve yönetiminin bürokratların eline geçmesi anlamına geliyordu. Parti etkisi uygulamada, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları sırasında, sporcularımızın üniformalarında ay yıldız ve olimpiyat halkalarının yanı sıra CHP’nin Altı Ok’unun da yer alması ile kendini göstermiştir.