İmparatorun Çöküşü!..

Spor Güncel
Türk futbol tarihinin en başarılı, en iddialı ve belki de en çok tartışılan teknik direktörü Fatih Terim. Kulüpler bazında Türkiye’ye ilk Avrupa Kupası’nı kazandıran, Milan’ı çalıştı...
EMOJİLE

Türk futbol tarihinin en başarılı, en iddialı ve belki de en çok tartışılan teknik direktörü Fatih Terim. Kulüpler bazında Türkiye’ye ilk Avrupa Kupası’nı kazandıran, Milan’ı çalıştıran, 1996’da Türkiye’yi tarihinin ilk Avrupa Şampiyonası’na taşıyan ve ikinci döneminde de ilk 4’e sokan Terim’in adı başarının yanısıra polemiğin olduğu her noktada yer aldı. İşte imparator Terim’in Milli Takım’ın başında 4 yıl 4 ay süren ikinci görev döneminin kısa bir hikayesi.

9 yıl sonra Fatih Terim yeniden A Milli Takım’ın başına döndüğünde, ay yıldızlı ekip için 2006 Dünya Kupası uzak bir hedef değil, aksine katılma şansımızın yüksek olduğu bir turnuvaydı.

Görevi Ersun Yanal‘dan devralan Fatih Terim, gerekeni yaptı ve 3 maçta topladığı 7 puanla Türkiye’ye baraj maçı oynama hakkı kazandırdı.

Rakibimiz İsviçre’ydi. İngiltere’den iki kez 8 yediğimiz, sayısız farklı mağlubiyetler yaşadığımız, 1923’te başlayan uzun Milli Takım tarihimizin en can sıkıcı maçlarını oynadık İsviçre ile.

Kadıköy’deki rövanşta 4-2’lik galibiyet yeterli olmadı. Maç sonunda kaybettiğimiz sadece Dünya Kupası bileti değil, yaşanan olaylar nedeniyle 2002 Dünya Kupası’nda elde ettiğimiz "fair play" imajımızdı.

İsviçre karşılaşmalarının faturasını 2008 elemelerinde ödedik, sahamızda oynamamız gereken 3 maçı seyircisiz olarak Almanya’da oynadık. Eleme grubunda en önemli rakibimiz son Avrupa Şampiyonu Yunanistan‘dı. Seyircisiz oynadığımız maçlarda sadece Norveç’e puan bıraktık. Atina’da son Avrupa Şampiyonu Yunanistan karşısında aldığımız galibiyet ise unutulmazdı. Sonrasında peş peşe yaptığımız beklenmedik puan kayıpları işi Oslo’da oynayacağımız Norveç maçına bıraktı.

Norveç galibiyeti Euro 2008’deki mucizelerin habericisi gibiydi.

Euro 2008 finallerinde heyecan dozu limitleri zorlayan maçlar yaşadık. Portekiz mağlubiyetiyle başladığımız turnuva sonrasında bizim için bir rüya gibiydi. İsviçre’yi son dakikada devirdik, Çek Cumhuriyetini son 10 dakikada 2-0 geriden gelip yendik, maçın son dakikasinda kalede Tuncay Şanlı vardı üstelik. Çeyrek finalde Hırvatistan karşısında 120. dakikada yenik duruma düşüp, uzatmanın duraklamalarında beraberliği yakaladık. Penaltılarla yarı finale çıkarken milliler bir yandan rakiplerle bir yandan da sakatlıklarla boğuşuyordu. Yarı finalde Almanya maçında sahaya yedek kaleci dahil 14 kişi çıktık, geriye düşmemize rağmen iyi direndik ama son dakika golünü bu kez biz yedik. Turnuva sonunda kupayı kaldıramasak da kazananlar arasında en üstte bizim adımız vardı, sadece yarı final oynamakla kalmadık aynı zamanda İsviçre maçları ile zedelenen imajımızı da onardık, teknik direktörümüz Fatih Terim de yeniden zirvede olmanın keyfini yaşıyordu.

Terim’in istifa edeceği söylentilerine karşın başarılı teknik adam sözleşmesini 2012’ye kadar uzattı.

Dünya Kupası grup elemelerine Milli Takım kötü bir kurayla başladi, son şampiyon İspanya ile aynı gruptaydık. Otoritelere göre, İspanya dışında grup, "şeker" gibiydi. İspanya dışında bizi sadece Belçika’nin zorlayabileceğini düşünsek de Fatih Terim bu listeye Bosna’yı da eklemeyi ihmal etmiyordu. İstanbul’da Bosna’yı yenmemize karşın Terim’in haklı olduğunu; biz Belçika ve Estonya ile berabere kalirken, Bosna Hersek‘in Estonya‘ya 7 atip, Belçika’yı her iki maçta yenmesiyle anladık.

Lider İspanya’dan hiç puan çıkaramamamız da sonumuzu hazırlayan bir başka faktördü. Son 2 maçta Bosna’nın 4 puan gerisinde olmamıza rağmen Euro 2008‘den aldığımız ilhamla umudumuzu koruduk ama bu kez rakiplerimiz hata yapmadı.

Amaçsız çıktığımız Belçika maçı sonrasi Fatih Terim, Ermenistan karşısında son kez takımın başında olabileceğini açıkladı.

17 Ağustos 2005’te başlayan 2. Terim dönemi 4 yıl 4 ay ve 57 maç sürdü. Terim’in adı bu dönem içinde büyük zaferlerin yanı sıra, basın mensupları, hakemler, kadroya almadığı futbolcular ve rakip teknik adamlarla girdiği polemiklerle de gündemden hiç düşmedi. İmparator lakaplı Terim, adı üstünde yapılan tüm tartışmalara rağmen Türk Futbol Tarihi’nin altın sayfalarından birinde daha adını ilk satıra yazdırmayı başardı.