Hıncal Uluç Şampiyonu Açıkladı

Spor Güncel
Galatasaray bu kötü oynayan Fenerbahçe’nin istediği futbolu oynuyor. Fenerbahçe diyor ki ‘Benden korkun, benden çekinin. Oyunu kendi yarı sahanızda kurun. Ben orada topu ayağıma geçirdiğim...
EMOJİLE

Galatasaray bu kötü oynayan Fenerbahçe’nin istediği futbolu oynuyor. Fenerbahçe diyor ki ‘Benden korkun, benden çekinin. Oyunu kendi yarı sahanızda kurun. Ben orada topu ayağıma geçirdiğim anda benim çok iyi vuran adamlarım var. Benim çok iyi kontratağa çıkan adamlarım var. Ben nasıl olsa öyle ya da böyle golü atarım. Sakın benim tarafıma gelmeyin. Çünkü benim savunmam çok bozuk. Benim savunmam prese dayanamıyor. Benim savunmamın üstüne pres yaparsan durmadan gol pozisyonuna girersin. Onun için gelmeyin. Öbür tarafta oynayın, ben sizi yeneyim.’

Türkiye’nin bir yığın geri zekalı takımı bunu kabul edip Fener’e yeniliyorlar. Şimdi ligin başından beri Galatasaray’ın inatla ve ısrarla oynadığı oyuna bakıyorum; tam Fenerbahçe’nin istediği oyun.

Çok ilginç, gerilimli, çekişmeli, bol tartışmalı bir haftayı geride bıraktık. PFDK şike soruşturmasıyla ilgili kararlarını açıkladı. Galatasaray, Beşiktaş karşısında kayıplarına devam ederken, Fenerbahçe, Trabzon’da kazandı. Olaylar çıktı. Voleybolda Türkiye adına sevindirici bir gelişme var. Sizin için haftanın olayı neydi? Hangisini gündemin baş sırasına koyuyorsunuz?

Bunların hangisini beklemiyordun? Sana hangisi sürpriz oldu? PFDK’nın aldığı kararlar sürpriz miydi? Trabzon’daki gergin hava sürpriz miydi? Galatasaray’ın Arena’da Trabzon ve Beşiktaş’ı yenememesi sürpriz miydi? Fenerbahçe’nin Beşiktaş’a yenilmesi arkadan Trabzon’u yenmesi sürpriz miydi?
Bütün bunlar içinde temiz olan bir tek şey var: Kız voleybol takımının Olimpiyatlara gitme hakkını elde etmesi… Ben çocuktum, hatırlıyorum, futbol takımı katılmıştı. O gün bugündür biz hiçbir takım sporunda Olimpiyatlara katılamadık. İlk defa bir takımımız Olimpiyatlarda mücadele edecek. Bu güzel bir şey…
Oynadığı maçları seyrettim. Dünya kadın voleybolunu da izliyorum. Olimpiyatlarda iddialı olacak. Türkiye’de bir Olimpiyat takım madalyası getirebilir. Kızları da hazırlayanları da yürekten kutlamak lazım.
Özellikle de kulüplerimizi kutlamak lazım. Başta Fenerbahçe… Kulüplerin kadın voleyboluna verdikleri önem bizi bu noktaya getirdi.

Müthiş heyecanlı bir seriydi. Bir yenilgi her şeyi berbat edebilirdi. 5 maçı da alıp mutlu sona ulaştık.
Biz aslında talihsiz bir Dünya Kupası oynadık. Orada biz Olimpiyat’a gitme hakkını kazanabilirdik. Dünya Kupası’nın ardından Avrupa Şampiyonu olmamıza rağmen Avrupa Şampiyonası, Olimpiyatlar için bir eleme niteliği taşımıyor. Nedense!.. Bir Avrupa Şampiyonu’nun Olimpiyat dışında kalması da yanlış… Bunların düzeltilmesi lazım. Avrupa Şampiyonası oluyorsun bir işe yaramıyor da sonra Olimpiyat için ayrı bir turnuva düzenleniyor. Niye!

Adı ne bilmiyorum; şu yapılan turnuva, Avrupa Şampiyonluğu’ndan değerli. Çünkü Olimpiyat’a katılmak, Avrupa Şampiyonluğu’ndan daha önemli… Avrupa Şampiyonluğunu bu kadar ucuzlatmaya Uluslararası Federasyonun hakkı var mı ya da Uluslararası Olimpiyat Komitesi, Avrupa Şampiyonası’nı ‘Ben tanımıyorum’ nasıl der; bilemiyorum!.. Bu turnuvada biz hep Avrupalılarla oynadık. Şampiyonu olduğumuz Avrupalıları, Olimpiyat’a gitmek için bir daha yenmek zorunda kaldık. Çift dikişle ancak…

Bu başarı için ‘Sistemli bir çalışma ve çıkışın bir karşılığı’ diyebilir miyiz?

İyi oynuyoruz. Bu katiyen bir tesadüf değil. Önce kulüpler bu işi ele aldılar. Kulüpler iyi oynamaya başladılar. Gücü dağıtan kulüpler vardı. Vakıfbank, Türk Telekom, Güneş Sigorta gibi… Onlar birleşti, tek takıma dönüştü. Şimdi kız voleybolunda eksik olan ilk günlerdeki gibi Galatasaray’ın da Fenerbahçe’ye denk bir takımla bu mücadeleye girmesi. Kadın voleybolu, Galatasaray-Fenerbahçe mücadelesiyle başladı.

1950’li yılların sonunda iki müthiş takım vardı. Ayten Salih’in, Güneşlerin oynadığı Fenerbahçe, Arzuların, Perihanların oynadığı Galatasaray… Bak hala isimleri hatırlıyorum. Milliyet gazetesinde manşet olurdu onların maçları… Fener, Galatasaray olduğunda o iş başka oluyor. Bu sene Galatasaray, Fenerbahçe ve Türk Telekom Vakıfbank Güneş Sigorta önünde zayıf kaldı. Galatasaray da güçlü bir şekilde mücadeleye girerse, Beşiktaş da iyi bir kadın takımı kurarsa bundan sonra daha da iyi olur.

Ligin zirvesinde rüzgarlar sert esiyor. Galatasaray iki maçta 4 puan kaybetti ve fark bire düştü. Artık Kadıköy’deki maç şampiyonu belirleyecek.

Fenerbahçe şampiyon. Hiçbir Galatasaraylı, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda berabere kalabileceğini düşünmesin.

1- Saracoğlu Stadı’nın hakemleri yüzde yüz etkileyen bir atmosferi var. İşin psikolojik yanlarını söylüyorum.
2- Galatasaray’a seyirci yasak. Tek taraflı bir müthiş seyirci baskısı var.
3- Federasyon bugüne kadar bütün kurullarıyla zaten Fenerbahçe’nin arkasında olduğunu gösteriyor. Bundan evvelki de… Alınan her karar Fenerbahçe’nin lehine…
Bu koşullarda Galatasaray’ın, Saracoğlu’ndan yenilmeden ayrılması zaten mucize…

Galatasaray’ın oynadığı futbol o kadar kötü ve yanlış ki bu maç Saracoğlu’nda değil. Halkapınar Stadı’nda da oynansa Fenerbahçe kazanır.

Fenerbahçe büyük takım değil. Bana sorarsan çok da kötü bir hocası var. Dia ile Stoch gibi iki muhteşem hücum gücünü adam birlikte ancak 39. haftada ancak sahaya sürebildi. İki hızlı, iki iyi top kullanan ve iki iyi şut atan kanat adamını yok etti. Kenar yönetimi felaket…

Trabzon’daki gerginliğin neredeyse tamamı Aykut Kocaman’a ait… Sen Trabzon’a gideceğin hafta Trabzon seyircisini bile bile bu kadar tahrik eder misin? Bir tek şey için yaparsın; seyirci sahaya insin, maç yarıda kalsın, ben kazanayım. Resmen buna oynadı Aykut!.. Ama Fatih Terim’e anında 3 maç cezayı yapıştıran federasyonun gerekli kurullarından ses çıkmadı. Fenerbahçe stadında soyunma odasına giderken hakemlerin başına neler geldiğini gazeteler günlerce yazdı. Onlara bir şey yok. Galatasaray’a anında ceza…

Emre’ye verilmiş tedbir kararının apar topar kaldırılması…

Vay efendim, ‘Suçunu itiraf etti’ diye Beşiktaş’ın yedek kalecisi sakatken bile Rüştü’ye bir hafta ceza vermesi… Fenerbahçe maçında oynamasın ama Galatasaray maçında hazır olsun. Ne olur ne olmaz, belki Cenk sakatlanır sahaya çıkamaz!..

Bunların hepsine ‘tesadüf’ demek için insanların çok saf olması lazım.
Hakemlerin zaten Saracoğlu’nda nasıl maç yönettiğini biliyoruz. Bu federasyona ihtiyaç yok.

Galatasaray’daki düşüşü neye bağlıyorsunuz? Süper Final’de sahasında hiç maç kazanamadı.
Galatasaray bu kötü oynayan Fenerbahçe’nin istediği futbolu oynuyor. Fenerbahçe diyor ki ‘Benden korkun, benden çekinin. Oyunu kendi yarı sahanızda kurun. Ben orada topu ayağıma geçirdiğim anda benim çok iyi vuran adamlarım var. Benim çok iyi kontratağa çıkan adamlarım var. Ben nasıl olsa öyle ya da böyle golü atarım. Sakın benim tarafıma gelmeyin. Çünkü benim savunmam çok bozuk. Benim savunmam prese dayanamıyor. Benim savunmamın üstüne pres yaparsan durmadan gol pozisyonuna girersin. Onun için gelmeyin. Öbür tarafta oynayın, ben sizi yeneyim.’

Türkiye’nin bir yığın geri zekalı takımı bunu kabul edip Fener’e yeniliyorlar. Şimdi ligin başından beri
Galatasaray’ın inatla ve ısrarla oynadığı oyuna bakıyorum; tam Fenerbahçe’nin istediği oyun.
Galatasaray topu kaptırdığında hemen kendi yarı sahasına çekiliyor. İki tane ön libero Melo ile Selçuk, iki tane aslında orta saha oyuncusu olan kanat oyuncusu Engin ve Emre… Yani dört orta saha oyuncusu ile oynayan Galatasaray’ın bütün maçlarda orta sahası boş! Bunu nasıl izah edebilirsin! Çünkü bir tek şeyi öğretmişler; top kaptırdığında hızla geriye koşacaksın, on sekiz çizgisi üzerinde bir ip var, o ipte dizileceksin. Bu kadar aptal bir savunma hiçbir takım yapmaz.

Galatasaray otuz dokuz haftadır yapıyor, inatla ve ısrarla… Orta sahayı rakibe bırakıyor, dönen topların hepsi rakipte… Muslera saçma sapan topu tepiyor uzaklaştırmak için, rakipte… Semih saçma sapan kafa vuruyor, rakipte… Ujfalusi saçma sapan topu ileriye doğru tepiyor, rakipte…

Topu ileriye tepmek istemeyen Melo gibi futbol yeteneği az adamlar da orada ‘topu düzelteyim de bakayım da ileriye, kendi adamıma atayım’ derken topu kaptırıyor. Çünkü rakip pres yapıyor, Galatasaray gibi değil.

Bu savunma durmadan gol yiyor. İki tane Trabzon’dan, iki tane Beşiktaş’tan iki tane Fenerbahçe’den yedi. Bu savunmanın iyi olduğunu düşünüyor Fatih Terim! Eboue dünyanın en yavaş beki, bek oynamaz. Holosko gibi bir adam elini kolunu sallaya sallaya geldi. Hakan Balta iyi mi kötü mü belli değil! Bir hafta harikalar yaratıyor, öbür hafta yok. Quaresma yıldız oldu. Portekiz hocası seyretse milli takıma çağırırdı. Ben bu kadar rahat gelen giden açık görmedim. Ben heveslendim ya ineyim bunların karşısında ‘ben oynayayım’ diye.

Ortada duran iki adamın ikisi de stoper değil. Fatih hocam, Semih ve Ujfalusi’nin iyi olduğunu zannediyor hala!.. Sen her büyük maçta ikişer gol yiyorsan o savunmaya nasıl güvenirsin? Saracoğlu’nda diyelim ilahi bir mucize oldu; Galatasaray 85. dakikaya 2-0 önde girdi. Bir Galatasaraylı emin olabilir mi şampiyon olduğundan?

Kendi sahanda 2-0’dan iki dakikada Beşiktaş’a veriyorsun maçı!.. Çünkü bu savunma her an gol yer. Çünkü Ujfalusi ve Semih futbolu, kademeli oyununu bilmiyorlar. Çünkü birisi çocuk, öbürü hayatında stoper oynamamış. Bekler de tayyare… Kendileri stoperliği bilmeyen adam, birbirlerinin kademesine giremeyen iki adam, bir de o beklerle kademeye girecek. Bu savunmanın gol yememesine imkân yok.
Bu savunmanın gol yememesi için bir tek şansın var o da oyunu öbür tarafta oynamak. Nasıl oynuyor Galatasaray topu kaptığı zaman? Semih, Ujfalusi’ye, Ujfalusi, Semih’e, Semih, Eboue’ye, Eboue bir daha Semih’e, Semih bir daha Ujfalusi’ye oradan Hakan’a, oradan tekrar Semih’e, bu sırada birisi üstüne falan gelirse hemen Muslera’ya… Dokuz tane, on dokuz tane, otuz dokuz tane pas yapıyor Galatasaray, topu bir metre ilerletmeden!..

Sonra karşı tarafın kaptanı borazan çalıyor; ‘Herkes burada yerini aldı. Gelebilirsiniz.’ O zaman lütfedip gidiyor Galatasaray misafirliğe… Bütün takım yerleşmiş… Galatasaray’ın bir tane kontratağı yok hiçbir maçta… Galatasaray’ın bütün adamları ‘topu geriye, yana nasıl veririm’ diye şartlanmış.
Emre’ye bakın. Önü bomboş iken topu alış şeklinde dahi şöyle bir etrafında dönüp ‘geriye nasıl pas veririm’ diye topu alıyor. Bu adamı ben bir daha takıma koymam. Antrenmanda da falakaya yatırırım önce; ‘Senin işin Galatasaray akınlarını başlatmak, katletmek değil’ diye. Emre takımın değişmez adamı!..
‘Niye geriye pas verdin’ diye azarladığı için Selçuk ceza gördü. Demek ki benim bir oğlum olsa adını Emre koyacağım. Bu Emreler birinin kıymetlileri!.. İlahi bir güçleri var herhalde… Birisine hakemler dokunmuyor öbürüne de Fatih Terim. İnanamıyorum!

İkinci yarıda Beşiktaş yarı sahası ortasında ve taç çizgisinin önünde Engin altmış metreden Muslera’ya pas attı ya! Yahu orada topu kaptırsan ne olur! Zaten taç çizgisindesin… İleriye doğru gitmeyi bir teşebbüs et! Hayır, dönüp Muslera’ya atıyor! Çünkü Fatih Terim öyle öğretiyor.

Allah belasını versin Barcelona’nın oynadığı futbolun! ‘Top bizdeyken gol yemeyiz.’ Zor yemezsin, ikişer, üçer yiyorsun. Senin savunman savunma değil ki… senin orta sahan orta saha değil ki… Üstelik Barcelona o kadar hazırlık pası yaparken gerçek hazırlık pası yapıyor. Cin gibi orada üç tane dünya çapında adam var; Xavi, Iniesta, Messi… İğne deliğinden top geçiren adamlar.

Sen onların öyle anlamsız 768 tane pas yaptığını zannederken adam ‘birisi kaçıyor mu’ diye kolluyor ve tık top onun önüne iniyor. Biz de kaçan yok. Herkes çakılı. Çünkü biliyorlar o Galatasaray orada ’78 tane yan ve geri pas yapmadan topu ileri atmaz’ diye eli cepte bekliyor. Baros da Elmander de Necati de… Kim varsa ileride hepsi.

Zavallı Sabri oyuna girdi ağaca döndü! Bomboş. Ben Sabri’nin yerinde olsam dava ederim arkadaşlarımı; ‘Bu hakaret. Beni adam yerine koymuyorsun ki pas atmıyorsun!’ Çünkü kafayı kaldırıp ileri bakan yok. Rakip savunma yerleşiyor, borazan çalıyor ‘Gelebilirsiniz artık’ diye… Ondan sonra sen ara pas atmaya kalkıyorsun ve o pası atacak adamın da yok. Attığın bütün ara paslar kesiliyor ve anında sana kontratak olarak geri dönüyor. Hayda bu sefer bir geriye koşu başlıyor Galatasaray’da… On sekizin üzerine dizilme koşusu… Orada bastırma değil, kademeye girme, savunma yapma, bölgeyi kapama değil, çizgi!..

Atatürk bile demiş "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa var" diye Fatih hoca… ‘Çizgi savunma olmaz, alan savunması olur’ demiş Atatürk…

Bu laf bir yaşam felsefesi… Galatasaray bunu futbola uygulamayı bilmiyor. Sen on sekiz çizgisinin üzerinden Fenerbahçe’ye savunma yaparsan, Fenerbahçe’nin o uzaktan şut atan adamları, o yıldırım gibi araya dalan adamları Galatasaray’ı perişan eder; 6-0 tarihe geçer.

Galatasaray’ın bir tek şansı vardı; Beşiktaş’ın üçüncü golü atması… Beşiktaş üçüncü golü atsaydı; Galatasaray’a beraberlik yetmeyecekti ve Galatasaray, ‘Fenerbahçe, Saracoğlu’nda nasıl yenilir’ diye düşünmeye başlayacaktı. Şimdi beraberlik yetiyor. Bitti! ‘Beraberlik bize yeter kafası’ Fener’e beş gol getirir. Çünkü golü yedikçe daha şuursuz açılacaksın. O hattı müdafaa da kalmayacak. Ondan sonrası 6-0’lık maça dönecek.

ahaber.com