CAS’taki davada aslında ne oldu?

Futbol
ENGİN DİNÇ’İN RÖPORTAJI Fenerbahçe’nin şike soruşturmasında Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesinin TFF tarafından verilen bir karar olduğunun ortaya çıkmasının yankıları sürüyor. Mehm...
EMOJİLE

ENGİN DİNÇ’İN RÖPORTAJI

Fenerbahçe’nin şike soruşturmasında Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesinin TFF tarafından verilen bir karar olduğunun ortaya çıkmasının yankıları sürüyor. Mehmet Ali Aydınlar’ın istifasına kadar giden süreç, CAS Hakimi Kısmet Erkiner’in açıklamalarıyla başlamıştı. Biz de bu süreci, Spor Hukuku Enstitüsü’nde Kısmet Erkiner’le birlikte Yönetim Kurulu üyeliği yapan Avukat Engin Tuzcuoğlu ile konuştuk.

ŞAMPİYONLAR LİGİ’NE KİMİN KATILACAĞINA ULUSAL FEDERASYON KARAR VERİR

Kısmet Erkiner’in açıklamalarından sonra Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar istifa etti. Kısmet Bey’in açıklamaları çok kritikti bu anlamda. Dün de Hürriyet’te Federasyonun Hukuk Müşaviri İlhan Helvacı konuştu. O da çok ilginç şeyler söyledi. Şimdi ben öncelikle şunu sormak istiyorum; anlaşıldığı kadarıyla Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nden TFF men etti. UEFA’nın savunması bu yönde. Bu gerçekten böyle mi?

Kısmet Bey’in söylediğini yaklaşık kasımdan beri bizler de söylüyoruz. Ama CAS hakimi olarak Kısmet Bey’in böyle bir şeye dikkat çekiyor olması da çok ciddi bir etki yarattı. Doğrudur 3 Kasım 2011 tarihli savunmasında UEFA, bu kararın tamamen Futbol Federasyonu’nun tasarrufu olduğunu, Futbol Federasyonu tarafından verildiğini, Futbol Federasyonu’nun elindeki gerekçelerle ve dosyalarla, kamuoyunda oluşan bilgilerle bu kanaate ulaştığını ve kararı verdiğini, Şampiyonlar Ligi’ne bir takımı göndermek ya da göndermemek yetkisinin tamamen ulusal federasyonda olduğunu söyledi. Şimdi bu savunmalar da aynen böyle. Futbol Federasyonu buna karar vermiştir. Nitekim Futbol Federasyonu karar verdiği için de, Fenerbahçe bu karara karşı Tahkim’de itiraz yoluna gitti. Sonuçta da CAS’ta, UEFA ve Futbol Federasyonu aleyhine bu davayı yürütüyor. Dolayısıyla aslında bu çok bilinmedik bir husus değil, Fenerbahçe yanılmıyorsam 29 Kasım’daki basın açıklamasında da bunu dile getirdi. Yani UEFA değil, Futbol Federasyonu Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmemesini karar verdi. Çünkü statü de bunu gerektiriyor zaten. Yani ulusal federasyon Şampiyonalar Ligi’ne kimi göndereceğine, kimi göndermeyeceğine karar veriyor. 

UEFA, "FENERBAHÇE’Yİ TFF MEN ETTİ" DİYOR

Kısmet Erkiner, Habertürk’teki açıklamalarında, “Federasyon UEFA’ya karşı daha dik durabilirdi” demişti. Gerçekten Federasyon eldeki verilerle Fenerbahçe’yi şu şartlarda Şampiyonlar Ligi’ne gönderebilir miydi?

Kesinlikle diyebilirdi, çünkü hem Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi CAS’ın, hem UEFA’nın bu meseleye 3 Ocak’ta bir açıklaması var. Biliyorsunuz UEFA’nın bu tür meselelerdeki tavrı genellikle şu, diyor ki; ulusal federasyonun kendi iç mevzuatları gereği ve kamuoyunu tatmin edebileceği herhangi bir kararı alması bizim açımızdan yeterlidir. Çünkü kamuoyunu tatmin edecek. Ulusal federasyon yani TFF, “henüz bir kulübü bu şampiyonadan ihraç etmek üzere elinde yeterli delil olmadığını, (ki bu UEFA’nın 3 Kasım tarihli açıklamasında da, 5 Ocak tarihli açıklamasında da var), sadece iddialar olduğunu (biliyorsunuz iddianame de açıklanmamıştı o tarihlerde) ve iddiaların basına yansıdığı kadarıyla bilgiler olduğunu ama bu konuda savunma ve karşı deliller alınmadığını söyleyip Şampiyonlar Ligi’ne göndermeme kararına yetecek kanaatimiz oluşmamıştır, bu yüzden biz bunu gönderiyoruz” diyebilirdi. Ve UEFA’nın o 3 Kasım tarihli dilekçesinde; “eğer TFF bunu söyleseydi ve biz bunu kabul etmeyip buna rağmen bir şike soruşturması başlatmış olsaydık dahi, Futbol Federasyonu çıkıp karşımıza; ‘siz öyle diyorsunuz ama benim ülkemdeki uygulama şartları budur, davayla ilgili gizlilik kararı vardır, ben bu şartlar altında sırf tek taraflı delillerle, basına yansımış bazı bilgilerle eğer şampiyonadan mahrum etseydim ciddi bir zarar oluşturabilirdi’ deyip kendini savunabilirdi” diyor.  Yani UEFA, “TFF’nin karar kendi takdirindeydi ama Futbol Federasyonu basındaki bilgileri yeterli gördü ve ihraç etti Fenerbahçe’yi, bu onun kendi takdiri” diyor.

8 YIL MEN CEZASININ DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK

Hürriyet gazetesindeki habere göre İlhan Helvacı, UEFA’dan gelen belgede “şayet Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nden men edilmezse 8 yıla varan cezalar” verilebileceğinin yazdığını söyledi. Bu durumu UEFA’nın TFF’ye baskı yaptığı şeklinde yorumlayabilir miyiz? Bu anlamda Fenerbahçe’nin CAS’ta bir ümidi doğabilir mi?

UEFA’nın ulusal federasyonlarla, herhangi bir ülke federasyonuyla yazışma geleneğinde böyle bir şey yok. Biz size şunu yaparız, şu cezayı veririz falan öyle bir anlayış yok. Biliyorsunuz bu eksi puan meselesinde “UEFA uygun gördü” diye haberler yapıldı. Orada da böyle bir gelenek yok. Bu bahsettiğiniz yazının da eksi puan yazısının da mahiyetini biliyorum. Orada da çok net olarak aslında TFF, “biz kendi içimizde böyle bir uygulama yapmak istiyoruz, siz ne dersiniz” diye sorduğunda UEFA, “sizin takdirinizdir, kendi içinizdeki bütün kararlarda muhtar sizsiniz, karar verecek olan sizsiniz, dolayısıyla ben buna yorum yapmam” cevabını bizimkiler, “evet, UEFA her şeyi kabul etti” gibi algılıyorlar. Oysa UEFA’nın 5 Ocak’taki savunmada da, bahsettiğiniz yazıda da, söylediği bir tek şey var, o da şu; diyor ki “siz kendi içinizdeki yargılamayı yapın, biz şike ve teşvikten elde ettiği başarıyla bizim şampiyonamızda yer almış bir takım varsa, biz onunla ilgili kendi soruşturmamızı yaparız, onunla ilgili neyse cezamız kararımız veririz”.

Şu ana kadar dünyanın herhangi bir ülkesinde bir örnek daha yoktur ki, bir ulusal federasyonun, -TFF yahut da herhangi bir federasyon; Hırvatistan federasyonu, Kamboçya federasyonu-, bir takım hakkında verdiği bir karar nedeniyle milli takımlar da dahil, bütün ülke takımları uluslararası müsabakalardan yasaklansın. Böyle bir şey yok. Örneği yok, böyle bir şey de zaten yapamaz.

TFF ŞİKE DAVASINDA PANİK YAPTI

Bu anlamda TFF eyyam mı yaptı?

Federasyon bana kalırsa biraz bu süreç içerisinde panik yaptı. Yani mevcut deliller, basına yansıyanlar, kamuoyunda yaşanan infial, sonra insanların konuşma tarzları, fanatik boyuta varacak kadar hukuki yorumlar sebebiyle Federasyon biraz panik yaptı diye düşünüyorum. Zaten Federasyon’un baştan itibaren yaptığı açıklamalarda çelişkiler ve birbirini yalanlayan demeyeyim de, birbirine tam da oturmayan ifadelerine dikkat ederseniz, kronolojik sıraya koyarsanız, zaten Federasyon’un bir panik halinde olduğunu görürsünüz. Daha Temmuz ayında başladı, Play-off sistemine kadar tüm bunları panik havasıyla yaptı. Şimdi Federasyon bu panik içerisinde belki şunu düşünmüş olabilir; (Sayın Aydınlar’ın genel kuruldaki açıklaması da biraz buna işaret ediyordu),  “Ben Fenerbahçe’yi o şampiyonaya göndermiş olsaydım bu meseleler ortaya çıktığında, Fenerbahçe bir ceza alsaydı uluslararası düzeydeki cezası çok daha artacaktı”. “İyi ki de göndermemişim” gibi bir anlayışı var. Oysa, daha yargılama oluşmadan, 8 yıl ceza verir gibi şeyi düşündüler. Ben, UEFA ve FIFA talimatının hiçbir yerinde 8 yıllık bir ceza örneği görmedim. Öyle bir şey de yok zaten. Siz dik durmazsanız,  UEFA daha ne söyleyecek? 3 Ocak’taki açıklamada çok açık bu ifade… “Siz kendi içinizdeki yargılamanızda, her türlü sorumluluğun kendinize ait olduğunu, dik durduğunuzu, bu konuda çok dirayetli olduğunuzu ortaya koymazsanız birileri gelir, size bu baskıları yapar” gibi bir durum var aslında şu an… Bir baskı yaptığı da söz konusu değil ama…

Öbür taraf “Siz yine de ayağınızı denk alın” dediği zaman, siz bir anda bundan korkmaya başlarsınız. Oysa korkacak herhangi bir husus yok. Dünyanın herhangi bir yerinde de, şu an şike ve teşvikten başka soruşturmalar yürüyor. Yani ilk defa bizde olmuyor. Federasyon’un burada dik durması ve UEFA’nın statü ve talimatlarında ulusal federasyonlara tanıdığı geniş takdir hakkını kullanmak lazımdı. Belki yine Fenerbahçe’nin mahrum edilmesi söz konusu olabilirdi. Tabi ki olabilir, çünkü şu anda yargılama devam ediyor. Bilemiyoruz. Yani şike yargılaması en azından bitmedi, ceza söz konusu olabilir. Ve göndermeme kararı, yargılama sonrasında haklı dahi olabilir. Ama bunların hepsi olasılık. Yani kötü olasılığı düşünüp bir neticeye varmak, bazen insanı açığa düşürüyor.

CAS’TAKİ DAVADAN TAZMİNAT ÇIKACAĞINI ZANNETMİYORUM

Buradan çıkan sonuç şu mu acaba, “Fenerbahçe, CAS’ta UEFA’dan istediği tazminatı alamayacak…”

Hayır. Bir kere Fenerbahçe davasında çok farklı bir husus var. Bir kere “şike var-yok meselesi” değil. Verilen ihraç kararının zamanının uygunluğu-uygunsuzluğu. Yani “ben tam hazırlığımı yapmışken sen beni ihraç ettin” diyor Fenerbahçe. Oradaki davası bu, bu bir…

İkincisi o davada usul aşaması çok önemli. O dava CAS’a, TFF’nin burada verdiği kararın temyizi olarak gitti üst mahkemeye. Ama Türkiye’de açılmış olan davada, UEFA taraf değil. Şöyle örnek vereyim; Kadıköy mahkemesinde Ahmet’e karşı bir dava açıyorsunuz. Sonra bu mahkeme davanızı reddediyor.  Üst mahkeme yani Yargıtay’a gidiyorsunuz ama Yargıtay’a giderken Ahmet’in yanına Mehmet’i de dahil ediyorsunuz. Edemezsiniz, neyle başladıysanız öyle devam etmeniz lazım. UEFA ile ilgili bu davada büyük ihtimalle böyle bir sorunla karşılaşacak Fenerbahçe diye düşünüyorum. UEFA’nın görevi yönünden reddedebilir. Eğer UEFA devreden çıkarsa da o davada TFF ve Fenerbahçe karşı karşıya kalacak. Taraflardan birisi yabancı olmadığı için de, CAS red kararı verebilir. Yani dolayısıyla o davanın esasına henüz girilebilmiş değil. Yani daha o usul geçilemedi.

Fenerbahçe’nin “bu davadan tazminat alamama durumu” sizin söylediklerinize göre daha ağır basıyor.  Yanlış mı yorumluyorum?

Usulü geçerlerse tazminat ihtimali var. Mahkeme bu davada UEFA ve Futbol Federasyonu’nun beraberce davalı olduğunu kabul eder ve işin esasına girerse, “Bakalım şimdi haklı mısın, haksız mısın? Bu adamlara da dava açmıştınız şimdi ben haklısına, haksızınıza da bakacağım” derse kazanma ihtimali olabilir. Ama bu aşamayı geçeceklerini ben şahsi olarak zannetmiyorum, bunun sıkıntıları var.

Fenerbahçe’nin şayet CAS’ta tazminat kazanma durumu olmazsa, yurtiçinde de Tahkim Kurulu en üst makam olduğu için, Fenerbahçe’nin tazminat kazanması söz konusu olmayacak. Bu durumda Fenerbahçe’nin hukuken başka bir tazminat elde etme yolu var mı?

Bir kere şike yargılaması devam ediyor, şike yargılamasının aşamasını bilmiyoruz. Bu tazminat Şampiyonlar Ligi’ne dahil edilmemesi yönünde bir tazminat. Ama şike yargılamasında tamamen beraat eder, “kulübün herhangi irtibatı yok” denirse yargılamanın yenilenmesi yolu var. O yolla da tekrar tazminat isteyebilir. Fenerbahçe, yeni bir tazminat davası yoluna girebilir. Tabi ki bu var. Şu anda biliyorsunuz şike yargılaması devam ediyor. Dolayısıyla onun sonunda kulüp olarak aklanırlar, bu yol “kulüp herhangi bir şey yapmamış denirse” olabilir tabi…

Şampiyonlar Ligi için de herhangi bir tazminat söz konusu olabilir mi?

Yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilinir. Yargılama bittikten sonra asıl o hükmü değiştirebilecek ciddi deliller ortaya çıkarsa yargı kurumu yargılamayı tekrar ele alabilir.

KISMET ERGİNER DE, BEN DE GALATASARAYLIYIM

Kısmet Erkiner, “Türkiye’de herhangi bir maçla ilgili şike kararı verilirken gözlemci ve hakem raporları incelenir, maçlar yeniden seyredilir, şike teşebbüsü olsa bile bunlar sahaya yansıdı mı yansımadı mı buna bakılır” demişti. Ama biz şike davasında binlerce sayfalık tape’ler olduğunu biliyoruz. Bu durumda, bu tape’ler de şike teşebbüsleri olsa dahi, böyle bir içtihat olduğu için Fenerbahçe, “şike sahaya yansımadı” denilerek küme düşürülmeyebilir mi?

Tabi ki olabilir. Ben bu konuyu Kısmet Hocamla birlikte yaklaşık bir iki hafta önce bir TV programında ayrıntılı olarak anlatmıştım. Kısmet Hocam Spor Hukuku Enstitüsü’nün başkanıdır, ben de yönetim ve yönetme kurulu üyesiyim. Yönetme kurulundayız beraberce. Biz bunları söylerken, kimseyi aklama peşinde değiliz. Ben de Galatasaraylıyım, Kısmet Hocam da Galatasaraylı. Yani kulüp taraftarlığı ile yapmıyoruz bunu. Şimdi bir kere, Futbol Federasyonu’nun özellikle 2006’dan sonra şike ve teşvikle ilgili çok ciddi içtihat ve kararları var. Ve bu kararlar bir gelenek, içtihat haline de gelmiş durumda. Siz dediniz ya “tape’ler, dinlemeler var” diye, 2007 ya da 2008 yılında hatta 2009 da olabilir, Ceyhan Spor Kulübü yöneticileri hakkında “bahis ve şike sebebiyle” Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmüş bir soruşturma var.  O soruşturmada haklarında dava açılıyor, iddianame düzenleniyor, tape’ler var, kayıtlar var. Ama Tahkim Kurulu karar verebilmek için, (üstelik de maç 2-1 bitiyor aşırı bir skorla da bitmiyor) saha içine yansımış olma şartı arıyor ve o maç 2-1 bitmesine rağmen herhangi bir sarı kart görülmeden, çok çekişmeli de olmaksınız çok rahat bir havada geçtiği yönünde değerlendirme yapıyor. Ona göre küme düşme kararı veriyor.

ŞİKE EYLEMİ İKİ YÖNLÜ GERÇEKLEŞMELİ

Dolayısıyla şike ve teşvik eyleminin ikili bir yanı var. Yani sırf “sahaya yansıdı” diye de düşünemezsiniz. Örnek olarak veriyorum; siz çok iyi bir Galatasaray taraftarısınız, Galatasaray’ın o gün maç yapacağı Manisaspor’un kalecisine diyorsunuz ki, “Al abicim bu 300 bin lirayı, kendi cebimden veriyorum. Helali hoş olsun, sen git iki tane gol ye, takımım kazansın.” Hakikaten kaleci şike yapıyor, Galatasaray 2-0 kazanıyor diyelim. Siz burada kulübü temsilde yetkili kişi olmadığınız için, sizin yaptığınız bu şike eyleminden dolayı Galatasaray’ın düşmesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Şike ve teşvik eylemi kulüp açısından bir bütündür. Kulübü mesul tutabilmek için hem idareciler, temsilde yetkili kişiler bunu yapacak hem de sahaya yansımış olacak. Ama kişiler için böyle bir sınırlamamız yok. Kişiler için teşebbüs aşamasında bile bunu yapabilirsiniz. Yani kulübün şike ve teşvik eyleminin teşebbüsü de, bu anlamda sıkıntı olmaz. Kulübü diğer yöneticilerden ayrı bir kişi olarak algılamak lazım. Ve ancak kulüp kendi lehine menfaat irtibatı sağlandığı anda, küme düşmeyle karşı karşıya kalması lazım. Bunun da yolu bir, “kulübün temsilcileri bu işin içinde olacak”; iki, sahaya yansımış olacak. Bu ikisi bir araya gelmeden zaten kulüple ilgili siz karar veremezsiniz. Örnekleri de var bunun. Hocanın bahsettiği şey bu…

Çok teşekkür ederiz…

Ben teşekkür ederim…