Zuhal Erkek’in röportajı
Gençken başarıyı yakalayanlar yazı dizimiz Milli Okçu Burcu Dağ ile devam ediyor. Bedensel Engelliler Okçuluk Dünya Şampiyonasında ülkemizi temsil ederek şampiyon olan Burcu Dağ ile okçuluk sporunu, başarılarını ve çalışma prensibini konuştuk…
Burcu Hanım ilk önce kısaca bize kendinizden bahseder misiniz?
1981 doğumluyum. 13 yaşında çok tatlı bir kızım var. 8 yıl önce kaza geçirdim. Yüksekten düşme sonucu engelli oldum.
Bu spora ilginiz nasıl başladı?
Spora ilgim engelli olduktan sonra başladı. Aslında daha öncesine dayanan bir spor geçmişim var, gençliğimde karateyle uğraştım. Ayrıca dans da en büyük tutkularımdan biriydi. “Eğer engelli olmasaydım, dansta bir şampiyonluk alırdım” diye hep söylerim. Kaza geçirmeden önce sporla iç içeydim. Kaza geçirdikten sonra bir süre engelli olmaya alışmaya çalıştım. Engelli olmaya alışmam 1 yıl sürdü ve bu süreçte Bayrampaşa Fizik Tedavi Merkezi ile tanıştım. Bayrampaşa Fizik Tedavi ve Engelliler Rehabilitasyon Merkezi Başhekimi Nurgül Elbaşı tedavi sürecinde benimle çok ilgilendi. Bu merkezdeki bir yandan tedavi süreci devam ederken bir yandan da dışarı çıkmayan engellileri hayata adapte etmeyi hedefleyen “Sosyal İnsiyatif” adı altında bir grup oluşturmuştuk. Bu grupla birlikte toplantılar yapıyorduk. Bu toplantılar sonucunda bir spor gündemimiz oluştu. Spor gündeminde “ne yapalım” diye düşünüyorduk. Nurgül Elbaşı, İstanbul Okçuluk Gençlik Spor Klubü Antrenörü Metin Gazoz’u tanıyordu ve bizi Metin Gazoz ile tanıştırdı. Önceleri okçuluğa hobi olarak başladık ama çoğu arkadaşımız başarılı olamadı. Sadece ben ve Erdoğan Ayga bu spora devam etmek istedik ama işe girmek zorunda olduğum için ben de devam edemedim. Bir çağrı merkezi için evden çalışıyordum. İş saatlerim yoğun olduğu için okçuluğu bıraktım bırakmasına ama içimde kaldı, yapmalıydım ve bunu başarmayı çok istiyordum. Bu arada da okçuluğa devam etmek için aynı zamanda sponsor desteği arıyordum. Bu konuda kimse destek olmazken çalıştığım şirket bana destek oldu, çalışma saatlerimde esneklik tanındı. Okçulukla ilgili başlangıç malzemelerini alabilmek için maddi destek de sağladılar. Yani bu şekilde okçuluğa tekrar yeniden başladım ve süreç öyle devam etti. Okçuluk çok pahalı bir spor dalı ve bu anlamda da Bayrampaşa Belediyesi’nin desteklerinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Bayrampaşa Belediyesi sporculara destek anlamında gerçekten çok duyarlı bir belediye.
Bu kadar başarılı olacağınızı tahmin ediyor muydunuz?
Çok istekliydim, başarılı olacağımı tahmin ediyordum.
Bu sporu yaparken, tamam ben yapamayacağım deyip bırakmak istediğiniz oldu mu?
Yok, yapamayacağım diye bırakmak istediğim hiç olmadı ama malzemelerimin yetersiz olmasından dolayı umutsuzluğa düştüğüm oldu. Çünkü gerçekten performans malzemesine ihtiyacınız var. Şöyle ki okçulukta başarı elde etmenin yarısı malzemelerinize yarısı da kişinin kendi performansına bağlıdır.
Bu sporda kendinize örnek aldığınız insanlar oldu mu?
Okçuluk alanında kendime İstanbul Okçuluk Kulübü Başkanı Metin Gazoz’u örnek alıyorum. Metin Gazoz okçuluk alanında gerçekten iyi bir antrenör ve bu yüzden “benim tek şansım o” diyebilirim . Çünkü okçuluk sporunda iyi bir antrenör çok önemlidir.
Bu spordan sonraki hedefleriniz neler?
İlk hedefim dünya şampiyonu olmak, ardından da 2016 Rio Olimpiyatları’na gitmek. Ben başlangıçtan itibaren hedefimi hep büyük koydum. Yayı alıp ok atmayı doğru düzgün beceremezken bile olimpiyat şampiyonu olacağım dedim. Hedefinizi büyük koyacaksınız. Çünkü küçük hedeflere ulaşmak için sarf ettiğiniz çaba, büyük hedeflere ulaşmak için sarf ettiğiniz çabayla aynı.
Çalışmalarınızdan kısaca bahseder misiniz? Nasıl bir tempo ile çalıştınız?
İlk etapta benim en büyük sorunum ulaşım sorunuydu. Okçuluk Kulübümüz önce Çetin Emeç Stadyumu’ndaydı, sonra stadyumun yıkılıp, yeniden yapılmasından dolayı Bayrampaşa Akvaryum Alışveriş Merkezi’ne taşındı. Şu anda da oranın 3. katında faaliyet gösteriyor. Yaz kış demeden oraya akülü sandalyem ile gidip geliyorum. Akülü sandalyem de, Türkiye Sakatlar Derneği Başkanı Sayın Şükrü Poyraz sayesinde temin edildi. Ona da buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Yaz kış demeden aralıksız çalışarak bugünlere geldiğimi söyleyebilirim.
Bu başarıdan sonra çevrenizin tepkisi nasıl oldu size?
Yani önceden, “Ne haber Burcu nasılsın” diyorlardı. Şimdi “Şampiyon nasılsın” diyorlar. Çok güzel bir şey bu. Hep zorluklar yaşayınca bir süre sonra bu zorluklara o kadar çok alışıyorsunuz ki onlarla baş etmeyi öğreniyorsunuz. Aslında ben dünya şampiyonasına 1-0 yenik başladım çünkü karşımdaki rakiplerin son sistem malzemeleri ve vardı ve onların her şeyi dört dörtlüktü. Ama ben bütün rağmen vazgeçmedim.
Peki, sizi 1-0 yenik başlamanıza rağmen öne geçiren şey neydi?
İstek, arzu, inanç ve Allah’ın yanımda olması…
Bu spora ilgi duyan kişilere neler tavsiye edersiniz?
Okçuluk, engelliler için çok güzel bir spor. Çünkü hem fizik hem beyin olarak rahatlamalarına imkan tanıyor. Okçuluk bir insana prestij katıyor. Aynı zamanda okçuluk kişilik yardımı ile yapılabilen bir insan. Kişiliği düzgün olmayan bir insan bu sporu yapamıyor. Bunun pek çok örneğine de rastlayabilirsiniz. Bir kişinin kişiliği doğru olmalı ki, yayı da doğru tutabilesin, odaklanabilesin. Ağzı boş laf yapan, ağzını tutamayan, yayı nasıl tutsun.
Okçuluk bağımlılık yapan bir spor mu?
Kesinlikle. O okun tadına vardığınızda kesinlikle bir daha vazgeçemiyorsunuz. O kadar çileyi, ıstırabı çekiyorsunuz ama vazgeçemiyorsunuz. Normalde başka bir spor dalı olmuş olsaydı çoktan bırakırdım ama bunda diyemiyorsunuz. Okçuluk çok asil bir spor olmakla birlikte görsellik bağlamında çok estetik bir spor.
On5yirmi5.com