Başrol oyuncusunu seçmek için bir yarışma düzenlendi. Seçmelerde uzun kuyruklar oluştu, Arkın’ın tacına aday 13 kişi Malatya finallerine kaldı. Haber için gittiğim elemelerde başvuru formunu elime aldım, atın üstünde gözlerimi açtım.
Battal Gazi’nin ilk seçmeleri iki hafta önce İstanbul’da bir alışveriş merkezinde yapıldı. Yakışıklı, boylu-poslu (katılım şartları bunlardı) 3 bin 500 genç, Battal Gazi olmak hayaliyle jürinin karşısına çıktı, iki gün boyunca maharetlerini sergiledi. Haber için gittiğim elemelerde bir anda başvuru formuyla kuyrukta buldum kendimi. Ses kayıt cihazını, fotoğraf makinemi çantama koyamadan sıra geldi (Kaynak yaptım çaktırmayın). Jüri şaşkın bakışlar arasında can alıcı soruyu sordu: Niye geldin buraya? "Valla habere gelmiştim ama gaza geldim. Battal Gazi olacağım." Soruların ardı arkası kesilmedi, eğlenceli soru ve cevaplarla gün bitti.
Aradan bir hafta geçti, bir e-posta düştü posta kutuma: "Battal Gazi rolü için finale kaldınız." Hafta sonunda soluğu Malatya’da aldık. Otelin önünde beklerken teker teker diğer oyuncu adayları çıktı içeriden. Çoğu üçgen vücutlu, güneş gözlüklü, havalı mı havalı… Sayı arttıkça kasılıyor, göbeğimi içime çekip Battal Gazi bakışı fırlatıyorum etrafa. Korkutmak lazım, rakibiz ne de olsa.
Yönetmenin de talimatıyla dolmuşlara binip futbol sahasına, ata binmeye gidiyoruz. Saha bir hayli büyük. Bir kalenin içine çadır kurulmuş, jüri için dört beş sandalye konulmuş. Oyuncular üstünü değiştirmeye giderken atlar getiriliyor. Bazıları binip dörtnala koşturuyor, bazıları yeni arkadaşlıklar kurmaya çalışıyor köşede.
At yürüse her şey farklı olacaktı
Yarım saat sonra Cüneyt Arkın, eşini koluna takıp yeşil sahaya ayak basıyor. Hafif kilo almış, beyaz saçlarını yana taramış, mavi gözleriyle çakmak çakmak bakıyor etrafa. Battal Gaziler etrafını sarınca keyifleniyor, hikâyelerini anlatıyor, gülüyor, güldürüyor. Oyuncu Turgay Tanülkü de gelince jüri yerini alıyor, yarış başlıyor. Battal Gazi’nin sevgilisi Sarina rolünün seçmeleri yapılıyor ilk önce. Sıra erkeklere gelince Cüneyt Arkın koltuğunu düzeltiyor, temiz bir sayfa çıkarıyor önüne. Çaktırmadan arkasına geçiyor, kulak kesiliyorum. İlk çıkan anlatıyor: "Ben şu dizide oynadım, bu dizide oynadım." Arkın, kalın ses tonuyla komut veriyor: "Bizans’ın askerlerinin kellesini alıyorsun. Nefretle bak bakalım. Gülerek bak, sevecen bak, sert bak!.." Kafayı sokuyor, bakıyorum ama notları göremiyorum.
Bıyıklı, üçgen vücutlu bir genç çıkıyor sonra. Ata biniyor, düşmemek için boynuna sarılıyor, herkesin yüreği ağzında. Sırayla diğer oyuncular çıkınca şaşırıp kalıyorum. Biri amuda kalkıp iki eli üstünde yürüyor, biri havada takla atıp tekmeler savuruyor. Kısa boylu biri, iki parmağının üzerine şınav çekince sandalyeden düşmemek için zor tutuyorum kendimi.
Hareketlerin etkisinden kurtulamadan ismim anons ediliyor. Silkinip kendime geliyor, jürinin karşısına geçiyorum. Onlar takla atıyorsa benim neyim eksik, gerekirse tek parmakla şınav çekerim, deyip havaya giriyorum.
Cüneyt Baba (seçilecek oyuncu, oğlunu oynayacağı için yağ çekiyorum) sert bakmamı istiyor. Kaşlarımı çatıyor, gözlerini hapse alıyorum. Korkmasın diye göz kırpıyorum sonra. Gülüyor herkes. Tiyatro tarihiyle ilgili bir-iki soruyu yanıtladıktan sonra ata binmem isteniyor. Hayatında eşeğe binmemiş adam, nasıl biner ata? Yan taraftaki atlardan biri jürinin önüne getiriliyor. Battal Gazi formuna giriyor, artistik bir biniş yapmaya çalışıyorum. Ama olmuyor. Atın eyerini çekiyor, can çekişiyorum adeta. Bütün karizma yerlerde. Pes etmiyorum tabii. Son denememde düşecek gibi oluyor, boynuna sarılıyorum atın. Yan taraftan iki-üç kişi yardıma koşuyor, alttan itekleyip binmemi sağlıyor.
Jüriye hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyor, atın dizginlerini çekiyorum, at gitmiyor. Sağa çek-sola çek nafile. Sonunda sahibi ipinden tutup çekiyor, salına salına iki tur attırıyor yeşil sahada. Jürinin önünden geçerken bir de selam çakıyorum. Ohh… Gelsin puanlar. Yarışma biter bitmez servise binip otele dönüyoruz. Herkes günün kritiğini yapıyor, ben attan düşmediğim için şükrediyorum.
Manas Evleri sponsorluğunda çekilen filmin finalinde Battal Gazi rolü için 13 erkek yarıştı.
Taktikler yüz güldürmedi!
Pazar günü otelin konferans salonunda toplanıyoruz yeniden. Battal kardeşler ellerinde notlarla (tirat ve şiir ezberliyor) salonu turluyor. Herkes bir köşede. Yaklaşıyorum birinin yanına. Vurgu tonlama üzerine konuşuyoruz, oyunculuk akımlarını yerle bir ediyoruz.
Ve kader anı… Sarina’lar notlarını aldıktan sonra Battal’lar sahneye çıkıyor. Şekspir’in tiratları havada uçuşuyor, duygusal şiirler okunuyor. Benden tavsiye alanlar ‘çıkışta bekle’ der gibi arkaya geçiyor. Sıra bana gelince duygusal havaya uygun bir Orhan Veli şiiri patlatıyorum. Ardından bir Rum taklidi, doğaçlama gösteri…
Jüri üçe bölünüyor. Biri beğeniyor, biri beğenmiyor, biri zorlasan olur, diyor. Benden sonra birkaç kişi daha çıkıyor ve seçmeler sona eriyor. Yönetmen bizi dışarı çıkarırken jüri halkın kahramanını seçmek için toplanıyor. Saat 18.00’de açıklama yapmak için kamera karşısına geçiyoruz. Battal kardeşleri atlatıp, en iyi yeri kapıyorum. Yönetmen konuşuyor: "Battal Gazi özelliklerine sahip birini bulamadık." Bütün herkes rahatlıyor, üzülüyor, seviniyor… Kameralar kapanınca birbirine sarılıyor, sette buluşma temennisiyle ayrılıyor.
Kendimi tekrar etmiyorum
Cüneyt Arkın: Türk halkı, tarihine çok meraklı. Harika bir tarih geçmişimiz var. Bunun için çekilen filmlere destek oluyor, içinde bulunmaya çalışıyorum. Milli değerlerimizin hepsi aşındı. İnsanların birbirine saygısı kalmadı. Bunlarla mücadele ediyoruz. Tarihi filmler çekiyor, gerçek kimliklerini hatırlatıyoruz. Kendimi tekrar ettiğimi düşünenler varsa yanılıyorlar. Kaç tarihi film çekiliyor ki zaten. Bu filmde de dublör kullanmayı düşünmüyorum. Geleneği bozmayacağım. Gücüm el verdiğince ata da binerim, kılıç da kuşanırım.
Yeni arayışlara başladık
Fehmi Demirdağ (Yönetmen): Yeşilçam geleneğini devam ettirmek için Battal Gazi’yi halkın içinden seçmeye karar verdik. İstediğimiz özelliklere uygun birini bulamadığımız için yeni arayışlara girdik. Belki ünlü bir oyuncuyla anlaşırız, belki halkın içinden seçeriz, belli olmaz. Ama biz bunu milli bir proje olarak görüyoruz. Finale kalan oyunculara oyunculuk eğitimi verip filmde kullanmayı düşünüyoruz. Film komedi değil, fantastik bir öyküsü var. Yüzüklerin Efendisi gibi 3D boyutunda, bilgisayar teknolojileri kullanıp çekimini yapacağız