Sevinç Özarslan’ın haberi
Karadenizliler, geçen hafta gösterime giren bol küfürlü, ‘Moskova’nın Şifresi: Temel’ gibi filmlere karşı. Aslında bu yeni bir tepki değil. Temel, bozulan imajını 1990’lardan beri toparlamaya çalışıyor.
Pratik zekâsı ve hazır cevaplılığıyla Karadeniz insanını temsil eden ‘Temel, Fadime, Dursun, İdris’ gibi karakterler, belden aşağı espri yaparak eğlence anlayışı üretenlerin maskarası oldu.
Geçen hafta gösterime giren, kaba komedi tarzındaki “Moskova’nın Şifresi: Temel” filmini, bir buçuk saat vakit ayırıp izledik. Filmde yaklaşık 50 kez küfür edildi. Bir buçuk saat gibi kısa bir zamanda bu kadar küfür duymak insanın yaratılış ayarlarını bozuyor. Geçen sene ilki yapılan ve 686 bin kişinin izlediği “Sümela’nın Şifresi: Temel” filminde de benzer yoğunlukta küfür vardı.
Küfrün yer aldığı ilk film elbette bunlar değil. Evde, sokakta, televizyonda, işyerinde, otobüste hayatımızın her alanında maalesef küfürle karşılaşabiliyoruz. Ancak duyarlı Karadenizliler, ‘küfürbaz ve belden aşağı konuşan Temel’e oldukça karşı. Sesler genellikle Trabzon’dan yükseliyor. Kimi tepkisini açıkça dile getirirken, kimi memleketlerine yeni yeni set kurmaya başlayan sinema ve televizyon dünyasının güzide isimlerini kırmamak için eleştirilerini dengeli bir üslupla dillendiriyor.
Aslında bu tepkiler yeni değil. Önce fıkralarla başladı. 1998 yılında Sabah gazetesinin Trabzon’un Arsin ilçesindeki baskı tesisleri sırf bu nedenle kurşunlanmıştı. O zamanlar gazetenin yazarı olan Selahattin Duman, köşesinde müstehcen bir Karadeniz fıkrasına yer verince Sabah’ın Trabzon’da satılmaması için kampanyalar bile düzenlenmişti.
Bir diğer olay ise 2006’da yaşandı ki, bu daha vahim. Trabzon Valiliği ile Kültür ve Turizm Müdürlüğü, her fırsatta Karadeniz’in incisi diye lanse ettikleri şehirleri için milyarlar harcayıp bir kitap bastırdılar. Kitapta öyle bir fıkra var ki, şehirde olay çıkmasına neden oldu. Bir süre kitabın kapağı bantlandı. Sonra da toplatılıp yeniden basıldı.
Bazı duyarlı Karadenizliler, o günlerden bu yana imajı bozulan Temel’e sahip çıkma derdindeler. 1996’da ‘Karadeniz Fıkraları Ajansı’nı kuran Hikmet Aksoy, o isimlerden biri. Aksoy, sırf bu amaçla 8 fıkra kitabı derledi. Karadeniz’de hayat zaten fıkra gibi aktığı için arkadaşlarının da yardımıyla bildiği, duyduğu 2 bin 200 fıkrayı bir araya getirdi. Sonradan üretilen ve komiklik olsun diye cinsellik katılan fıkraları içlerinden temizledi. Temel, canlı, fıkır fıkır, neşeli bir tip olduğu için her ortama yakıştırılıyor. Kimi Ay’a çıkartıyor, kimi orada burada Fransızlarla, Almanlarla karşılaştırıp on takla attırıyor. Aksoy, bu tarz fıkralara da öfkeli: “Temel’le ilgili fıkraların tümü yaşamın içinden gelir. Siz Temel’i Amerika’ya götürüp kovboy yapamazsınız. Hayır kardeşim, ben bu fıkralara karşıyım. Bu kadar da uydurma olmaz.” Sinema filmlerinde ya da dizilerde yer alan Karadenizli tipler de doğal olarak bu fıkralardan etkilenerek oluşturuluyor. Hatta fıkralarla bire bir aynı sahneler çekiliyor. Adamı zorla kimlik bunalımına sokuyorlar işte.
Fadime çalışkandır, Temel keskin zekalı
Heyamola Yayınları’nın sahibi Ömer Asan, yayımladığı kitaplarla, yozlaştırılan Karadeniz insanının kimliğine sahip çıkmaya çalışıyor. 2006’da yayımladığı ‘Temel Kimdir’, ‘Fadime Kimdir’ adlı kitaplar gerçekte Temel ve Fadime’nin kimliğine dair önemli bir çalışma. Yaşanmış hikâyelerden yola çıkılarak her iki karakteri anlatıyor. Kitaba göre Temel ve Fadime’nin belli başlı özellikleri şöyle: “Temel, pratiktir. Hazır cevaplığı ve keskin zekâsıyla girdiği her ortamda hemen kendini belli eder. Deli dolu konuşur. Kendine güveni tamdır. Karadenizlilerde zaten bir özgüven patlaması vardır. Saftır ama kesinlikle salak değildir. Merttir, dürüsttür, çalışkandır. Vatanını milletini seven bir kimliktir. Fadime ise erkeğine bağlıdır, dürüsttür, çalışkandır, çoluğunu çocuğunu sever. Hakkını savunur. Yeri gelince çok eğlencelidir. Ne kadar zorluklarla karşılaşsa da yüzünden gülümsemesi, dilinden esprisi eksik olmaz. Avuç kadar yerlerde karalahanasını, mısırını yetiştirip toprağına sahip çıkar. Her ikisi de hamsi, balık avlayarak, hayatlarını tehlikeye atarak yaşamını sürdürür. Dağın yamaçlarına tutunarak hayata sarılırlar.”
Kimliğimize ve dinimize ters söylemleri kabul etmiyorum
Hikmet Aksoy (Karadeniz Fıkraları Ajansı kurucusu): “Sümela’nın Şifresi ya da Moskova’nın Şifresi gibi filmlerde Karadenizli kimliğine ve dini inançlarımıza ters düşen kimi söylemler var. Ben bu söylemleri kabullenemiyorum. Kabul de etmiyorum. Küfürlü ya da cinsel içerikli konuşmalar, iki arkadaş arasında oluyordur, yoktur desem yalan olur ama fıkralar toplumun kabul ettiği ve herkesin dilinden düşürmediği anlatımlardır. Herkese bunları yayamazsınız. Filmlere konu olması da aynı şeydir. Temel’in şifresi, Moskova’nın şifresi bunlar uyduruk şeyler. Mizah adına yapılabilecek çok daha güzellikler var. Karadeniz insanının ne kadar hoş sohbet olduğunu hatta yeri geldiğinde kendi kendini eleştirdiğini, kendisiyle aynanın karşısında dalga geçtiğini herkes bilir. Aile yaşamını, cinsel kimliğini sokak ortasında pespaye şekilde sergilemez. Sağduyulu Trabzonlular bu ve benzeri dizi ve filmlere karşı. Beğenmediklerini ifade ediyorlar. Çok sıradan mizah anlayışı var çünkü.”
Uydurma Temel fıkralarıyla kültürümüz yozlaştırılıyor
Ömer Asan (Heyamola Yayınları’nın sahibi, Trabzonlu): Kültürel yozlaşmanın had safhada olduğu son 30 yıl incelendiğinde, Türkiye’de -şivelerinden anlaşılacağı gibi- Doğu Karadenizlilerin bu pastadan daha çok pay aldığına şahit oluruz. Bu süreç televizyonun toplum yaşamına aktif olarak girmesiyle başlamıştır. İşte yozlaştırılan, aşağılanan, eğlencelik olarak görülen, dizilerde ikinci-üçüncü sınıf roller biçilen ortalama bir Doğu Karadenizli yurttaş tipi Temel, bozuk bir Türkçeyle konuşan, geveze, olabildiğince gülünç, aptal, kültürsüz, zayıf ve kaba karakterler, yanı sıra cahil müteahhitler, hamsi kokan, silaha ve uçkuruna düşkün serseriler, kendileri gibi düşünmeyenleri linç etmeye hazır paranoyak tipler, futbol fanatikleri… Görüyoruz ki bu kervana sinema filmleri de eklendi. Halk kültürlerinin yok oluşuna son yüzyılda şahit olmuştuk; ancak bir halkın kimliğini (uydurma Laz, Temel fıkraları üzerinden) ayaklar altına almaya kimsenin hakkı yok.
Trabzon insanı bu tarz yaklaşımları sevmiyor
Adnan Taç (Karikatürcüler Derneği Trabzon Temsilcisi): “Bizim gündelik hayatta fıkra tadındaki diyaloglarımızı kullanmaya çalışan sinema ya da dizi oyuncuları tam karşılığını veremiyor, bozuyor. Bozması bir tarafa çirkinleştiğini de düşünüyorum. Yozlaştırıyorlar da. Trabzon insanı bu tarz yaklaşımları sevmiyor aslında. Karadenizli Temel elbette böyle biri değil. Pratik zekâsıyla ve hazır cevaplığıyla bilinir. Nasrettin Hoca gibi yaşamış bir efsane değildir ama Karadeniz insanının genlerini ve özelliklerini taşıyan bir tipolojidir. Karadeniz insanı gittiği yerde kendi ekolünü üretir ve lider olur. Bunu bir tarafa yazın. Saftır ama salak değildir. O saflığa kendisi bürünür. Bir tavırdır, duruştur. Karşısındaki insanın düşüncelerini, olaylara yaklaşım şeklini anlamak yönünde bir saflık sergiler. Temel’i bu hale düşürmelerinin ve müstehcenliği işin içine sokmalarının nedeni biraz da ticari. Vaaz verirken küfreden hoca tipi elbette abartılı. Toplum içinde o kadar küfürlü konuşulmaz. Bunlar hoş değil. Trabzonlular bu anlamda filmi pek tasvip etmedi. Ama Karadeniz insanı kendisini anlatan fıkralara bile gülecek kadar hoşgörülüdür.
Zaman