İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biofizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tunaya Kalkan, yeni teknolojilerin insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda yanlış bilgilendirmeyle, toplumda teknolojik gelişmelere ilişkin korku yaratıldığını ve bunun ”elektrofobi”ye dönüştüğünü söyledi. Prof. Dr. Kalkan, elektromanyetik alanların insan sağlığına etkisi konusunda elektromanyetik dalga spekturumunun kozmik ışımalardan nükleer radyasyona, ultraviyoleden kızılötesi ışımaya kadar geniş alanda bulunduğunu ve mikrodalga fırın, cep telefonu, baz istasyonu, telsiz yayınları, yüksek gerilim hatları, tıbbi cihazlardaki sistemlerin hepsinin elektromanyetik dalga yaydığını anlattı.
Elektrofobi için doğru bilgilendirme lazım
Elektrofobinin oluşmaması için doğru bilgilendirme gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Kalkan şunları anlattı: ”Koruyucu hekimlik tedaviden önce gelmeli. Elektrofobinin oluşmaması için doğru bilgilendirmek lazım. Hangi cihazı kullanıyorsun? Ne kadar enerji yayıyor? Bunun zararlı sınırı ne kadardır? Zararlı sınır aşılmış mı, aşılmamış mı? Eğer bu bilgiyi verirsek, elektrofobinin olmasını önleriz. Başka bir deyişle, koruyucu hekimlikle, hastalığı daha olmadan ortadan kaldırırız.”
Asıl tehlikeli olan nükleer radyasyon iken, bunun tıpta, enerji üretiminde kullanıldığına dikkati çeken Kalkan, ”Doz hesaplarıyla ölçüyle veriyoruz. Elektromanyetik alanlarda da ölçüyle veriyoruz. Önemli olan dozdur, ölçüdür. Su, son derece faydalı bir şeydir. Günde 2-3 litre su içilmesi önerilir. 15 litre su içerseniz ne olur? Su zehirlenmesinden ölürsünüz. Bu kadar faydalı bir şey bile dozunun üstüne çıktığınızda öldürücü olur. Elektromanyetik alanın da belli bir dozu var. O dozun üstüne çıkarsanız zararlı olur.”
Cep telefonu ve baz istasyonunda birinci nesil, 900 megahertz için 42 volt/metre, 1.800 megahertz için 57 volt/metre sınırları bulunduğunun altını çizen Kalkan, Türkiye’de bu oranların dörtte birinin alındığını ve hastaneler ve civarındaki aletlerin de etkileşmemesi için 3 volt/metre sınırı bulunduğunu söyledi.
Radyoaktivitede doz aşımı önemli
Kalkan, standartların devlet aracılığıyla korunması, kontrol edilmesi gerektiğine işaret ederek, cep telefonunu kullanımına ilişkin olarak şu bilgileri verdi: ”Cep telefonunu kalp üzerinde ve belimizde taşımamalıyız. Vücuda yapışık taşımak çok akılcı değil. Belde, genital bölgeyi ışınlıyor ve her ne kadar zayıf da olsa sürekli olarak vücuda yakın. Tabii genital hücreler son derece hassas hücreler, onlarda değişiklik çok daha kolay olabilir. Birini ararken açıldığını görünce kulağınıza dayayın ve biri sizi aradığında, önce telefonu açın, daha sonra kulağınıza dayayın. Kulağınıza hemen dayamayın, çünkü o arada şiddeti çok yüksek, baz istasyonuyla iletişim kurmaya çalışıyor sinyal yükselterek. Radyoaktivite insanı öldürmez, ama doz aşılmadığı sürece. Teknoloji ilerledikçe bunların dozları da düşüyor. ” Prof. Dr. Tunaya Kalkan hastane, okul, cami gibi insanların toplu bulundukları yerlerde alan şiddetlerinin ”daha” sıkı denetlenmesi gerektiğine dikkati çekti.
Kişiler psikolojik olarak da etkilenebiliyor
Tunaya Kalkan, toplumda oluşan elektrofobiye ilişkin olarak, dava konusu olan durumlardan örnek verirken, mahkemede, bilirkişi raporu, ölçüm değerleri ve izin verilen sınırlara uyulduğu görülse bile, bazen kişilerin ”biz psikolojik olarak etkileniyoruz” dediklerini anlattı. Kalkan, baz istasyonunun dışarıya doğru ışıma verdiğini, aşağıya ışıma vermediğini söyledi. Teknoloji Bilgilendirme Platformu olarak elektrofobiyi doğru bilgiyle ortadan kaldırmayı, doğru bilgilendirmeyle toplumun ve insanların korunmasını amaçladıklarını vurgulayan Kalkan, bu kapsamda toplantı, konferans ve çalıştay düzenleneceğini söyledi.