Uçakla Nüfus Kontrolü!

Yetişkin Sağlığı
Uçaklarla TOKSİK oranlarda alüminyum spreyleme ve alüminyuma dayanıklı GDO tohum Gökyüzüne baktığımda bazı uçakların arkalarında bıraktıkları dumanın neden çook uzun süre dağılmadan kaldığını hep mera...
EMOJİLE

Uçaklarla TOKSİK oranlarda alüminyum spreyleme ve alüminyuma dayanıklı GDO tohum

Gökyüzüne baktığımda bazı uçakların arkalarında bıraktıkları dumanın neden çook uzun süre dağılmadan kaldığını hep merak ederdim. Yakın bir süre önce izlediğim bir film konuyu biraz daha derinden incelememe neden oldu. Benim toksik bulutlar (chemtrails-kemtreyls) olarak adlandırmayı tercih ettiğim bu fenomen aslında çoktandır birçok kişinin merceği altındaymış.

1990 yılından beri havadan ilaçlanıyoruz

Konuyla ilgili yakın bir zamanda çıkan What in The World Are They Spraying adlı belgeselin yapımcısı Edward Griffin’e göre yeryüzü atmosferi uçaklar tarafından 1990 yılından beri sürekli olarak spreyleniyor. Gökyüzüne baktığımızda uçakların arkasında bıraktığı uzun, bazen saatlerce havada çözülmeden kalan ve ancak uzun bir süre geçtikten sonra dağılan ya da bulutumsu şekillere dönüşen bir iz görürüz. Baziları bunun uçağın motorlarından çıkan buhar ya da buz kristalleri (contrails) olduğunu iddia ederler ancak araştırmacılara göre uçak motorlarından çıkan buharın oluşturduğu buz kristalleri (contrails) havada 10-15 saniye sonra çözülür, 30.000 fit gibi yüksek irtifalarda ve -38 derece gibi düşük ısılarda oluşur, boyu çok uzun olmaz, genelde uçağın rotası istikametinde düz bir çizgi izler. Benim Toksik Bulutlar demeyi tercih ettiğim Kemtreyler (Chemtrails) ise herhangi bir irtifa ya da ısıda oluşabiliyor, bazen saatlerce dağılmıyor, spiral, daire gibi farklı formlarda oluşabiliyor. Uzun süre dağılmadığı için boyu kilometrelere varabiliyor ve zaman içinde farklı bulutumsu şekillere bürünebiliyor.

ABD, Avrupa ve Yeni Zelanda’da bu jet spreylemesinin yoğun olarak yapıldığı bölgelerdeki kar, yağmur, toprak ve su analizlerinden elde edilen sonuçlarda yüksek oranlarda ağır metallere, diğer bazı parçacıklara ve toksik patojenlere rastlandığı bulgulanmış. Bu toksik ağır metallerin bazıları ve en önemlileri Alüminyum, Baryum, Strontiuum, Etilen Dibromid. Ayrıca Körfez Savaşı’ndan evlerine dönen ABD askerlerinin yüzde 45’inde görülen Mycoplasma Fermentes Incognitus gibi genetik mühendisliği ürünü patojenler ve bilinmeyen nano-parçacıklar da bulgular arasında. Araştırmacılar spreylerde morgellon patojeni bulduklarını da belirtiyorlar.

Sanayi olmayan bölgede ölümcül miktarda alüminyum

ABD’de yüzlerce kilometre çapında, hiçbir endüstrinin olmadığı ancak uçak spreylemesinin yoğun olarak yapıldığı Shasta Dağı’nın yüksek bölgelerinde ABD Tarım Bakanlığı (USDA) biyologlarından Francis Mangelis’in yaptığı araştırmada alınan numunelerde 61100 gu/l Alüminyum, 83 ug/l Baryum ve 383 ugl/Strontiyum’a rastlanmış. Buradaki Alüminyum normalin 60.000 kat fazlası. Biyolog Mangelis’e göre bu bölgede toprağın pH’ı da 10 ila 12 kat artmış. Mangelis’e göre bu toprakta tarım yapılması mümkün değil. Mangelis aynı bölgede benzer bulgular elde eden 30’a yakın araştırma olduğunu söylüyor. Bu araştırmalarda alınan numunelerde de yine normalin 30.000 ila 50.000 katı oranında alüminyuma rastlanmış. Buradaki Alüminyum hiçbir sanayinin olmadığı bir bölge için öldürücü derecede yüksek bir oran. Yine ABD’nin Phoenix eyaletinde yapılan bir araştırmada havada normalden 39.000 kat fazla Alüminyuma ve 17.000 kat fazla Baryuma rastlanmış. Yeni Zelanda’da yağmur sularında yapılan ölçümlerde kana karıştıktan sonra beyne kadar ulaşıp Alzheimer hastalığına neden olabilecek nano-alüminyum parçacıklara ve bağışıklık sistemini baskılayıcı Baryuma rastlanmış. Yine konuyla ilgili araştırma yapan gazeteci Will Thomas’ın raporuna göre spreylenen bölgelerde yapılan yağmur analizlerinde yeni türetilmiş kimyasallar ve alüminyuma rastlanmış.

Havada bir şey var ama ne bulut, ne kar, ne de yağmur…

Ayrıca bazı meteorologların meteoroloji uydularından alınan verilere dayanarak yaptığı değerlendirmelere göre havadaki bazı oluşumlar ne bulut, ne kar, ne de yağmur niteliği gösteriyor. Alman RTL kanalı Alman askeri uçaklarının spreyleme yaptığını ve bunun meteorologlar tarafından kanıtlandığını belirten bir haber yaptı. Habere göre bir anda sadece meteoroloji radarlarında beliren ve 350 km hızla hareket eden bu bulutlar ilk kez 2005 yazında, daha sonra 2006 Mart’ında belirdi. Alman askeri uçakları meteoroloji radarında bulutların belirdiği Hollanda sınırında askeri tatbikat yaptıklarını kabul etti. Alman meteorolog Karsten Brandt’e göre bu kimyasal spreyler polimer ve metallerden oluşuyor ve radar sinyallerini bozuyor. Ancak bu spreylemenin çok yaygın olması ve geniş bir bölgeye dağılmış olması akıllarda bazı soru işaretleri oluşturuyor. Askeri yetkililer spreylerin çok az oranlarda kullanıldığını ve zararsız olduğunu kabul etmelerine karşın Karsten bu kadar geniş çapta bulut oluşturmak için tonlarca kimyasalın kullanılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca Alman meterologların kayıtlarına göre kimyasal aerosol bulutları alçak irtifalarda kaydedilmiş. Halbuki motorların oluşturduğu buz kristalleri yüksek irtifalarda (30.000 fit gibi) görülüyor. Alman meteorologlara göre bu kimyasal bulutlar Westfalia, Bielefeld ile Ruhr’dan Saxony ve Hamburg’a kadar olan bölgeyi kapsıyor.

Alman Yeşiller Partisi’nden Johannes Remmel’e göre gizli operasyonlarla geniş bölgeler zehirleniyor ve hükümet buna bir açıklık getirmeli. Meteorolog Karsten Brandt ise elde ettiği verilere dayanarak bir dava açmış durumda.

Uçak motorlarından çıkan buz kristalleri (contrails) -38 derecede ve 30.000 feet’te oluşup havada çok uzun süre durmadan, 10-15 saniyede tamamen dağılan bir yapıya sahipken uçaklardan bırakılan kimyasal spreyler farklı yüksekliklerde çok uzun süreler atmosferde çözülmeden kalıyor ve bazen bir süre sonra neredeyse tüm gökyüzüne geniş bir şekilde ve farklı formlarda yayılıyor. Bazen uçağın her iki tarafından kanat ya da gövdede bulunan püskürteçlerden bazen ise kuyruk bölgesinden püskürtülüyor. Bazen uçakların istikametlerine göre çapraz şekilde birbirini kesiyor ya da dairesel, spiral gibi formlarda olabiliyor. Ayrıca şu unutulmamalı ki sivil ticari uçaklar genelde belirlenen rotalarda ve düz çizgiler takip ediyorlar. Halbuki sprey bulutları çok karmaşık formlarda ve ticari rotaların dışındaki istikametlerde görülebiliyor.

ABD’nin Federal İklim Değiştirme Bürosu

Jeomühendislik ya da iklim mühendisliği yeni bir şey değil. ABD, Rusya, Çin gibi teknolojisi olan ülkeler uzun yıllardan beridir yeryüzü atmosferini istenilen (askeri, ekonomik ya da diğer sebeplerle) şekilde değiştirmek için çok çeşitli yöntemler deniyorlar. Şu an ABD’de 50 adet iklim mühendisliği projesi yürütülüyor! ABD Hükümeti 2005 yılında amacı iklimi ve havayı degiştirmek olan Federal İklim Değiştirme Bürosu’nu kurdu. 

Şimdi biraz daha ilerleyelim. Aralık’ta Meksika’nın Kankun şehrinde yapılan İklim Toplantısı’nda ABD ve İngiltere hükümetleri tarafından eğer gaz emisyonlarındaki indirim sağlanamazsa Plan B’ye geçilmesi ve Jeomühendisliğin kullanılması önerildi. Birleşmiş Milletler’e bağlı IPCC’ye (Uluslararası İklim Değişikliği Paneli) verilen öneride ABD’nin konuyla ilgili araştırma komisyonunun başına getirilmesi istendi ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi için jeomühendislikte kullanılacak en uygun yöntemin de uzmanlar tarafından belirlenen Stratosferin Sülfatlanması olduğu ileri sürüldü (yani atmosferin sülfatla spreylenmesi).

Yani jeomühendislerin eskiden inkar ettiği atmosferin spreylenmesi konusu artık açıkça dillendirilmeye başlandı. Environmental Materials Reference Başkanı Alvia Gaskill’e göre aslında stratosfere Sülfür ya da Alüminyum salınması suretiyle güneş ışınlarının yansıtılması ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi fikri yeni bir fikir değil.  

Örneğin ABD Patent Enstitüsü’nden 26 Mart 1991 yılında Küresel Isınmaya Karşı Stratosfer Welsbach Ekimi (Stratospheric Welsbachseeding For Reduction Of Global Warming) adlı bir patent alınmış. Patentin numarası: 5.003.186

Bir diğer patenin adı Atmosferin Üst Kısmında İyon Bulutları Oluşturmak İçin Baryum Salma Sistemli Roket (Rocket Having Barium Release System To Create Ion Clouds In The Upper Atmosphere). Patent 4 Haziran 1974 tarihli ve numarası 3.813.875

Amerikan Bilim Geliştirme Kurumu’nun  (AAAS) 19-22 Şubat 2010 tarihleri arasında ABD’nin San Diego eyaletinde yaptığı son toplantısında iklim değişikliğine çözüm olarak jeomühendislikten ve atmosferin Alüminyumla spreylenmesinden bahsedildi. AAAS toplantısında Jeomühendislik, Bilim, Hükümet ve Belirsizlik adlı bir sunum yapan jeomühendis David Keith (Calgary Üniversitesi) Alüminyumla araştırmalara başladıklarını, henüz ciddi bir rapor yayınlamadıklarını, ancak ileride araştırılmamış korkunç bir şeyin bulunma olasılığının olduğunu söyledi. David Keith’e göre nasıl kemoterapi zararlı olmasına rağmen kullanılıyorsa, atmosferi spreylemek de iklimi tedavi etmek için kullanılabilir ve hatta kullanılmalıdır.

Yüce bir amaç için insanları öldürmek…

AAAS toplantısında sunum yapan bir başka jeomühendis olan Ken Calderia küresel ısınmayı engellemek için stratosfere kimyasal madde enjekte edilmesinin bir seçenek olduğunu dillendiriyor. Yine bir diğer jeomühendis ise daha yüce bir amaç ya da çoğunluğun iyiliği için insanların öldürülmesinin bir seçenek olabileceğini savunuyor. Aynı şekilde ABD Başkanı Barack Obama’nın Bilim ve Teknoloji danışmanı John Holdren de küresel ısınma için stratosferin spreylenmesinin bir seçenek olduğunu savunuyor. John Holdren daha önce de dünya nüfusunun çok fazla olduğunu ve azaltılması gerektiğini savunmuştu.

AAAS’ye göre stratosferin spreylenmesinin küresel ısınmaya, kuraklığa ve ozon tabakasına faydası olacak. Ancak aerosol spreyi araştırmacılarına göre bu spreyler arı kolonilerinin toplu ölümünden, son zamanlarda görülen toplu kuş ve balık ölümlerinden ve bazı hayvan türlerinin yok olmasından sorumlu.

What in the World Are They Spraying filminin yapımcısı Edwin Griffin’e göre atmosfer insanlığın isteği dışında ve hiçbir ön araştırma yapılmadan 1990 yılından beri NATO’ya üye ülkelerin askeri ya da sivil uçakları tarafından spreyleniyor. Bu spreylerde Sülfat değil ama daha çok Alüminyum kullanılıyor. (Türkiye’de de 24 NATO Üssünün olduğunu unutmamak gerekir).

Alüminyum gibi toksik olduğu bilinen tonlarca kimyasal (şu ana kadar 200 milyon ton salındığı tahmin ediliyor) maddenin her gün spreyleme yöntemiyle atmosferimize, suya, toprağa karıştırılmasının arkasında nasıl bir mantık olabilir? ASSC toplantısına katılan jeomühendislere göre alüminyum küresel ısınmayı geri çevirmek için kullanılabilecek Sülfata göre daha ucuz ve daha etkili bir madde. Ancak Dr. Jammy L. Born’a göre alüminyum doğada çözülmesi onlarca yıl süren kanserojen bir madde. Yine Dr. James Rot’a göre alüminyum organizmada biriken toksik bir madde. Son araştırmalar ABD’de Alzheimer hastalığının son derece yüksek oranlarda arttığını gösteriyor. İşin ilginç yanı, Alzheimer hastalığında etken olan maddelerden birinin Alüminyum olması. Alüminyumun toksik oranlarda özellikle üst solunum yolları hastalıklarına neden olabileceği belirtiliyor. Astım, bronşit, pnömoni ya da nezle benzeri hastalıklar da alüminyum kaynaklı artabiliyor. ABD’de sigara kullanımı azalmasına rağmen solunum yolları hastalıkları 8. sıradan 4. sıraya yükselmiş ve spreyleme nedeniyle 5 yıl içinde 3. sıraya yükselebileceği vurgulanıyor.

Bir diğer iddia ise spreylerde 1960 yılında laboratuarda üretildiği iddia edilen morgellon patojenlerinin bulunduğu. Bu patojeni üreten bilim adamının yakın bir zamanda bu patojeni ürettiğini doğruladığı da iddialar arasında. BBC haber kanalının 10 Ekim 2002 tarihli haberinde ABD kimyasal silahlarla deney yaptığını kabul etmişti. Stratosfer aerosol spreylerini araştıran araştırmacılara göre spreylerde tespit edilen Baryum toksik oranlarda insan bağışıklık sistemini çökertiyor.

Epidemolog Rosalie Bertell’e göre aerosol uçak spreyleri biyolojik savaş deneyi ya da hazırlığı olarak yapılıyor olabilir ve bu spreyler büyük ihtimalle dünya ekosistemini felaket düzeyinde alt üst ediyor.

1980’lerde ABD’de ilk ticari güneş enerjisi jeneratörlerinin yapımında çalışan Dane Wigington’a göre ilk iklim ya da jeomühendislik çalışmaları 50 yıl önce başlamış. ABD’de bu konuda resmi dokümanlar bile mevcut. Bunlardan biri Owning The Weather. Bir diğer belge de Space Conservation and Control Bill (Uzay Koruma ve Kontrol Yasa Teklifi). Bu yasa taslak halinde iken içinde stratosfer spreyleme yani kemtreyl (chemtrail)’lerden de bahsedilirken daha sonradan yasalaşmadan bu ibare çıkarılmış.

Ağaç katili alüminyum

Alüminyum konsantrasyonlarının yüksek olduğu topraklarda yüksek pH nedeniyle tarım yapılamayacağı biliniyor. Ancak bununla kalmıyor. Aşırı yanıcı olan Alüminyumun bir diğer etkisi de ağaçları kurutması ve daha kolay yanabilir hale getirmesi. Yine Kaliforniy’nın Shasta Dağı bölgesinde mantıklı bir neden olmaksızın kuruyan ağaçlarda yapılan araştırmalarda ağaç kabuklarında yüksek oranlarda alüminyuma rastlanmış. Yine Hawai’de kabukları normalde sert olan palmiye ağaçlarının kabuklarının elle kolayca sökülmeye başladığı bölgelerdeki çocuk saç örneklerinde normalin üstünde Alüminyuma rastlanıyor.

Belçika’da Belfort Grubu tarafından düzenlenen dünyanın ilk Stratosfer Spreyleme- Kemtreyl  konferansına birçok aktivist, bilim adami, alternatif medya gazetecisi ve araştırmacı katılmış. Bu toplantıya katılan Belçika Evergem eski valisi Peter Vereeke’ye göre tüm bilimsel verilerin ışığında stratosfer spreyleme fenomeni artık bir gerçek. Yine, tıp araştırmacısı ve gazeteci Desiree Rover’a göre insanlık uzun bir süreden beri spreylerle aptallaştırılıp kısırlaştırılmaya çalışılıyor. Toplantıya Hollanda Teknik Üniversitesi’nden katılan Coen Vermeeren aerosol spreyleme ile ilgili birçok yanıtsız sorunun bulunduğunu, ancak hükümetlerin bu konuyla ilgili hiçbir yanıt vermediğini söylüyor. 

ABD Tennesse vekillerinden Bart Gordon’a göre jeomühendislik birçok bilinmeyeni, endişeyi ve felaket derecesinde çevresel yan etkileri barındıran bir konu.

Alüminyuma dirençli gen ile GDO tohum

Peki tam bu gelişmeler olurken Alüminyuma dayanıklı gen için ABD Patent Enstitüsü’ne başvurulmus olmasını nasıl açıklayacağız? Tesadüf mü? 1 Eylül 2009’da alınan patentin adı Alüminyum Resistant Gene (Alüminyuma Dirençli Gen) ve Patent Numarası: 7582809. NY Ithaca’da Cornell Üniversitesi’nde geliştirilen patent ABD Tarım Bakanlığı ile Brezilya Tarım Araştırmaları Kuruluşu’na verilmiş.

Zamanla aşırı alüminyum konsantrasyonu nedeniyle organik tarım yapmayı bırakın, tohumun bile filizlenmeyeceği topraklarda pek yakın bir zamanda Monsanto ya da bir diğer GDO şirketi hemen imdadımıza mı yetişecek yoksa? Bunu zaman gösterecek.

Neden?

Spreylemenin nedenleriyle ilgili tahminlerde bulunmak için belki erken ama şu an için spreyleme ya da stratosfer aerosol jeomühendisliğinin nedeni olarak ileri sürülen teorilerin birkaçı şöyle:

• Baryum ile de denendiği söylenen HAARP adlı bir diğer jeomühendislik teknolojisinin bir parçası olarak
• “Yemek yemek ve boşaltmak dışında bir işe yaramayan” gereksiz kitlenin (yani bizlerin) nüfusunun azaltılması için
• Laboratuarda oluşturulmuş bazı patojenleri salmak ve çözüm olarak ilaç ya da aşı satmak için (Hegel diyalektigi = Problemi yarat, tepki gelsin, sonra çözümü sun).
• Spreylenen maddelere dayanıklı GDO’lu tohumları patentleyerek dünya gıda tedariğini tam kontrol altına almak için
• Kimilerine göre bu Pentagon ve büyük ilaç şirketlerinin ortak bir projesi.
• Elektromanyetik deneyler
• Hepsi

Zamanla sanırım tüm bunlar bir açıklığa kavuşacak. Ancak eski FBI görevlisi Ted Gunderson’a göre Toksik Spreylemenin varlığı konusunda hiçbir şüphe yok. Bu bir gerçek. Nedeni ne olursa olsun bir soykırım ve cinayet işlenmekte. Ve buna bir an önce son verilmeli.

Not: Discovery Channel yayınladığı bir filmde uçak aerosol spreylerinin uçak motorlarından çıktığının iddia edildiği ileri sürülüyor. Ancak uçaklardan aerosol spreyleme konusunda araştırma yapan kişilerin çoğunluğu uçak yakıtına koyulan kimyasalların motor egzostu aracılığıyla atılmadığını iddia ediyorlar. Araştırmacıların iddiası uçaklara yerleştirilen tanklardaki kimyevi maddelerin boşaltma boruları aracılığıyla, motordan geçmeden ya da yanmadan, tıpkı zirai ilaçlamada olduğu gibi doğrudan havaya püskürtüldüğü. Ancak uçak yakıtlarına yerleştirilerek bütün uçakların bu kimyasalları havaya salması için bir patent girişiminin olduğu iddialar arasında.