Kilo artışının ve şişmanlığın arkasında çoğu insanın farkında olmadığı bir hastalık vardır; Reaktif Hipoglisemi. Kan şekeri düşüklüğü olarak isimlendirilen bu hastalık aslında diyabetin ilk adımıdır. Diyabette pankreasın salgıladığı insülin salınımındaki bozukluk nedeni ile kan şekeri normal düzeyin üstündedir. Reaktif hipoglisemide ise kan şekeri normalin daha altında olur.
Bu hastalığın en önemli belirtileri ;
• Sık acıkma ve uzun süre açlığa dayanamama
• Yemekten sonra doymama hissi
• Uzun süren açlıklarda baş ağrısı – sinirlilik
• Tatlı krizleri
• Sabah uyanmalarında zorlanma
• Genel olarak halsizlik, yorgunluk, enerji düşüklüğü ve depresif bir ruh hali
Radikal’in haberine göre Reaktif hipogliseminin kesin tanısı tokluk kan şekeri ( OGTT ) ölçümü ile konulur. Bu test 3-4 saat süren bir testtir ve saat başı kan şekeri ölçülür. Çıkan sonuçlara göre bir öğün modeli oluşturulur. Eğer şeker düşüklüğü ortaya çıkarsa ara öğünler alınmalıdır.
Yapılan testlerin genelinde 3-3.5 saat sonra kan şekerinin düştüğü gözlenmiştir. Hipoglisemi belirtilerini önlemek ve öncelikle kilo almayı durdurabilmek sonrasında kilo kontrolünü sağlayabilmek için beslenme temel tedavidir. Yapılan çalışmaların çoğunda ve hasta takiplerinde eğer beslenme düzeni oluşturulursa belirtiler kaybolmaktadır. Kan şekerinin düşmeye başladığı saatlerde mutlaka ara öğün alınmalıdır. Buradaki amaç şeker düşüklüğünü engellemek ve ilerleyen sürelerdeki acıkma ataklarını önlemektir.
Beslenme tedavisi
Beslenme düzeni genellikle 2.5-3 saatlik öğünler yaparak oluşturulmalıdır ve bu hayat boyu sürmelidir. Çünkü bu hastalığı tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Beslenme ve hayat tarzı değişikliği ile belirtileri ortadan kaldırmak mümkündür ancak dikkat etmeyi bıraktığınız an her şey yavaş yavaş eski haline döner.
Ara öğünler bu tedavinin temelini oluşturur. Çünkü ara öğünlerin düzenli alınması ana yemeklerde kontrolü sağlar. Özellikle posa içeriği yüksek, kan şekerini hızlı yükseltmeyecek ve Glisemik İndeksi düşük besinler tercih edilmelidir. Beyaz unlu yapılmış her türlü yiyecek veya saf glukoz ya da şeker içeren yiyecekler doyma hissini daha zor oluşturacağı için ara öğün olarak uygun değildir. Meyvelerin fruktoz içermelerinden dolayı, ara öğünlerde tek başına tüketilmesi yeterli değildir, yanında mutlaka lifli bir karbonhidrat, kepekli ekmek, galeta, grisini vb. besinler alınmalıdır.
Risk grubu
Bu hastalık için dikkat etmesi gereken risk grubu, ailesinde diyabet öyküsü olanlar, hızlı kilo alanlar veya kilosunu ideal sınırları içinde tutamayanlardır. Diğer belirtilerin olup olmadığına da dikkat edip gerekli kontroller yapılmalıdır. Özellikle karın bölgesindeki yağlanma artıyorsa yani elma tipi dediğimiz şişmanlık görülüyorsa pankreasın insülin salınımında bozukluklar başlar. Bu tablo ilerde diyabete de neden olabileceği için çok önemlidir.
Tip 2 diyabetin gelişimesi şeker düşüklüğü ile başlar ve uzun bir zaman sürecinde yavaş yavaş pankreas görevini yapamaz hale gelir. Kilo artışı, hareketsiz bir yaşam ve düzensiz beslenme ile bu hastalığı daha erken zamanda ortaya çıkmasına neden olabilirsiniz
Özetle, en önemli kurallar
* Sık öğün yapmak ve uzun süre aç kalmamak ( 6-7 saat gibi )
* Ara öğünlerde tok tutacak posalı karbonhidrat almak
* İdeal kiloyu korumak