“10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı günü” ruhsal sağlığa dair dikkat etmemiz gerekenleri bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. Sakin, huzurlu, mutlu ve başarılı bir yaşamı arzulasak da hayatın gerçekleri bambaşka olabiliyor. Hisar İntercontinental Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Nesrin Koçal, kendimiz ve sevdiklerimiz için cennet gibi bir yaşamı arzulasak da, çatışmasız, hep mutlu ve başarılı zamanları düşlesek de içinde bulunduğumuz gerçeklerin bambaşka olabileceğine değiniyor.
Ruh sağlığı için farkında olmak ilk adım!
Dr. Koçal, ruhumuzun sağlıklı olması demek sorunsuz, çatışmasız, stressiz, hep mutlu ve başarılı olmak değildir diyerek, aşağıda ki konuları paylaştı. Günlük yaşamın bize sunduğu sorunlarla ve iç dünyamızdaki çatışmalarla başa çıkabilmek, işimizi gücümüzü, ilişkilerimizi rayında sürdürebilmek, ideallerimize olabildiğince yaklaşabilmek, belki bir anlamda kendimizce ‘denge’yi tutturabilmek büyük önem taşıyor. İnsanın ruh sağlığını belirleyen çeşitli etmenler var. Genetik yapısı, doğduğu günden itibaren karşılaştığı çevre, yani ailesi ve sosyal çevresi, yaşadığı toplumun yapısı gibi. Bunlarla varılan yerde, şu anda bir şeyleri değiştirebilmek, değiştiremeyeceklerinizle barışmak ve daha ‘kaliteli’ yaşamak mümkündür.
Her bireyin kendince bir reçetesi olmalı…
Herkes birbirinden farklı olduğu ve herkes biricik olduğu için bunun reçetesi yok, ama önce gelen kendini tanımak, kendini bilmek. Sizi neyin sinirlendirdiğini, neyin üzdüğünü, neyin mutlu ettiğini, nerede nasıl davrandığınızı bilirseniz, bunu görmek için biraz çaba harcarsanız o biricik reçeteye de sahip olabilme olasılığınız artar. Farkında olma ile açılan yol, değişmenin ve değiştirmenin ilk adımıdır. Gece uyuyamadığınızda, aklınıza takılanların ve sizi kedere boğan esas şeyin ne olduğunu ve bunu nasıl yaşamınızın dışında tutmayı ya da kabullenmeyi becerebileceğinizi düşünmeye başladığınızda ve bunun için küçük adımları atma gücünü bulduğunuzda ray değiştirmeye başlamışsınız demektir.
Kişi problemlerin nedeni önce kendi içinde aramalı!
Günümüzde büyük kentlerde yaşanan, evden çıktığınız andan itibaren, hatta uyandığınız andan itibaren başlayan karmaşa ve uyaran fazlalığı, işinizin getirdiği yükler bir yandan kendinize yabancılaşma, öte yandan yalnızlaşma ile sonuçlanabiliyor. İnsan giderek yüklenince de bir yerde sağlıksızlığa dair sinyaller verebiliyor. Tahammülsüzlük, biteviye yorgunluk, nedensiz gibi görünen sıkıntı atakları, baş ağrıları, ümitsizlik, çaresizlik gibi. Hisar İntercontinental Hospital Psikiyatri Uzmanı Dr. Nesrin Koçal, “Başınız ağrıdığında, ağrı kesici almanın yanı sıra ‘Bugün neden başım ağrıdı?’ diye düşünmeye çalışırsanız, baş kadar ruh sağlığınız için de bir şeyler yapmaya başlamış olursunuz” diyor. Bu noktada akla gelmesi gereken ilk nokta ruhun da nefese ihtiyacı olduğudur. Nasıl nefes alabiliyorsanız; kimi şeylerden uzak kalarak, kimi şeylere yakınlaşarak, spor ya da kanaviçe yaparak, bencilce davranarak, mizaha başvurarak. Ruhun kendini sevmeye ihtiyacı vardır; sevdiği şeyleri yaparak ve sevildiğini hissederek.
Ruhun ümide ve çareye ihtiyacı vardır..
Bazen insan kendine bu soruları sorduğunda bir cevap bulamayabilir. Ya da yaşananlar öylesine yüklüdür ki, öylesine kaldırması zordur ki, giderek kaygılara ve çökkünlüğesaplanabilir. O zaman profesyonel bir destek almak, yani bir psikiyatriste başvurmak çözüme ve sağlığı korumaya giden yol olabilir.