Ruh sağlığımız için dostluk ve arkadaşlıklara ihtiyacımız var

Yetişkin Sağlığı
Prof. Dr. Medaim Yanık’ın Star gazetesindeki yazısı.. Mizaç özelliğimizin içedönük – dışadönük spektrumunda bir yerde olması, psikoloji/psikiyatrinin uzun zamandır vurgu yaptığı meselelerden bir...
EMOJİLE

Prof. Dr. Medaim Yanık’ın Star gazetesindeki yazısı..

Mizaç özelliğimizin içedönük – dışadönük spektrumunda bir yerde olması, psikoloji/psikiyatrinin uzun zamandır vurgu yaptığı meselelerden biri. Bazılarımız ağırlıklı olarak içedönük tarafta, bazılarımız dışadönük tarafta, çoğunluğumuz ise ortada bir yerde bulunuyor. Bu mizaç yapımız en az yüzde 50 oranda yapısal, yani genetik.

Yalnızlık, sosyal izolasyon içinde olmak ise, içedönük olmaktan farklı bir şey. Yalnız olmak, başka insanlarla yakın bağlar içinde olmamak demek. Hayatında dostun, arkadaşın, kankan vb. olmaması demek. Diğer insanlarla bağlantının zayıf veya neredeyse olmaması demek.

Başkalarıyla sosyal bağlarla bağlanmak, duygusal alışverişler yapmak, beraber aktiviteler içinde olmak hem ruh sağlığımız hem de bedensel sağlığımız için koruyucu. Neredeyse mutlu olmamızın en önemli belirleyicisi. Yalnız olmak ise aksine hem bedenimize hem de ruhsal dünyamıza zarar veriyor.

İçedönük olup insanlarla anlamlı bağ kurmak mümkün

İçedönük olmak veya dışadönük olmak tek başına övülecek veya yerilecek bir şey değil. İki tarafın da avantaj ve dezavantajları var. İkisinin de aşırı şekilleri problemler oluşturabilirken, ılımlı halleri pek sorun çıkarmaz. Önemli olan mizaç özelliğimizin ve bu özelliğin hayatımıza neler getirdiğinin farkına varmak, o özelliğimizle barışık olmak ve bu özelliğimizi dikkate alarak hayatımıza düzenlemeler yapmaktır.

Yalnızlık bağlanmanın karşıtı

Yalnızlık psikolojik ve sosyal açıdan risk faktörü. İnsan doğası gereği “bağlanan” bir varlık. Anne ile çocuk arasında başlayan bağın, artarak başka kişilerle hayat boyu devam etmesi gerekiyor. Yalnızlık aslında “bağlanma” halinin karşıtı. Bu anlamdaki yalnızlık, geçici bir uzlete çekilme halini anlatmıyor. Veya kişinin kendi zihniyle baş başa kaldığı, nitelikli zaman geçirmeyi veya tefekkür halini de tanımlamıyor. Burada sorunsal olan, kişinin başkalarıyla anlamlı bağ kurmaksızın, boşta ve kendine kalma halini tanımlıyor. “Sosyal izolasyon” anlamında yalnızlıktan bahsediyorum.

Yalnızlık içedönük olmanın doğal ve kaçınılmaz sonucu değil

Bu yazının özü şu mesaj üzerine kurulu: İçedönük olmak anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir hal. Normalin bir versiyonu. Bu sebeple de savaşılacak bir durum değil. Sosyal yalnızlık ve sosyal izolasyon ise mücadele etmemiz gereken bir durum. Çünkü yalnızlık içedönük mizaca sahip olmanın doğal ve kaçınılmaz sonucu değil. Bir kişi içedönük mizaca sahip olup, insanlarla güçlü sosyal bağları olabilir. Grubun içinde çok konuşmayabilir ama bir grubun anlamlı bir üyesi olabilir.

Sonuç olarak, esas sorun, aşırı olmadıkça, içedönük olmak değil, insanlarla bağ kurmadığımız, sosyal izolasyon hali olan yalnızlık. İçedönüklük yalnızlaşma eğilimine katkı sağlasa bile, mutlak neden olarak gösterilemez. İçedönük olmakla savaşmamız gerekmez ama sosyal izolasyon anlamındaki yalnızlıktan çıkmak için mücadele etmek gerekli. Sağlıklı ruh hali için dostluk ve arkadaşlıklara ihtiyacımız var.