İftar ve sahurda acıkma korkusuyla her şeyden yiyeyim diyerek aynı öğünde birden fazla besin çeşidi tüketmek sağlık açısından risk oluşturuyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji Beslenme ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mücahit Özyazar, Ramazan döneminin hem ibadet hem de vücudumuzu dinlendirmek için bir fırsat olması gerektiğini belirtti.
Acıkma korkusuyla yapılan çok çeşitli beslenme davranışının yapılan en büyük yanlış olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özyazar “Ramazan’da yapılan en büyük yanlış, iftar ve sahurda acıkma korkusuyla aynı öğünde birden fazla besin çeşidi tüketmektir. Et, sebze çeşitleri, makarna, pilav, salata, pide ve ekmek çeşitleri, tatlı, bol glikoz içeren meyve suları, yoğurt gibi besin gruplarının bir arada alınması metabolizmada ilave bir enerji birikimine yol açtığından, Ramazan sonunda kiloyla beraber mutsuzluk da yaşanabilir. Ayrıca yorgunluk, halsizlik, üşüme hissi, uykuya meyil, baş ağrısı, dalgınlık, dikkatsizlik, çalışma isteksizliği, mide ağrıları ve kabızlığa neden olur” dedi. Özyazar, iftardan 1-2 saat sonra evde ya da dışarıda hafif yürüyüşler şeklinde 20 dakikalık egzersizlerin yeterli olduğuna dikkat çekti.
TATLI YERİNE KAYISI VE KİRAZ
Prof. Dr. Mücahit Özyazar şunları söyledi: “İftarda; boş mideye birden yüklenmemek; ağırlık ve gaz yapıcı etkileri olan besinlerden uzak durmak, çorba ve salatayla başlanan yemeğe 5-10 dakika ara vermek, yağsız dana eti tercihli sebze yemeği tükemek gerek. Tatlı ihtiyacı varsa birkaç kayısı ya da kiraz gibi meyveleri tercih etmek, susama hissini 1-2 bardak ev yapımı ayranı yavaş yavaş tüketerek gidermek uygun olur. İftar ve sahur arasında mutlaka bol su içilmesi ve sahurdan sonra mide dolu olduğu için hemen yatılmaması da önemli.”
KALP HASTALARINA RAMAZAN UYARISI
Prof. Dr. Ertuğrul Ercan,”Koroner kalp hastalığı tedavi edilmemiş kişiler, kontrolsüz hipertansiyonu olanlar ve kalp kapak hastalığı bulunanlar için oruç tutmak riskli olabilir” dedi.
Hipertansiyonla Mücadele Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Ercan, oruç tutanlarda kalp-damar sisteminde pıhtılaşma oluşma riski ve iyi huylu kolesterol olarak bilinen HDL kolesterolün artış gösterdiği, koroner arter hastalığı için risk faktörü olan homosistein seviyelerinin azaldığının klinik çalışmalarda görüldüğünü söyledi.
Prof. Dr. Ercan, şunları kaydetti:
”Ancak bazı kalp hastalarında da oruç tutma sonucu hastalıklarında kötüleşme, ritm bozuklukları ,kalp krizi gibi istenmeyen olaylar görülmektedir. ‘Kalp hastalarının hiçbiri oruç tutamaz’ demek doğru değildir. Özellikle koroner kalp hastalığı tedavi edilmemiş kişiler, kontrolsüz hipertansiyonu olanlar, kalp yetersizliği hastaları ve önemli kalp kapak hastalığı bulunanlar için oruç tutmak riskli olabilir.
ŞEKER HASTALARI DİKKAT
Prof. Dr. Mücahit Özyazar, Ramazan’da özellikle insülin ve çok sayıda ilaç kullanan diyabet hastaları, kalp hastaları, birçok kez çeşitli tansiyon ilacı alan kişiler, hamileler ve emzirenler, ağır böbrek hastası olanlar, mide ve bağırsak problemi olanlar, ağır solunum yetersizliği çeken hastalar ve çok ağır işlerde çalışanların oruç tutmasının sakıncalı olduğunu belirtiyor. “Bilinenin aksine iftarda ve sahurda glikozlu yiyecek tüketimi gün içerisinde kan şekerinin düşmesine neden olur” diyen Prof. Dr. Mücahit Özyazar, “Sahurda yemek yemeden oruç tutmak veya gece yatmadan önce yemek yemek de çok yanlış. Güne daha halsiz ve enerjisi bitmiş bir şekilde başlamaya neden olabilir. Çünkü açlıktan kan şekeri daha erken düştüğü için bu şekildeki bir beslenme şekli asla önerilmez” diye konuştu.
Uzmanlar oruç süresince ‘tek öğünde herşeyi yemek’ gibi bir davranış biçiminin sağlık sorunlarını tetikleyebileceği uyarısında bulundu.
AA