Geçen yıl yediğimiz karpuzlarda kabak aşısı olduğu için tadının kaçtığını tartışmıştık. Karpuz verimi artmış; ama karpuzun tadı kabak tadı vermişti. Aynı tartışma domates ve biberde de var. Yapılan bir araştırma ülkemizde tüketilen soya fasulyesinin neredeyse tamamının genetiği değiştirilmiş ürün olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Ülkemize ithalat yoluyla gelen birçok tarım ürününün genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) olması ise şüphe konusu. Bitkilerde tohum ıslahı adı altında yapılan genetik çalışmalar, birçok insanın ‘Artık eski tadı alamıyoruz’ şikâyetlerine sebep oluyor. Tarım ürünlerindeki genetik değişimin insan sağlığını olumsuz yönde etkilediği bir yana, bu durumun dünyanın en büyük sorunlarından biri olacağı iddia ediliyor. Ölümcül Tohumlar kitabının yazarı Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl, dünyada petrolden sonraki ikinci büyük konunun gıda olduğunu söylüyor. Nitekim gelecekte dünyanın en büyük sorunlarından birinin GDO’lar olacağına dikkat çekiyor. Yazar, geçtiğimiz günlerde Türkçeye çevrilen kitabın tanıtımı için Türkiye’deydi. Ünlü yazar, tohumlar konusunda ilginç açıklamalar yaptı.
Dört çok uluslu dev şirketin birleşerek dünya üzerindeki temel besinlerin (pirinç, soya fasulyesi, buğday, mısır ve hatta bazı sebze ve meyveler ile pamuk) kontrolünü ellerine geçirdiklerini söyleyen Engdahl, petrolde olduğu gibi GDO tarım projesinin küresel bir plan olduğunu savunuyor. Gıdaları İlahi bir hediye olarak değerlendiren ünlü yazar, Almanya, Yunanistan, Fransa ve Avusturya gibi AB ülkeleri diğer dünya uluslarına benzer şekilde GDO ekimine sağlık ve bilimsel nedenlerle karşı çıksalar da, 2006 yılı başlarında Dünya Ticaret Örgütü (WTO), AB’yi toplu GDO üretimi için kapılarını açmaya zorladığına dikkat çekiyor.
Dünya birkaç tohum devinin kölesi olabilir
1970’lerde 100 milyon dolarlık bir kaynakla "Yeşil Devrim" diye bilinen tohumda gen devrimini başlatan ve tarımsal değişim ile ideal genetik saflığı sağlama çalışmalarını yürütmek üzere dünyanın en büyük vakıflarından birini kuran petrol devi Rockefeller’in ve çevresindeki zenginlerin bazı hesaplar yaptığını anlatan Engdahl, "Neydi bu Yeşil Devrim? Meksika, Hindistan gibi ülkelerde daha çok ürün veren ıslah edilmiş tohum çeşitleriyle açlık sorununu büyük ölçüde çözmeyi vaat ediyordu. Yıllar sonra Yeşil Devrim’in aslında ileride tekelleştirebilecekleri birtakım ısı geliştirme planı olduğu ortaya çıktı. Tıpkı 50 yıl önce petrol endüstrisi işinde yaptıkları gibi büyük bir tekelleşme tehdidiyle karşı karşıyayız." iddiasında bulunuyor. Planın işlemesi halinde tüm dünyanın birkaç tohum devinin eline düşebileceğini savunan ünlü yazar, üçüncü dünya ülkelerinin bu oyunun alıcıları olacağının altını çiziyor. Bu durumda pirinç, mısır, buğday ve soya gibi dünyanın temel gıda üretimi için patentli tohumların üretimi biyolojik bir silah haline bile gelebilecek.
Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen adasında "Svalbard Küresel Tohum Deposu" adı verilen ambarın, geçen yıldan itibaren faaliyete başladığına değinen Engdahl, donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohumun özel ambalajlarda saklandığını belirtiyor.