Sağlık Bakanı Recep Akdaş sağlık alanında yapmayı düşündükleri rüya projelerini anlattı.
SÖZLEŞMELİ ÇALIŞMA MODELİ GELİYOR
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tam Gün Yasası’nın sonuçlarını değerlendirirken, Sağlık Bakanlığı hastanelerinden beklenenden az sayıda doktorun ayrıldığını, üniversitelerde ise hocaların yüzde 10’unun tam gün çalışmayı kabul etmediğini söyledi. Yaşanan sorunların giderilmesi için yeni düzenleme yapacaklarını açıklayan Bakan Akdağ, "Sözleşmeli çalışma modeli üzerinde çalışıyoruz" dedi. Bakan Akdağ, Kanser Haftası’nın başladığı bugün kanserle ve kalp hastalıkları ile mücadele eylem planını da anlattı. Özellikle tütün, obezite ve enfeksiyon ile mücadele sonucunda 20 yıl içerisinde en az 1.5 milyon vatandaşın kanser olmasının önüne geçilmesi planlanıyor. Hükümetin en başarılı olduğu alan olarak gösterilen sağlık politikalarında vatandaş memnuniyeti yüzde 76. Bakan Akdağ, "Önümüzdeki yıllarda bu oranın daha da artmasını arzu ediyoruz. En azından bu rakamı korumamız lazım. Çünkü, nesiller değişiyor, şimdiki çocuklar ya da gençler 10 sene önceki SSK hastanelerinin halini bilmiyor. Vatandaşın beklenti seviyesi artıyor. ‘Başardık, oh ne âla istirahat edelim’ deme şansımız yok" diyor. Sağlık alanında gerçekleştirilecek yeni projeleri bugün yayınlanıyoruz, yarın ise Bakan Akdağ’dan sürpriz tüyolar var.
HASTA, ARABASINI BiLE KENDi PARK ETMEYECEK
Hükümetin en başarılı ilk 3 alanı arasında görülen sağlık politikalarının mimarı Bakan Akdağ, yeni projeleri açıkladı: Hastaneye gittiniz, bir vale aracınızı alacak. Hastanede sizi birisi karşılayacak, muayenenizi olacaksınız, evrakın peşinde koşmak gibi hiçbir bürokratik süreç karşınıza çıkmayacak.
Sağlıkta bir çok değişim yaşandı, sırada ne var?
Sırada Başbakanımızın çok önem verdiği şehir hastanelerimiz var. Bunlar metropol kentlerde, bölge kentlerinde çok büyük sağlık şehirleri halinde gelişecek. Mesela, Ankara Etlik’te ve Bilkent’te 8’er hastaneden oluşacak, 3 bin 600, 3 bin 700 yataklı 2 büyük şehir hastanesi kampusu yapıyoruz. İhaleleri tamamlandı, bu yaz yapım aşamasına başlanacak ve 2015 yılının başlarında hizmete girecekler. İstanbul’da da Bahçeşehir’deki kampusun ihale süreci devam ediyor, bir kaç ay içinde bitirmeyi ümit ediyoruz. Kayseri’dekini bitirdik, bunu diğer şehirler takip edecek. Yapacağımız hastaneler çevresinden bahçesine, otoparkından hastanın muayene edildiği, yattığı odalara varıncaya kadar mükemmel standartlara ulaşacak.
İŞTE SAĞLIĞIN RÜYA PROJESİ
Nedir o standartlar?
Hastaneye gittiniz, aracınızı park ederken, bir vale aracınızı alacak, size yol gösterecek. Hastanın muayene edildiği alana gittiğinizde yine sizi birisi karşılayacak, zaten randevulu geliyorsunuz, muayenenizi olacaksınız, kağıdın, evrakın peşinde koşmak gibi hiç bir bürokratik süreç karşınıza çıkmayacak. Huzurlu bir ortamda kendinizi ya da yakınınızı muayene ettireceksiniz. Yatmanız gerekirse tek yataklı, banyolu, tuvaletli bir odada yatacaksınız. Hastanenin içinde uzak mesafeleri birbirine yakın kılmak için yürüyen bantlar olacak. Bizim önümüzdeki 3 yıl için en önemli projemiz budur.
GÜNDE 600 BİN KİŞİ MUAYENE OLUYOR
Merkezi Hastane Randevu Sistemi uygulamaya geçti, bu sistemi vatandaş benimsedi mi?
Sizinle röportaj yaptığımız bugün Türkiye’de 200 bin kişi Sağlık Bakanlığı hastanelerinden telefonla ya da internet yoluyla randevu alarak istediği doktora muayene oldu. Sağlık Bakanlığı hastanelerine bir günde 600 bin kişi gelip muayene oluyor. Artık Türkiye’nin neresinde olursa olsun bunun üçte biri randevu ile doktoruna ulaşmaya başladı. Nerede olursanız olun 182 numaralı telefonu arıyorsunuz, istediğiniz doktoru ve hastaneyi söylüyorsunuz, size randevu veriliyor. 2012’nin ortalarına doğru yüzde 50’leri aşacağımızı, 2012’nin sonuna doğru da yüzde 60’lara ulaşacağımızı düşünüyorum.
Artık muayene olmak için randevu alınmadan hastaneye gidilemeyecek mi?
Biz vatandaşımızın yüzde yüzüne bu hizmeti verecek şekilde organize oluyoruz, gidip hastanede normal, randevu almadan muayene olmak isteyenlerini önünü şu anda kapatmıyoruz.
ÜNİVERSİTELERDE TIP FAKÜLTELERİNİN KONTENJANI ARTACAK
Türkiye’nin sağlık politikalarında en çok eksikliğini duyduğu husus nedir?
Türkiye’de sağlık insan gücü sayısı çok yetersiz. Mesela Avrupa’da her 100 bin kişiye 350 doktor düşüyor, bizde her 100 bin kişiye 160 doktor düşüyor. Avrupa’da her 100 bin kişiye 700’ün üstünde hemşire, ebe düşüyor, Türkiye’de her 100 bin kişiye 200 civarında hemşire, ebe düşüyor. Yıllar boyunca meslek örgütlerinin, Tabib Örgütü’nün, hemşire örgütlerinin, üniversitelerin, Devlet Planlama’nın hatası, yanlış öngörüsü var. Şu son YÖK yönetimlerine kadar, önceki YÖK yönetimleriyle çalışmak imkânsızdı. Ozamanın YÖK yönetimleri bu işlerle uğraşacağına ideolojik körlük içerisinde hükümetle uğraşıyorlar, Cumhuriyet mitingleri filan yapıyorlardı. Şimdi üniversite, YÖK tarafı bunu iyi kavramış durumda. Kontenjanlar artacak. Doktor, hemşire, ebe, fizyoterapist ve diğerleri.
KALP HASTASI 2 SAAT İÇİNDE KARDİYOLOĞA ULAŞACAK
Kalp sağlığı ile ilgili eylem planınız hangi aşamada?
Bütün dünyada artık ölümlerin büyük bir kısmı, neredeyse yüzde 30’a yakını kalp hastalıklarından oluyor. Hastalandırmamak, kalp sağlığını korumak ama kalp sağlığı bozulmuş kişileri de çok erken zamanda kendilerine müdahele edilecek merkezlere ulaştırmak. Kalp hastalıklarına yol açan en önemli sebepler, hareketsizlik, kilo, sigara içme, bunlarla birlikte tansiyonun, kolestrolün yükselmesi. Bireyin kendisini korumasını sağlayacağız.
Nasıl yapacaksınız bunu?
Milli Eğitim Bakanlığı ile programlar yaparak çocukların daha o yaşlardan itibaren doğru beslenmesi, hareket etmesi, sigara kullanmaması konusunda bilinçlenmesini sağlayacağız. Tarım Bakanlığı ile çalışarak kolestrolü yükseltecek, ağır gıdaların üretimleriyle ya da reklamlarıyla ilgili bazı tedbirler alacağız. Belediyelerin bisiklet yolları yapmalarını teşvik edeceğiz, hatta belki mevzuatlarına bunları koydurmak suretiyle vatandaşın hareket edebileceği alanları artıracağız. Tıpkı sigarada olduğu gibi geniş medya kampanyaları yapacağız. Bütün hazırlıkları yaptık, bu yıl içinde başlayacak.
Bütün bunlara rağmen hasta olanlara yönelik ne yapılacak?
Vatandaşlarımızın 2 saat içerisinde kendilerine müdahale imkânı veren bir kalp merkezine ulaşmalarını sağlayacağız. Özellikle 2015’e kadar büyük bir çoğunluğun 2 saatin içinde bir kardiyologa, uzak köylerde, ilçelerde yaşayanların bir kardiyologa değilse bile bir dahiliyeciye ulaştığı bir sistemi büyük ölçüde geliştirdik. Bölgesel bir yapılanma içerisindeyiz. Şu anda Türkiye’de 40 yerde Sağlık Bakanlığı’nın açık kalp cerrahisi yapılan merkezi var, buralarda o acil müdahaleleri yapabiliyoruz. Hava ve kara ambulanslarımız var. Burada da vatandaşın bilinç derecesi önemli, mesela kalp ağrısını mide ağrısı gibi düşünebiliyor, evinde 2-3 saat geçiriyor, gecikmiş oluyor. Bir kalp krizi başlangıcını zamanında hastaneye kavuşturursanız olay çok değişiyor.
İLAÇTA YENİ KURALLAR YOLDA
Türkiye’ne önemli tartışma konularından birisi de ilaç tüketimi.
İlaçta biz Türkiye’de vatandaşlarımızın hakkını koruyan çok önemli kararlar aldık. Türkiye’de ilaç çok pahalıya satılmıyor. Ancak, gereksiz ilaç kullanımını yeterince önleyebildiğimizi söyleyemem. Yeni dönemdeki önemli çalışma alanlarımızdan birisi de bu olacak. Akılcı ilaç kullanımı. Vatandaşlar hekimlerini "bana illa ilaç yaz" diye zorlamamalı, ilacın ancak çok mecbur kalındığında, ihtiyaç olduğunda kullanılması gerektiğini vatandaşımız bilmeli. Bir doktor kendisine ilaç yazmıyorsa bundan mutlu olmalı. Doktorlar da bir ilacı gerçekten ihtiyaç olduğu zaman yazmalı. Kurallar koyuyoruz, bu kuralları da geliştereceğiz.
Yeni konulacak kurallar neler?
Örneğin üst solunumu yolu enfeksiyonu dediğimiz, bu boğazımızla ilgili enfeksiyonların büyük çoğunluğu virüslere bağlıdır. Ne yazık ki Türkiye’de de dünyanın bir çok başka ülkesinde de bu boğaz enfeksiyonlarına sıklıkla antibiyotik verilmektedir. Bunun verilmeyeceği bir sistemi oluşturacağız, üstünde çalışıyoruz.
EMEKLİ DOKTORA MAAŞ MÜJDESİ
Sağlık çalışanlarının özlük hakları ile ilgili bir düzenleme beklentisi var.
Sağlık çalışanları ek ödemelerden gelen gelirlerin de emekliliğe yansımasını bekliyor, ancak durumları diğer memurlarınkiyle aynı. Doktorlar ise kendi eğitimleri seviyesindeki diğer bazı meslektaşlarından daha düşük emekli maaşı alıyorlar. Başbakanımız bu hususta bana talimat verdi, "Maliye Bakanı ile ekonomi tarafıyla görüşün, bu işe nasıl bir çözüm yolu bulunur arayın" dedi. Biz de bazı çalışmaları yaptık, şimdi ekonomi yönetimi ve Maliye ile bunları oturup tartışacağız.
ORGAN NAKİLLERİNİN BİR ANDA ARTMASININ SIRRI TEŞVİKTE
Organ nakli ile ilgili gelişmeler son zamanda öne çıktı, üniversiteler arasında bir organ nakli yarışı mı söz konusu?
Ben bu hususta yorum yaparak kimseyi suçlamam, ama kuralları işletirim, çünkü kurallar insanı korumak için konuluyor. Bu kurallara herkes uymak zorunda, uymayanlar için biz gereğini yaparız. Bakanlığımızın oluşturduğu komisyon bir üniversitemizden bu ruhsatı geri aldı.
Bu eleştiriliyor.
Efendim "üniversite mi cezalandırılıyor" deniyor, hayır, üniversite neden cezalandırılsın? O üniversitemiz Türkiye’nin hâlâ en önemli tıp fakültelerinden birisine sahiptir, göz bebeğimiz bir tıp fakültesi. Bir yerde kurallara uyulmaması ya da yanlış yapılması o tıp fakültesinin adını bütünüyle lekelemez. Kim lekelemek istiyorsa da yanlış bir şey yapmış olur.
Türkiye’de tıpta, özellikle organ nakillerinde bir çok ilk yaşanıyor, ne değişti?
Şimdi doktorlar imkân elde ediyor, imkânları yoktu. Ortam, ekipman, ekip arkadaşları, sosyal güvenliğin ödeme kolaylıkları… Biz gelinceye kadar organ naklinin parasını devlet tamamen ödemiyordu, nasıl organ nakli gelişecek? Sadece parası olanların, evini barkını satanların, imkân bulabildiği bir alandı. Bir yerde organ çıktığı zaman organ ve yerine göre takılacak kişi uçak ambulansla alınıp buluşturuluyor. Türkiye’nin bugün bu imkânları var. Ayrıca vatandaşların daha fazla organ bağışlanmasını sağlayan, geliştiren, güvenilir sistemler kurduk.
ORGANLARIMI BAĞIŞLADIM
Siz organlarınızı bağışladınız mı?
Ben de organlarını bağışlayan kişilerden birisiyim.
Dinen uygun olmadığı yönünde görüşler de dile getiriliyor.
Dinen sakıncası olmadığını benim söylememin bir anlamı yok, ben din adamı değilim ama dinen sakıncası olmadığını Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Din İşleri Yüksek Kurulu bir fetvası ile ortaya koydu. Ona itibar etmek gerekir.
Bugün