Sinop Su Ürünleri Fakültesi bilim adamlarının sudaki metal kirliliğini saptamak amacıyla dip balıklarının taşıdığı iz elementler (ağır metaller) üzerine yaptığı araştırma, Barbun, mezgit, izmarit balığı, dikenli vatoz, Akdeniz midyesi ve deniz salyangozunun civa, kobalt, çinko, kurşun, bakır ve kadmiyum gibi metal elementleri taşıdıklarını tespit etti. Sinir, kas fonksiyonları, solunum, dolaşım, bağışıklık sistemi, hormonal denge kaybı, davranış, büyüme ve üreme gibi birçok hayati fonksiyonunu olumsuz etkileyerek geri dönüşü olmayan zararlara neden olabilen balıklardaki zehirli metaller, ölüme dahi sebebiyet verebiliyor.
Çevre problemlerinden birisi olan su kirliliği en çok Karadeniz’de yaşanıyor. Birçok nehirden denize dökülen kimyasal maddeler, boyalar, petrol ürünleri, endüstriyel, evsel ve modern tarım atıkları denizi hızla kirletiyor. Deniz suyunda partikül, metal iyonları, organik ve inorganik bileşikler şeklinde bulunan kirletici metaller, canlı ekosistemini zehirliyor. Karaciğer, iç organ, böbrek ve dalak gibi organlarında biriken ağır metaller ise tüketimle insanlara geçebiliyor. Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi bilim adamlarının 5 dip balığı üzerinde yaptığı araştırma ve analizlerde, balıklarda kurşun, kadmiyum ve kobalt, yumuşakça türlerinde ise kobalt ve kurşun çıktı. Bunlarda ölçüm değerleri sınırın altında, midye ve deniz salyangozunda ise yüksek bulundu. Bilim adamları şimdi Karadeniz’de 44 familyaya ait toplam 94 türde de iz elementleri bulunmasından endişe ediyor.
Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Bat, yapılan araştırmalarda bazı balıkların karaciğer, iç organ, böbrek ve dalak gibi organ ve dokularında yüksek derecede metal biriktirdiklerinin belirlendiğini söyledi.
Prof. Dr. Bat, "Balıklar metalleri vücut yüzeyinden, solungaçlardan, su içerek veya besin alımı sırasında yutarak sindirim yoluyla alabiliyor. Özellikle kadmiyum, civa, kurşun ve kromu aktif doku ve organlarında biriktirebiliyor. Yapılan çalışmalar, karaciğer, iç organ, böbrek ve dalak gibi organ ve dokularında yüksek derecede metal biriktirdiklerini gösteriyor. Bu metallerin balık dokularında artması, toksit etki yapabilir. Bu balık ve diğer canlıları tüketen insanların sağlığı da tehlikeye girebilir, hatta ölümlere neden olabilir." dedi.
"ELEMENTLER, EGE ve MARMARA’DAKİ BALIKLARDA DA VAR"
Daha önce yapılan araştırmaları hatırlatan Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Bat, "Ege Denizi’nde Levrek ve Dil Balığı’nda metal birikimi farklılık gösteriyor. Bakır, çinko, demir, kurşun kadmiyum ve civa, zemin ve yüzeye bağlı kalmayan balık türlerinde yüksek. İzmir Körfezi’nde Akdeniz midyesinde metaller, balık ve biyolojik türlerden fazladır. Marmara Denizi’nde İstiridye’de çinko, diğer metallere göre yüksek çıktı. Orta ve Doğu Karadeniz’de hamsi, istavrit ve mezgit, barbun, midye ve tek hücreli canlı türlerinde 7 metal bulunuyor. Bakır doğu kısmında, kurşun ise batı kısmında ağır basıyor. Civa ise eşit dağılıyor. " şeklinde konuştu.
"TÜRLERDEKİ BİRİKİM YETERİNCE BİLİNEMİYOR"
Toksit metallerin hangi balık türlerindeki birikim miktarının yeterince bilinmediğine de değinen Prof. Dr. Bat, "Bu nedenle balıklardaki ağır metaller, titizlikle araştırılmalıdır. Özellikle Ege ve Marmara Denizi’nde yoğun araştırmalar yapılmasına karşın, deniz ürünlerinin yüzde 76.89’u karşılayan Karadeniz’de araştırma sayısı çok azdır. Tüketilmeden önce karaciğer dokusu fazla bulaştırılmadan çıkarılmalı ve etleri iyi bir şekilde yıkanmalıdır." diye konuştu.
Ağır toksit içerikli metaller, 1953 ve 1964’te Japonya’nın Minimata ve Niigata kentlerindeki insanları zehirleyerek, çok sayıda kişinin ölümüne yol açmıştı.
Rotahaber