Çocuklarımız Sağlıklı Büyüyor mu?

Çocuk Sağlığı
Röportaj: Yüsra Mesude Gülyurdu Yayınlarından çocuk büyütmenin incelikleri üzerine, konunun ehli, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı bir akademisyen tarafından kaleme alınmış bir kitap çıktı: Çocuğu...
EMOJİLE

Röportaj: Yüsra Mesude

Gülyurdu Yayınlarından çocuk büyütmenin incelikleri üzerine, konunun ehli, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı bir akademisyen tarafından kaleme alınmış bir kitap çıktı: Çocuğum Sağlıklı Büyüyor mu? Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endoknoloji ve Büyüme Bilim Dalı başkanı olan Prof. Dr. Abdullah Bereket tarafından yazılan bu kitap hem bir otorite tarafından yazılması hem de kolayca okunabilecek bir kitap olması yönüyle çok önemli. Abdullah Bey’e kitap çerçevesinde çocuk gelişimi üzerine en çok merak edilen soruları sorduk.

“Çocuğum sağlıklı büyüyor mu” fotoğraflarla zenginleştirilmiş, bir defa da okunup tamamlanacak hacimde fakat kesinlikle elden bırakılamayacak adeta başucu kitabı mahiyetinde bir eser. Bu sahadaki hangi eksiklikler sizi böyle bir eseri ortaya koymaya sevk etti?

Yaklaşık yirmi yıla yakın bir zamandır üniversite çocuk kliniğinde büyüme, gelişme problemi olan çocuklarla uğraşıyoruz. Bu süreçte anne babaların en çok sordukları sorular, en çok ihtiyaç duydukları bilgilerin ne olduğu konusunda zihnimizde bir derleme oluştu. Bu konuda yazılmış pek çok kaynak var aslında. Bu kaynakların çoğu, çok fazla bilgi içeriyor. Günümüzde insanların yoğun çalışma temposu, başka meşguliyetleri nedeniyle çok kolay okunabilir, çok sade, anne babaların anlayabileceği dilde ve en çok merak ettikleri sorulara cevap verebilmek amacıyla bu kitabı yazdım.

Bu kitaptaki bilgilerin hepsi bilimsel diyebiliriz değil mi?

Bunu vurguladığınız iyi oldu. Çünkü gazetelerde, televizyonda maalesef bilimsel değil, magazinsel bilgiler yaygın. Çok büyük bilgi kirlenmesi var. Yetkin olmayan insanların önerilerini her gün duyuyoruz. Astrologlar bile sağlık konusunda önerilerde bulunuyorlar artık. Biz yetkin bir kaynaktan bu sorulara cevap vermek istedik.

Eserinizin girişinde, büyüme ve gelişme kavramlarının tanımını veriyor, aralarındaki farkı ortaya koyuyorsunuz. Zannediyorum “çocuğum sağlıklı büyüyor mu” adlı kitabınız, bir çocuğun hem büyümesi hem de gelişmesi üzerine anahtar bilgiler veriyor?

Çocuğun doğumundan başlayarak, özellikle ilk iki yıla kadar kilo artışı, boyu, baş çevresi, nasıl olmalıdır, çocuk nasıl beslenmelidir, zihinsel ve motor gelişimiyle ilgili hangi aylarda çocuk neleri yapabilmelidir, bunlarla başlayıp erişkin döneme, ergenlik dönemine, büyümenin sonuna kadar ne zaman endişelenmeliyiz, normal büyümenin standartları nelerdir, hangi durumlarda doktora başvurmalıyız gibi soruların cevapları var bu kitapta.

Kitabınızda, bebeğin sağlıklı gelişimini doğum öncesinden başlayarak ele alıyorsunuz. Hamilelik dönemiyle ilgili nelere dikkat etmek gerekiyor?

Hamilelik, bebeğin hem fiziksel gelişimi hem de zihinsel gelişimi için çok önemli bir dönem. Bu döneme yeteri kadar önem verilmediğini düşünüyorum. Hamile annelerin hamilelik sürecini çok dikkatli geçirmeleri gerekiyor. İş stresi, enfeksiyonlar, sigara kullanımı, hatta sigara kullanılan ortamlarda bulunma gibi şeyler yapmamaları gerekiyor. Son derece sakin, sağlıklı ve iyi beslenen bir sürecin yaşanması gerekiyor. Tabi hamilelik öncesinde de gerekli vitaminlerin, folik asit ve benzeri desteklerin mutlaka alınmış olması gerekiyor. İyi bir hamilelik, çocuğun hayata iyi bir başlangıç yapmasına vesile oluyor. İyi imkanlarla doğan bebekler daha güzel doğum ağırlığıyla doğuyorlar. Eğer annenin bir stresi, plesental bir hastalığı, sigara gibi kötü bir alışkanlığı varsa bu bebekler çok ufak doğuyorlar. Düşük doğum ağırlıklı bebek veya anne karnında büyüme geriliği diyoruz. Bu bebekler daha sonra da büyümeleri yavaş giden ve iştahsız bebekler olarak kalıyorlar.

Erken doğumların çok yaygınlaştığını görüyoruz. Bunun sebepleri arasında iş stresi, sigara kullanımını sayabilir miyiz?

Özellikle stresin çok büyük rolü var. Özellikle zihinsel ve ruhsal yorgunluk hamilelikte çok önemli.

Çocuk doğduktan sonra gerek kendi hayatında gerekse anneye bakan yönüyle yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde anne açısından çocuğun gelişimiyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Burada temel kurallar var. Birincisi anne sütü çok önemli. İlk dört-altı ay anne sütünü  ek gıda vermeksizin verilmesini öneriyoruz. Tabi burada annenin sütü yetiyor mu yetmiyor mu gibi bazı sorular akla gelebilir. Burada en iyi yol gösterici çocuğun kilo alım hızıdır. Bir çocuk ilk üç- dört ayda bir kiloya yakın, günde 30 gram kadar alıyorsa bu son derece yeterli demektir. Böyle bir çocukta kilo alımında yavaşlama ya da duraklama olana kadar ilk altı ay içerisinde sadece anne sütü vermek gerekir. Daha sonra ek gıdalara başlanır. Bunlar öncelikle meyve suları, yoğurt gibi şeylerle başlanıp giderek çeşitlendirilir. On iki aylık olunca bir çocuk erişkinliklerin yediği her türlü gıdayı yiyebilir.

Anne sütüne devam etmek için tavsiye ettiğiniz maksimum süre nedir?

Ek gıdalara geçmek kaydıyla 1,5-2 sene kadar anne emzirmeye devam edebilir. Ama 9. aydan sonra bebeğin beslenmesinde ek gıdaların yoğunluklu yer teşkil etmesi lazımdır. Ama anne sütü gerek çocukla anne arasındaki psikolojik gelişimin devamı açısından, gerekse anne sütündeki diğer bağışıklık maddeleri ve benzeri maddeleri aktarmak açısından 1,5-2 yıla kadar devam edebilir.

Büyümeye etki eden faktörler nelerdir?

Fiziksel büyümeyi değerlendirirken en önemli faktörlerden birisi genetik faktörlerdir. Anne ve babası uzun olan çocuklar genellikle daha uzun olurlar, anne ve babası kısa olanlar ise yaşıtlarına göre daha kısa olurlar. Ama bunun yanı sıra beslenme, hormonlar da önemlidir. Dengeli beslenme dediğimiz bütün besin öğelerini, proteini, karbonhidratı, sebzeyi, meyveyi içeren bir beslenme, çocuğun tiroid hormonlarının da normal çalışıyor olması gerekir. Eğer bütün bu şartlar normalse, o çocuk genetik olarak belirlenmiş olan potansiyeline en üst seviyede ulaşır ama bu potansiyeli geçemez. Bu ırklar arasında da belirgindir. Mesela ne kadar iyi beslenirse beslensin bir Japon’un boyu hiçbir zaman bir İsveçlinin boyu kadar uzun olamaz. Birinci belirleyici genetik yapımızdır, o da anne ve babamızdan aldığımız genlerle belirlenir.

Çocuklarımızın diğer çocuklara göre daha minyon, daha kısa, daha zayıf olduğunu görünce hemen vitaminlerle onların beslenmesini destekliyoruz. Vitaminleri tavsiye ediyor musunuz?

Vitaminler ilk bir-iki yaş içerisinde rutin tavsiye ettiğimiz tedaviler. D vitaminini özellikle çocuğun ilk yıllarında alması gerekiyor. Ondan sonra vitaminlerin verilmesi çok zorunlu değil. Ancak çocuklarda tek yönlü beslenme varsa, dengeli beslenmiyorsa tabi ki çocukluk çağı boyunca multivitamin kullanması tavsiye edilir. Ama bunlardan mucize beklememek lazım. İyi ve dengeli beslenen bir çocuğa daha fazla vitamin vermenin, o çocuğun fiziksel gelişimine bir katkısı olduğuna dair elimizde yeterli delil yok. Beslenme eksikliği olan, kırsal kesimdeki veya elverişsiz şartlarda büyüyen çocuklarda vitamin, mineral desteği daha önemlidir.

Çocuk sahibi hanımlar bir araya geldiklerinde değişmez gündem, çocuklarının pek iştahsız olduğu, hiç yemediği ve bu yüzden zayıf olduğudur. Genel anlamda bunu diyen hanımlarının çocuklarına baktığınızda, gayet semiz olduklarını, yemek seçer gibi bir hallerinin de olmadığını görürsünüz. Acaba anne babalar olarak biz, sağlıklı olmayı, çocukların çok yemesine ya da kilolu olmasına mı bağlıyoruz. Nedir sağlıklı çocuğun özellikleri?

Öyle bir genel kabul var hakikaten. Eskiden beri anne babalar çocuklarının gürbüz olmasını isterler. Günümüzde obeziteye doğru bir gidiş var. Bir yanda iştahsızlık problemi olan çocuklar var, bir yanda da aşırı iştahlı ve şişman çocuklar var. Biz her gördüğümüz çocuğun boy ve kilosunu yaşlarına göre normal grafikler üzerinde değerlendiririz. Bu grafiklerde normal olması gereken çizginin üzerindeyse veya altındaysa o çocuk için kilolu veya zayıf değerlendirmesi yapılır. Dolayısıyla bunların da objektif olması gerekir. Yoksa pek çok anne çocuğunu iştahsız olarak değerlendiriyor ama bakıyorsunuz, işaretlediğiniz zaman kilosu normal eğrilerin üzerinde. Her çocuk doktoru zaten bunu yapar. Çocuğu gördüğü zaman bu değerlendirme mutlaka yapılır ve ona göre bilgi verilir. İştahsızlıkta da önemli kriter budur. Bir çocuğun senelik uzama hızı normal sınırlar içindeyse –ki bu ortalama 6-10 yaş arası bir çocuk için yılda 5-6 santimdir- bu çocuk alması gerektiği kadar kalori alıyor demektir.

Son dönemde çok tartışılan bir kavram var: Erken ergenlik kavramı. Nedir erken ergenlik?

Maalesef erken ergenlik konusunda medyada son dönemlerde bir bilgi bombardımanı, biraz da bilgi kirlenmesi var. Bizim kliniğe gelen hastalarda da görüyorum, bir panik havası var. Bunun tanımı çok net olmadığı için insanlar da tam olarak anlayamadılar konuyu. Bir çocuğa erken ergenlik diyebilmek için, kız çocuklarında 8 yaşından önce göğüs gelişimi, tüylenme, adet görme gibi ergenlik bulgularının olmasını kastediyoruz. Erkek çocuklarda da 9 yaşından önce. Dolayısıyla bu yaşlardan daha sonra başlıyorsa eğer bu bulgular, son derece normal kabul etmek lazım bunu ve paniğe kapılmamak lazım. Bu yaş sınırı verilmediği için “her türlü ergenlik kötüdür.” gibi bir algı oluştu insanlarda. Hayır, ergenlik hayatın normal bir sürecidir. Zamanında olan bir ergenlik için tedaviye gerek yoktur. Bu yaşlarında daha altındaysa bulgular kemik yaşı, hormon düzeyleri gibi bulgular bize yol gösterir. Ülkemizde sanki herkes birdenbire erken ergenliğe giriyormuş gibi bir hava oluşturulmasını doğru bulmuyorum. Böyle bir istatistik henüz yok elimizde. İnsanlar birtakım gözlemlere dayanarak konuşuyorlar. Ama bilim adamı gözleme değil, istatistiğe dayalı olarak konuşması gerekir.

Toplumumuzda bebeklerin yürüme dönemi için yürüteç kullanılır. Yürüteci tavsiye ediyor musunuz?

Yürüteç çocuğun hareketlenmesini sağlıyor ama yürütece koyduğunuz zaman çocukların bacakları anatomik olarak çok nötral bir pozisyonda olmuyor. Sağa sola çarpma riski de fazla. O bakımdan çok önerdiğimiz bir cihaz değil yürüteç. Çok uzun süreler kalmadan annenin gözetiminde güvenli bir ortamda bir süre kullanılabilir. Elinden tutarak yürütmek, mobilyalara tutunarak yürümesi daha çok tavsiye edilen yöntemlerdir.

Çocuklardaki obezite hastalığı için neler tavsiye edersiniz?

Obezite, temelleri çocukluk çağında atılan ama asıl etkilerini erişkinlerde gösteren bir hastalık. Aşırı şişmanlık şeker hastalığına, kolestrol yüksekliği, damar sertliği ve kalp hastalığı, tansiyon yüksekliği ve pek çok kanser türünün gelişiminde etkili oluyor. Çocukları şişmanlıktan korumamız lazım. Şişman olan birisini ergenlik çağına gelmeden normal kiloya getirirseniz onu erişkin şişmanlık riskinden önemli ölçüde korumuş olursunuz. O bakımdan şişmanlıkla mücadelede çocukluk çağı son derece önemli.

Çocukların büyümesi ve gelişmesiyle ilgili, bir otorite olarak son olarak neler tavsiye edersiniz?

“İştahsız, büyümüyor” gibi çevreden yapılan telkinlere çok fazla kulak asmamalarını öneriyorum. Bu tip şeyleri genellikle kendi doktorlarıyla konuşsunlar. İnternet ve gazete ortamındaki pek çok bilginin yanlış ve sağlıksız olduğunu biliyoruz. Onlara çok itibar etmesinler. Mecbur kalmadıkça anne sütünü erken kesmesinler. Mutlaka çocuklarını dengeli beslenmeye alıştırsınlar. Hem protein grubu, hem karbonhidrat hem de sebze ve meyveyi çok tüketmelerini tavsiye ederiz. Abur cuburdan, gofret, çikolata, şekerleme türü şeylerden kaçınmayı öğretsinler. Gazlı içeceklerden, hazır meyve sularından kaçınmalarını öneriyorum. Mümkün olduğu kadar tabi, katkısız beslenirsek, çocuklarımızın da geleceğini o oranda daha sağlıklı bir hale getirmiş oluruz. Bir de mutlaka çocuklarımızı bir sporla uğraşmaya yönlendirelim. Bir aktivitenin ve fiziksel egzersizlerin ileriki erişkin yaşamda pek çok hastalıktan korunmada çok önemli olduğunu hatırlayalım.

on5yirmi5.com