Çocuklarımız neden 40-50 yıl öncesine oranla daha sık hastalanıyor ve neden hayatlarını tehdit eden hastalıklara daha çok yakalanıyor dersiniz? Anne-babaların günlük yaşamda alabileceği bazı basit önlemler, çocukların şimdi ve gelecekte daha sağlıklı olmasını sağlayabilir. İşte Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar’ın önerileri…
Hiçbirimiz hastalanmak istemeyiz elbette; hatta korkarız da… Hele de çocuklarımız uçan kuştan nem kapacak, saçının bir teline zarar gelecek diye bin bir evham yaparız. Fakat, ‘istememek ve korkmak’ şeklinde yaşadığımız bu olumsuz düşüncelerin bize ve çocuklarımıza çoğu kez yararı olmaz. Çünkü sağlıklı olmak bir seçimdir! Günü yaşarken her an yaptığımız tercihler bizi ve çocuklarımızı sağlıklı olmaya ya da sağlıksız ve hasta olmaya biraz daha yaklaştırır ya da uzaklaştırır, hepsi bu…
HASTALIK NİYE ARTTI?
Çocuklarımız 40-50 yıl öncesine oranla daha sık hastalanıyor; daha sık hastalanmalarının yanında, yaşam kalitelerini düşüren ve yaşamlarını riske eden hastalıklara da daha sık yakalanıyorlar. Alerjiler, astım, otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi hastalıklar eskiyle mukayese edilmeyecek ölçüde yaygınlaştı. Öte yandan obezite, diyabet, tansiyon, kalp, kanser gibi hastalıklar da ‘çocuk’ kelimesinin yanına yakışmasa da çocukluk çağında görülme oranlarındaki artışlarla hepimizi hayrete düşürür oldu.
Neden bu riskli hastalıklar gelip de çocuklarımızın yakasına yapışıyor? Nedeni basit; çevresel faktörler genetik kodlarımızı harekete geçirir oldu! Bu ne demek? Genetik yapınızı bir kredi kartı gibi düşünün; genetik kartınızı olumlu ya da olumlu davranışlarla kullanıyor olmak bizi sağlıklı ya da hasta yapıyor. Yani, ailemizde genetik olarak şişmanlık genleri var ve biz karbonhidrat ağırlıklı beslenme düzeninden bir türlü vazgeçemiyoruz, üstüne üstlük de hareketsiz bir yaşantımız var! Sonra da diyoruz ki, ‘Ne yapayım, genetik olarak yatkınım, kader!’ İyi de olumsuz genetik faktörlerimizin, günlük yaşamımızı sağlıklı bir şekilde düzenleyerek hiç ortaya çıkmamasını, ortaya çıksa da kontrol altına alınmasını sağlamak da mümkün!
BUNLARI YAPIN!
Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Profesör Bülent Zülfikar ile sohbet etme fırsatı buldum. Ve tabii, kendisini bulmuşken, çocukluk çağı kanserlerinin neden artığını, artmaması için biz anne-babaların neler yapabileceğimizi sordum. İşte, aldığım notlar:
-Bebeklerimizi, ilk iki yıl anne sütüyle beslememiz şart. İlk altı ay sadece anne sütü…
-Yine ilk iki yılda bebeğin rutin kontrollerini ve aşılarını ihmal etmeyeceğiz. Sağlıklı çocuğun takibi çok önemli.
-Sağlıklı çocuk takibi deyince, bir çocuk ilk üç yıl ne kadar az hastalanır ve ne kadar az ilaç kullanırsa bağışıklık sistemi o kadar sağlıklı gelişiyor. Kısaca, ‘Aman hastalanacak tabii çocuk bu’ deyip gripli, nezleli ortamlara çocuklarımızı sokmayacağız. Çocukluk çağı kanserlerini tetikleyen faktörlerin başında enfeksiyonlar geliyor. Ve tabii, el ve yüz hijyenine çok dikkat edeceğiz. Çocuklar yuvaya-okula başladıktan sonra istemeseniz de hastalanıyorlar zaten, merak etmeyin! Bağışıklık sistemleri ille de gelişiyor anlayacağınız! Maksat, ilk üç yılda bağışıklık sistemi gelişmemiş olan çocuğun, mümkün mertebe hastalanmamasına özen göstererek enfeksiyonlardan korumak ve bağışıklık temellerinin güçlü atılmasını sağlamak olmalı.
GEREKSİZ İLAÇ YOK
-Hastalanan çocuklara doktor kontrolü olmaksızın, gereksiz yere antibiyotik ve parasetamol tarzı ilaçlar kullanmak da bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor.
-Çocuklarımıza üç ana, üç ara öğün olmak üzere sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandıracağız. Sağlıklı yani doğal, yeterli, dengeli, yani çok yönlü beslenme. Sebze, meyve, süt ürünleri, zeytinyağı ve balık, beslenme listenizde olmazsa olmaz. Yaz meyve ve sebzelerini yazın, kış meyve ve sebzelerini de kışın tüketeceğiz, mümkünse organik ya da en azından ‘iyi tarım’ olmalarına özen göstereceğiz. Çocuklarımız, her şeyden yiyecekler ama ölçülü bir şekilde… Yasak yok, denge var!
ŞEKER ÖDÜL OLAMAZ
-Ciddi sağlık sorunlarının en az yüzde 35’inin beslenme hatalarından kaynaklandığını göz önünde bulundurarak, çocuklarımıza yiyip içmek suretiyle, vücutlarına aldıkları her şeyin onları birebir etkilediğini aylarına-yaşlarına uygun olarak defalarca anlatacağız. Anlatmakla kalmayıp bizzat örnek olacağız. Marketlerde satılan üç kuruşluk abur cuburları çocuklarımıza yedirmeyeceğiz. Şekerin, zehir olduğunu bileceğiz! Doktor kontrollerinden sonra çocuklara doktorlar bile şeker ikram ediyor, şaşırıyorum. Bu nasıl bir çelişkidir? Şeker bir çocuğa ödül değil, ancak bir ceza olabilir…
-Abur cuburun bile kalitelisine alıştırın. Örneğin, meyveyle karıştırdığımız yoğurt, kuruyemişler, salatalık, havuç, evde yaptığımız bir dilim kek, peynirli-domatesli bir sandviç, abur cubur niyetine tüketilebilir… Yasaklayarak olmuyor ama bebekliğinden itibaren bunlara alışan çocuk, sonra üç kuruşluk şekerlemeleri üstüne para verseniz yemiyor! En kötü ihtimalle patlamış mısır, güvendiğiniz bir yerden satın aldığınız dondurma olsun abur cuburunuz; o da ölçülü…
-Çocuklar süt, ayran, kefir, taze sıkılmış meyve suyu içmeliler. Ama çocuklarımızın yarısından çoğu gazlı içecek bağımlısı… Kutu meyve sularını da çok tükettikleri için yine şekeri fazla alıyorlar.
-Çocuklara su içme alışkanlığı kazandırın. Başka içecekler suyun önüne geçmesin.
UYUTMAYI ÖĞRENİN
-‘Bizim çocuk uyumuyor!’ diyor anneler… Oysa bir çocuğun düzenli ve yeterli uyku uyuması en az beslenmesi kadar önemli. Büyüme hormonu da uykuda salgılanıyor. Kapatın televizyonu, bir duş aldırıp götürün odasına, bir masal anlatın, bir hafta içinde bakın uykuları nasıl düzene giriyor. Uyku bozuklukları çocuklarda ciddi hastalıkların da habercisi olabiliyor. Ayrıca, çocuk uyurken odasında ışık yanmayacak, cep telefonu ve televizyon olmayacak ve bir yaşından sonra çocuk gece beslenmeyecek; anne sütü istisna.
-Sosyoekonomik seviyemiz ne olursa olsun, çocuklar hala 40 yıl öncesindeki gibi haftada bir banyo yapıyor. Haftada en iki kez saçları da yıkanmak suretiyle her gün duş alması sağlık açısından çok önemli. Ve yaz-kış lütfen!
Alışverişe değil parka
– Çocuklarımızı özellikle de bebeklerimizi kapalı alışveriş merkezlerine götürmemek, hiç olmazsa sık sık götürmemek çok önemli. Çocuklarımızı gezdireceğiz elbette ama park ve bahçelerde…
-Yaz-kış demeden, bebeklikten itibaren düzenli fiziksel aktivite… Jimnastik, yüzme, yoga, yürüyüş gibi bir etkinliğe çocuğunuzu yönlendirmeniz; hiçbiri mümkün olamıyorsa, her gün 20 dakika birlikte açık havada yürüyüşe çıkmanız sağlık için çok gerekli bir uygulama. Şişmanlık her hastalığın baş nedeni, özellikle de kanserlerin…
-Açık havada vakit geçirmek çocuklar için çok önemli ve de değerli. Hem hareket, hem sosyalleşme hem de güneş ışınlarından yararlanmayı sağlıyor. Ayrıca çocuğun algısını da uyarıyor. Fakat güneşe dikkat etmek kaydıyla… Özellikle yaz aylarında 11.00-17.00 saatlerinde çocuklar güneşte bulunmamalı.
-Bebeklerin bile ellerinde cep telefonu, bilgisayar görmek mümkün ya da bütün gün televizyon karşısındalar. Yani bütün gün radyasyon alıyorlar! Teknolojik yaşam tarzı, çocuğu asosyal, beslenme ve uyku sorunları olan, hareketsiz bir yaşama itiyor.
-Çocuklar sigara ve alkol tüketmesinler elbette ama ebeveynler de tüketmesin! Bunları tüketerek çocuğunuza rol model oluyorsunuz. Ayrıca, yanında içmeseniz bile ağız ve burnunuzdan, ellerinizden, giysilerinizden, hatta derinizden kanserojen partiküller taşıyorsunuz!
Akşam