Ama konuşamıyordu. Onun sesini anne-babasından başka hiç kimse duymamıştı. Arkadaşlarının yanına gitmeye ve konuşmaya da cesareti yoktu. Çünkü o, sadece anne-babasının yanında konuşabiliyordu ve annesinin yanından hiç ayrılamıyordu. Annesi bir aydır sınıfta onun yanında bekliyordu. Yine okulda bir gün annesinin kulağına eğildi ve kendisi gibi sessiz duran bir arkadaşı için, "Anne ona söyler misin, benimle oynasın!" dedi.
Annesi onu tarif ederken "Çift karakterli gibi." diyordu. Evde koltuk tepelerinde dolaşan, çok konuşan, hiç susmayan Fatma Betül, okulda ise korkak, güvensiz, sürekli ağlayan, hiç konuşmayan bir çocuktu. Fatma Betül, ‘seçici konuşmamazlık’ yaşıyordu. Anneanne ve teyzesiyle bile konuşamıyordu. Annesi onu herkesten kıskanarak büyütmüştü. Kimseye bırakmamış, kızını kimseyle paylaşamamıştı. Ama şimdi çocuğunun ondan ayrılmasını istiyordu.
Erken çocukluk dönemindeki anne-baba tutumlarının sosyal fobi gelişiminde etkisi büyüktür. Yapılan araştırmalar, aşırı koruyan, kollayan veya tam zıddı sevgi göstermeyen, eleştiren, aşırı otoriter ebeveyn modelinin sosyal fobi gelişiminde etkili olduğunu gösteriyor. Anne-babanın çocuğunu yük olarak görmesi, erken çocukluk döneminde anneyle çocuk arasında bağlanma bozukluğu yaşanmış olması da ileri dönemde sosyal fobi için risktir.
Sosyal fobi genelde ergenlik döneminde tanı alır ama belirtileri çocuklukta başlar. Çocuk 6 ay ile 3 yaş arasında yabancılara karşı ve anne-babadan ayrıldığı zaman kaygı geliştirir; bu doğaldır. Bu kaçınma davranışı bir sosyal fobi olarak değerlendirilmemelidir.
4-5 yaş itibarıyla aile dışındaki sosyal ortamlarda aşırı utangaç duran, sessiz kalan ve konuşmayan çocuklar seçici konuşmamazlık (selective mutism) tanısı alırlar. Çocuğun konuşma ile herhangi bir sorunu olmamasına rağmen toplum içinde ve yabancılarla konuşmayı reddetmesi şeklinde görülen bir durumdur. Bu çocuklar ailesinin ve tanıdıklarının yanında rahat konuşabilir. Ancak sosyal ortamlarda oldukça tedirgindir. Yabancı ortamlarda kaygı düzeyleri artar ve konuşmayı reddederler. Konuşmaya karşı aşırı bir direnç ve inatçılık gösterirler. Bir yabancıyla aynı ortamda bulunmaktan huzursuzluk duyarlar. Onlar için sosyal ortamlarda bulunma başlı başına bir stres kaynağı olduğundan kaygı düzeyleri artmaktadır. Buna bağlı olarak kalbin hızlı çarpması, ellerin terlemesi, nefes daralması, kaslarda gerginlik, titreme, midede rahatsızlık hissi, sıcak veya soğuk basması, baş ağrısı gibi fiziksel tepkiler de görülür.
Zaman