Elmacıoğlu, bağışıklık sisteminin, vücudun doğal savunma sistemi olduğunu, bu nedenle beslenme biçiminin sağlık ve yaşam süresinde etkin olduğunu dile getirdi.
İnsanın yaşam süresinin genetik yapı, beslenme, yaşam biçimi ve çevre koşullarına göre değiştiğini kaydeden Elmacıoğlu, şöyle devam etti:
“Bağışıklık sistemi, vücudun yapısına yabancı olan maddeleri (antijenleri) tanıyabilme ve onlarla baş edebilme özelliğine sahiptir. Uygun çalıştığında nezleden kansere kadar değişen tüm sağlık sorunlarını önler. Bağışıklık sisteminin düzgün çalışması için beslenme büyük önem taşır. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi aynı zamanda uzun ve kaliteli bir yaşam süresi için olmazsa olmazdır. Ayrıca, insanın yaşam süresi genetik yapısına, beslenme ve yaşam biçimiyle içinde yaşadığı çevre koşullarına da bağlıdır.”
Sağlıklı beslenme, spor yapma, yeterli ve kaliteli uyku, stresten uzak durmanın kaliteli yaşam süresi anlamına geldiğine, yaşam süresini uzatmaktan çok yaşam kalitesini yükseltmenin önem taşıdığına dikkati çeken Elmacıoğlu, şunları vurguladı:
“Amaç kaliteli, verimli, kimseye muhtaç olmadan uzunca yaşamaktır. Yaşanan çevre de yaşam süresini etkiler. Kirli çevrede yaşamak başta kanser olmak üzere birçok hastalık riskini taşır. Kötü beslenme, hareketsiz yaşam, yetersiz ve kalitesiz uyku, kronik stres bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu durumda bakteriler, virüsler ya da toksinler vücudun üstesinden gelir ve birtakım sağlık sorunları ortaya çıkar. Besinleri hazırlarken yediklerimizde de zararlı ögeler oluşabilir. Bütün bunlara karşı bilinçli olmak gerekir. Beslenme biçimi hastalıklarla mücadelede etkindir. Hastalık riski doğum öncesinden başladığından ve sonraki yıllarda yerleşmiş hatalı alışkanlıkların değiştirilmesi güç olduğundan yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme kurallarına her dönemde uymak gerekir. “