O annelerin güçlü olmaya ihtiyacı var

Röportaj
Aralarında Arzu Erdoğral, Betül Bozdoğan, Şemanur Sönmez Yaman, Nur Özkan Erbay, Beyhan Demirci, Emeti Saruhan, Halime Kökçe, Burcu Çetinkaya, Ayşe Banu Yüm, Ayşe Olgun gibi isimlerin olduğu bir grup ...
EMOJİLE

Aralarında Arzu Erdoğral, Betül Bozdoğan, Şemanur Sönmez Yaman, Nur Özkan Erbay, Beyhan Demirci, Emeti Saruhan, Halime Kökçe, Burcu Çetinkaya, Ayşe Banu Yüm, Ayşe Olgun gibi isimlerin olduğu bir grup kadın gazeteci Diyarbakır’da geçtiğimiz aylarda PKK tarafından kaçırılan çocukların annelerini ziyaret etti. Çocukları PKK tarafından kaçırılan annelere destek olmak için yola çıkan gazeteciler, ‘Biz de o çocukların annesiyiz’ diyerek o annelerin acılarına ortak oldular. Eylem yapan anneleri ziyaret eden gazetecilerden Kudüs TV Haber Müdürü Arzu Erdoğral Diyarbakır ziyaretine ilişkin izlenimlerini bizimle paylaştı. Bu ziyaret sırasında Dağkapı ve Diyarbakır Valiliği önünde eylem yapan iki grup anneler ile karşılaştıklarını ifade eden Arzu Erdoğral, Diyarbakır Valiliği önünde eylem yapan annelerin samimiyetine inanmadığını hatta bu annelerin gerçekten çocuklarına kavuşmayı isteyen anneleri gücünü kırmayı amaçladığını vurguladı. 

ANNELER “BİZİ UNUTTUĞUNUZU ZANNETTİK” DEDİLER

Öncelikle Diyarbakır’da çocukları PKK tarafından kaçırılan ailelerle görüşmeye ne hislerle gittiniz ve bu görüşmeden sonra sizde ne gibi izlenimleri oluştu?

Bizim oraya giderken tek bir amacımız vardı, o da annelerin samimiyetine bir karşılık, bir ses verebilmekti. İstanbul’dan bu amaçla yola çıktığımızda açıkçası ben onların duygularını bu kadar hissedebileceğimi düşünmemiştim. Evet teorikte bir amaç vardı ama amacın çok da isabetli bir yere ulaşabileceğini noktasında böylesine bir düşünceye sahip değildim. Son günlerde gündemimiz çok yoğun, bugün Gazze’de, Irak’ta anneler ağlıyor ama bir acı diğer acının geri plana atılmasına kesinlikle gerekçe olmamalı. Bizler gazeteci olarak elbette bir gündeme takılıp kaldığımızda diğer gündemi arka plana atıyoruz. Anneler de ilk gittiğimizde bize “Bizi unuttuğunuzu zannettik.” dediler. Çünkü onların acıları bitmedi, devam ediyor. Peki biz onlar bu acıları yaşarken onlara nasıl bir destek veriyoruz? En onlara biraz olsun destek verebilmek için oradaydık. 

EYLEM YAPAN ANNELERİN BİRÇOĞU BDP’LİYDİ

Anneler biz oraya vardığımızdan itibaren sadece gözyaşı döktüler. Bu gözyaşlarında ne siyaset ne ideoloji sadece ve sadece çocuklarına olan özlem vardı. Kiminin hayali çocuklarının mühendis olmasını, kiminin de doktor olmasını görmekti. Ama şu an orada “Geleceğimizi çaldınız” diye feryat eden anneler vardı orada ve işin enteresan tarafı bu annelerin birçoğunun BDP’li olmasıydı. Annelerin eylem yaptığı o çadırda değil 1 dakika durmak bile mümkün değildi. Ve orada kaldığımız zaman içeresinde hissettiğimiz sıcaklık yüzünden ben hala kendime gelemediğimi söyleyebilirim. Annelerin çocukları için neler yapabileceğini gösteren o gözyaşları ve o sıcağın altında beklemekti. Her an insan orada beyin kanaması geçirebilir, öyle bir sıcaklık vardı.  

EYLEM YAPAN İKİ GRUP ANNE… AMA BİR TARAFTA GÖZYAŞI BİR TARAFTA İDEOLOJİ HAKİM

Eylem yapan annelerle ilgili siyaset ve ideoloji olmadan sadece çocuklarının bırakılmasını isteyen annelerin yanı sıra çocuklarının PKK’ye gönüllü katıldığını söyleyen ve siyasi bir dil kullanan annelerin olduğu iki gruptan bahsediyorsunuz. Bu söylem ve amaç farklılığı neden kaynaklanıyor? Ve PKK’nın burada nasıl bir etkisi olabilir? 

Birinci grup anneler tamamen bütün çıtaları yıkıp evlatlarına kavuşmayı isteyen ve bunu isterken de hiçbir siyasi söylem kullanmayan anneler. Dağkapı’da eylem yapan bu annelerin dışında bir de Valilik önünde eylem yapan anneler vardı. Bu anneler cezaevlerinde olan çocuklarının affını istiyorlardı. Onlar da barış istiyordu, onlar da çocuklarına kavuşmak istiyorlardı ama keşke bunu siyasi bir dil kullanarak yapmamış olsalardı. Çünkü birinci grup annelerdeki samimiyeti ben orada hissedemedim. Buradaki anneler “O anneler devlet adına oradalar” cümlesiyle söze başlayarak ve çocuklarının zorla dağa çıkarılmadığını, kendi istekleri ile dağa çıktıklarını söylediler ve konuşmalarını kalekollarla ile bitirdiler. Birinci grup annelere belediyenin iftar yemeği vermesine rağmen iftar yemeği vermiyorlar. Esnafa bu annelere su bile vermemeleri konusunda tembih ediliyor. 

İKİNCİ GRUP ANNELERİN BDP YA DA PKK TARAFINDAN DESTEKLENME İHTİMALİ YÜKSEK

İkinci grup annelere ise böyle bir doküman elimde yok ama BDP ve PKK tarafından desteklenme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Çünkü tamamen bu argümanlarla, bu siyasi dil ve bu ideolojiyle konuştuklarını gördüm. Tabi ki onlar da “Barış istiyoruz, evlatlarımıza kavuşmak istiyoruz” diyor ama bunları gözyaşlarıyla söylemiyorlar. Bunu evlat sevgisini anlatarak söylemiyorlar. Bunu “Erdoğan çocuklarımızı bırak” ideolojisi üzerinden söylemeye çalışıyorlar. Bu da zaten fotoğrafın çok net yansımasıdır diye düşünüyorum. 

TEK İSTEDİKLERİ ÇOCUKLARINA KAVUŞMAK

Anneler çocuklarının dağdan inmesi konusunda umutlu mu? Bu konuda gözlemleriniz ne oldu?

Eylem yapan annelerin zaman zaman umutlu, zaman zaman da umutlarını kaybettiğini görebiliyorsunuz. Uzun zaman boyunca oraya kimsenin gitmemiş olması umutlarını biraz kırmış ve bize “Çocuklarımızı bırakacaklar mı” diye soruyorlar. Çocuklarının bırakılması için hep dua ediyorlar ve ümit etmek istiyorlar. İnsan psikolojisinde gelgitler olur, onların ümitleri zaman zaman zayıflamış, zaman zaman güçlenmiş olsa da tek istedikleri çocuklarına kavuşmak, bu çok net. 

“BİZ DE BU ÇOCUKLARIN ANNESİYİZ”

PKK tarafından kaçırılan çocukların arasında LYS’de Türkiye 58’incisi olmuş Erzurumlu bir anne babanın oğlu da var. Annesi çocuğunun hayalinin doktor olmak olduğunu söylüyor. Sizin eylem yapan annelerle yaptığınız görüşmelerde böyle hikayelere rastladınız mı? Kaçırılan çocuklar arasında böyle başarılı olanları da var mıydı?

Tabi ki, örneğin kimisi “Çocuğum mühendis olacaktı”, kimisi “Çocuğum gazeteci olacaktı”, kimisi “Çocuğum okulda çok başarılıydı, çok terbiyeliydi” diyor, kimisi çocuklarının “Çocuğumun çok büyük hayalleri vardı, bize ‘Anne ben okuyacağım ve babamla seni Hacca göndereceğim’ derdi ” diyor. Bu çok okuyan çocuklardı ve ellerine silah değil, kalem alan çocuklardı. Çocuklar ellerindeki bu kalemlerle geleceğin fotoğrafını çizecek çocuklardı ve şimdi o çocukların fotoğrafını kapkara yaptılar. Biz de orada son noktayı koyduğumuzda “Biz de bu çocukların annesiyiz” dedik. Oradaki bir anne bana diğer anneler de empati yapmalı demişti. Ben o empatiyi çok iyi bir şekilde yaptım ve oradaki çocukların kendi çocuğum olduğunu düşündüğümde emin olun ben çok daha fazlasını yapardım. Barış sadece çözüm sürecini iktidardan beklemekle mi gerçekleşecek? Çözüm sadece ne siyasi arenada ne de muhalefette, çözüm tüm toplumun katılımıyla gerçekleşebilecek bir şey ve insanın geleceğinin elinden alınması öyle acı bir şey ki… O çocukların vebali, her kim onların dağa götürülmesine vesile olduysa hepsini üzerine olsun diyorum.  

SİYASİ SÖYLEM KULLANAN İKİNCİ GRUP ANNELER, YALNIZCA ÇOCUĞUNA KAVUŞMAK İSTEYEN ANNELERİN GÜCÜNÜ KIRMAK İSTİYOR

Gençler, öğretmenler bir araya gelip bu anneleri ziyaret etmeye, onlara destek olmaya gidebilirler. O kahraman annelerin çocuklarına kavuşması için o çadırların boş bırakılmaması gerekiyor. Siyasi söyleme sahip olan diğer bir grup anneler belki bu annelerin gücünü kırmak için orada. O annelerin güçlü olmaya ihtiyacı var, belki biz fark etmiyoruz ama o anneler çözüm süreci adına çok büyük bir şey yaptılar, belki de siyasi iktidarın yapamadığı bir şeyi yaptılar. O nedenle öğrenciler, öğretmenler oraya gidip bu annelere destek olmalılar.

On5yirmi5