“Evlenmeden hamile kalanın hürriyetine tükürürüm.”

Röportaj
Son dönemde yaptığı konuşma ve verdiği röpojtajlarda sözünü sakınmadan düşündüklerini söyleyen Tuğrul İnançer, Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu. Önceki konuşmalarında söyledikleriyle kamu...
EMOJİLE

Son dönemde yaptığı konuşma ve verdiği röpojtajlarda sözünü sakınmadan düşündüklerini söyleyen Tuğrul İnançer, Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu. Önceki konuşmalarında söyledikleriyle kamuoyunda yankılar uyandıran ve olumlu olumsuz birçok tartışmaya konu olan İnançer, yine ses getirecek düşüncelerini dillendirmiş.İşte o konuşma…

Geçen hafta Atatürk inkılaplarından söz ederken ‘köpekleştirme’ lafını kullanmışsınız. Ne demek istediniz?

Her zamanki gibi yanlış anlaşıldım. Ben eğitim kelimesine karşıyım. Sivil hayatta eğitim olmaz, maarif olur. Fikir, düşünce, tefekkür gibi şeyleri tarif edebilecek kadar bilgi sahibi olmak ve onların içinden zamana zemine uygununu kullanma yetisini verebilmektir maarif. Bize verilense “Benim dediğim doğrudur, senin dediğin yanlıştır”… Bu sirkteki köpek terbiyesine benzer. Meclis’te bunu söyledim. Lafı millet k.çından anladı, hiç umurumda değil! K.çından anlamasın, aklından anlasın!

Cemil Çiçek de size tepki gösterdi…

O beni dinlemedi. Kendisine öyle söylendiyse Cemil Bey haklıdır ama bir hukukçu olarak bu adam böyle söyledi mi diye inceleseydi daha doğru olurdu.

Cumhuriyet dönemi inkılaplarına başka ne eleştiriniz var?

Sana ne? Okuyucuya ne? Şahsi düşüncelerim kimseyi alakadar etmez.

“ERKEK YAKININDAKİ KADINLARI ÇALIŞTIRMAYACAK”

“Kadın kadın gibi, erkek erkek gibi yaşar” demiştiniz. Kastınız nedir?

Yaratılış farkından kaynaklanan mükellefiyetler farklıdır. Evli kadının nafaka mükellefiyeti yoktur. Yavrunun da nafakası babaya aittir. Anne “Ben bu çocuğu emzirmiyorum” dese, baba zorlayamaz. Yani hanım evde muhterem bir yerde tutulur. Hz. Peygamber, cennetin kadınların ayağının altında olduğunu söyler. Bu kadar muhterem olan kadının mecbur kalarak çalıştırılması ayıptır. Erkek yakınındaki kadınları çalıştırmayacak. Onun bütün ihtiyacını temin edecek.

Ya kadın çalışmak istiyorsa?

Mecbur kalırsa çalışmalı. Mesela efendimizin zevcelerinden Zeynep validemiz yün örüp pazarda sattırıyormuş. Oradan kazandığı parayı sadaka olarak dağıtıyormuş. Bunda bir mâni yok.

“Çalışan kadın yuvasını dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor” demişsiniz.

E nefis…

Nasıl yani?

Açık değil mi, nesini açayım ya? Boşanma davalarında çalışan kadının oranı çok yüksek. Mutlu kadın neden çalışsın? Herifte kabahat de ondan! Evlenirken nefsine göre evleniyor. Kız tarafı masraf listesi veriyor. Kavgalar “ben’likten çıkıyor.

Evde şiddet gören, hakarete uğrayan kadın para kazanmıyorsa nasıl boşanacak?

Orada dur. Boşanmasın. Boşanmaya sebebiyet vermesinler. “Ben ben” demesinler.

Kadınların bu kadar şiddet görmesi, hakarete uğraması “ben ben” demesi yüzünden mi yani?

Yüzde doksanı “ben” dedikleri için. Geride kalanı da erkeklerin eşekliğinden. Kadın neden çalışmak ister?

Birey olmak, kendi ayakları üzerinde durmak, erkeğin karşısında ezilmemek için…

Biz kendi ayağımızın üstünde durmak için yaratılmadık. Beraber olmak, bir olmak için yaratıldık. Senin dediğin laf egoizmin uzantısıdır. Kendi ayağının üstünde durma! Kocan senin neyin? Sen tek başına isteklerinden vazgeçeceksin, o da vazgeçecek. Evde sizin kararınız yürüyecek. Sen kocana maddi açıdan bağlı değilsin, her açıdan bağlısın. Kocan da sana bağlı. Balkonda rakı pirzola yiyip içeride çocuklarına soğan ekmek yediren erkeğe de erkek denmez. Bunları söylediğimde yazılmıyor, kadınlarla ilgili kısımlar yazılıyor.

Bu söyledikleriniz kadınları ikinci sınıf pozisyona itmiyor mu?

Erkekler erkek gibi değil öküz gibi davranıyorsa bana ne? Resulullah zevcelerinden hiçbir şey istemezdi. Sofra kurup kaldırır, yaygı silkelerdi. Benim ölçüm Peygamber’dir. Ayrıca karısından sopa yiyen erkekler de var ama onlar karakola gitmediği için bilinmiyor.

“KADININ TEK MÜKELLEFİYETİ YAVRUSUNA ANNE OLMAKTIR”

“Eş yoktur, eşitlik yoktur. Eşim değil, zevcem olur” sözleriniz de çok tepki çekti…

Niye erkek tarafından anlıyorsun? Eş değilim derken üstünüm demek istedim zannediyorlar. Erkek, kadından üstün değildir. Cennet kadınların ayağı altındadır. Ben eşek gibi çalışıp onun nafakasını temin etmekle mükellefim, o bana bir lokma ekmek vermek zorunda değil. Evde oturup, ayak uzatıp “su” diye bağırıyorlar. Çüş! Buna kocalık denmez. Ben de evde yemek yaparken eşime yardım ederim. Bu yaşa geldim, kızımdan bir bardak su istemedim.

E peki, sizce kadınların mükellefiyeti nedir?

Kadının tek mükellefiyeti yavrusuna anne olmak, helalle beslemek, güzel örnek olmaktır. Başka mükellefiyeti yoktur. Hz. Peygamber sofra kurup kaldırmıştır.

“EVLENMEDEN HAMİLE KALMAK O….LUKTUR”

Ramazan programında hamile kadınlarla ilgili sözleriniz çok tepki çekti. Hamilelerin gözükmesinde sakınca mı var?

Ben o programda edepsizliğin ayyuka çıktığını, hanımların belli zamanlarda kullandıkları bazı gereçlerin, kanatlısının kanatsızının reklamının yapıldığını söylediğimde o şirketin reklam müdürü olan zat aleyhimde kampanya başlattı. Ben hâlâ bunun edepsizlik olduğunu söylüyorum. Ayıptır, gösterilmez. Hamilelik mahrem bir şeydir. Özeldir. Ayrıca nazar değer. “Erkekler arabasıyla alsın, akşamüstü dolaştırsın. O kızcağız sokağa çıkmasın, nazara gelmesin” dedim. “Hamileler sokağa çıkmasın” demedim. “Reklam etmesinler, kapalı giyinsinler” dedim. “Hem evlenmem hem hamile kalırım” diyenler var. Hürriyetmiş! Or…luğun adının hürriyet olduğu dünyaya tükürürüm. Bunun adı or….luktur. Amerika’da eşcinsellerin evlenmesi de serbest. İçine tüküreyim öyle ileriliğin ben! Bu ilerilikse ben gericiyim. Aileye saygı yok, mahremiyete saygı yok. Bunun adı da hürriyet, öyle mi? Hadi ya?

O zaman erkek gözüne odaklı yaşayalım, hamileler dışarı çıkmasın!

Hayda! Yok, sen bu sabit fikirlilikle beni anlayamazsın! Hamile kalırsan anne olmayan kızların sana kıskançlıkla bakacağını düşünmüyor musun? Bebek yapmak için tüpçülere giden, gayret eden zavallıcıkların sana gıpta etmeleri, seni kıskanmaları mümkün değil mi? Niye böyle doğru düşünmüyorsun? Niye erkekten bakıyorsun?

Siz böyle söylediğiniz zaman erkekler bunu dinin gereği zannediyor ve kadınları eve kapatıyor. Gazetelerde neden her gün kadın cinayeti haberi okuyoruz?

Erkekleri terbiye edemediğimizden.

Nasıl terbiye edeceğiz?

İslam’la. Karısından hiçbir şey istemeyen bir Peygamber’in ümmeti olduğunu öğreterek. Sen de peşin hükümlüsün.

“İKTİDARA SÖVMEYİN, KENDİNİZİ DÜZELTİN”

Tasavvuf nedir?

Her harp geçicidir. Sulh esastır ama nefisle olan mücadele kafa teneşire vuruncaya kadar bitmez. Ona cihad-ı ekber derler. İşte tasavvuf, cihad-ı ekber demektir, yani nefsini adam etmektir. Bugün pek çok siyasi münakaşa var. Hz. Peygamber’in buyurduğunu dinlesek bu münakaşalar biter. “İdarecileriniz bir hata yaptığı zaman onlara sövmeyin, kötü söz söylemeyin. Onlar hakkında hayır duada bulunun ama mutlaka kendinizde var olan bir kabahatinizi düzeltin. Göreceksiniz ki onlar da düzelecek” diyor. Biz böyle mi yapıyoruz?

İktidarı hiç eleştirmeyelim mi yani?

Böyle anladıysan söyleyecek sözüm yok! “Kendi kabahatini düzelt” diyor Hz. Peygamber. Sövmek başka şey, tenkit etmek başka şey. Kendimize ait hiçbir bozukluğu düzeltmeden sadece sövüyoruz. “Sayın bilmem kim hırsızdır” diyorlar. Yalancısın. Adam hırsızsa sayın değildir, sayınsa hırsız değildir. Anladın mı sloganların bir b.ka yaramadığını?

“CUMHURBAŞKANI’NA ALTINDAN SARAY YAPTIRSAM DOYMAM!”

İslamcıların Türkiye’de iktidara geldikten sonra yozlaştıklarına dair eleştiriler var. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Boş laf deyip geçerim.

Ya mala mülke değer verme?

Mala mülke sadece dinle alakası olmayanlar değer versin, dinle alakası olanlar evden camiye, camiden eve gitsin öyle mi? Peygamberin sağlığında cennetle müjdelediği on kişiden biri Abdurrahman Bin Avf günümüzün Rockefeller’i gibiydi. İmam-ı Azam, Abdülkadir Geylani de çok zengindi. İlmine halel geldi mi? Ebü’l-Hasan Ali eş-Şâzelî’nin Kahire’de oturduğu ev 44 odalıydı. Kişinin cebinde çok para olacak. Zekât verecek, kurban kesecek, hacca gidecek. Para cebinde çok olacak ama gönlüne sokmayacaksın.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili tartışmalara ne diyorsunuz?

Ben bir vatandaş olarak Antalya’da o binadan daha büyük bir otelde kaldım. Bu memleketin Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’ına, Diyanet İşleri Başkanı’na altından saray yaptırsam doymam. Recep Bey’in babasının malı değil o, milletin malı. Ne olacaktı ya? İngiltere Kraliçesi Buckingham Sarayı’nda oturuyor, hata değil de benimki mi oturmayacak? Bırakın bu alçakgönüllülük namı altında zelilliği, zilleti! Türk milleti izzet sahibidir! İzzet de böyle belli olur.

Betonlaşma, şehir kültüründen uzaklaşma, estetik sorunlar?

Bütün soruların cevabı Muhammed Mustafa’da gizlidir. Biz cebinde ayna ve tarak taşıyan bir Peygamber’in ümmetiyiz. Ona ne kadar benzemeye çalışırsak şahsi menfaatten, rüşvet verip 8 kat yerine 18 kat yapmaktan kurtuluruz.

3 bakanla ilgili yolsuzluk tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?

Ben günlük siyasetin dışındayım, üstündeyim. Bunlar havanda su dövmektir.

“MODERNLEŞME DİYE BİR ŞEY YOKTUR”

Osmanlıca tartışmasına ne diyorsunuz?

Cahilliğe talip bir toplum haline geldik. Bilginin fazlası niye zarar versin?

Latin alfabesine geçilmesi hata mıydı?

(Sinirlice bakıyor, çay kaşığını bardağın içine koyuyor). Anladın mı cevabı bakışımdan? Yeter bu kadar!

Cumhuriyet modernleşmesini nasıl görüyorsunuz?

Modernleşme diye bir şey yoktur. Kendinden önceki dönemi geri, kendini ileri zannetme zannına modernizm denir. Modernleşme sadece Cumhuriyet’te mi oldu? Meşrutiyet ne? Tanzimat ne? Gökten zembille inmedik. Cumhuriyet sadece bir rejim değişikliğidir.

Ya Batılılaşma çabaları?

Batılılaşma hatadır. Şahsiyetsizleştirmiştir. Mukallitleştirmiştir. Mukallitlik, tefekkürü yok eder. Batı’nın refahının kaynağı araştırılmamıştır. Batı bildiğin hırsızdır. Dünyanın en büyük elması olan Kafinur, Hint kökenlidir ama İngiliz kraliyet tacındadır. Delhi’de Hümayun Şah’ın türbesinde, sandukanın üstündeki avizeden çalınmadır. Hırsızlıkla elde edilmiş maddi refahın adı medeniyet değildir. Benzemeye çalışmak hatadır.

“LAİKLİK İSLAM İÇİN DOĞRU DEĞİLDİR”

Laikliğe nasıl bakıyorsunuz?

İnsanın hayatına inancı ve aklı yön verir. Eğer bu inanç doğru bir inançsa akıldan üstündür. Eğer batıl bir inançsa akıldan geridir. Reform denen hareket, batıl olan bir dini arkaya atıp aklı öne koymaktır. Bunun paralelinde bizim reformistlerin anladığı büyük bir salaklıktır. Hak olan dini arkaya atıp aklı öne koymak olmaz. Dolayısıyla laiklik batıl dinler için güzel bir şeydir ama İslam için doğru değildir. Devlet idaresine dini kaidelerin karışmıyor olması laftan ibarettir. Din ve dünya ayrı değildir. Hz. Peygamber “Dünyası için ahiretini terk eden bizden değildir” diyor. Ama İslam hukukun bütün hükümlerini şu anki kanunlarımıza göre yaşayabilirsin. Bugünkü devlet sistemi içinde Allah’ın emrine uygun davranmak pekâlâ mümkündür.

“VAKFI KARIŞTIRMA, TARİKAT YASAK”

Cerrahilik üzerine sorularım olacak…

Türkiye’de tarikat yasak. Siz öğrenmediniz mi hâlâ benim damarıma basıyorsunuz. Niye soruyorsunuz?

Karagümrük’teki “Türk Tasavvuf Musikisini Koruma ve Yayma Cemiyeti”ne pek çok ünlü sanatçı da geliyormuş.

Vakfı karıştırma! Öyle sanatçı manatçı bunlar aktüel şeyler. Biz nefsimize tabi değiliz. Zaten sığmıyoruz vakfa, gelmesin kimse yeter! (Gülümsüyor)

  • Universitas terbaik Tapanuli
  • tutorial dan tips zeverix.com
  • https://insidesumatera.com/
  • https://prediksi-gopay178.com/
  • https://margasari.desa.id/
  • https://sendangkulon.desa.id/