Esra Elönü Yeniyüzyıl gazetesinde Yeniakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak ile konuşmuş.CİA ajanlığına değin sorular sormuş ve Dilipak her zamanki kendinden emin ve samimi uslübu ile cevaplamış.İşte o konuşma…
Hani fantastik hikâyede anlatıcı bilge dedeler vardır onları hatırlarım. Cümleleri yüksektir şaşırırsın lakin paraşütün inişi seyrinde bir anlatış biçimi olduğundan oltana konserve kutusu da takılmaz karpuz kabuğu da…
Anlayacağın faydasız olanı duymazsın. Öyle röportajlardan biri oldu bu. Ve ilk soru geldi çattı…
Yılbaşını nasıl geçirdiniz, kutladınız mı?
2 Ekim Pazar’a daha çok var.2016 hicri yılbaşı. 2015’i hatırlayamadım.
Her şeyi bilen adam olmak yorucu değil mi?
“De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” der kitap. Resul “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” der. Her şeyi bilmek mümkün değil. Daha öğrenmem gereken çok şey var…
CIA’nın Müslümanlar içine soktuğu ajan siz misiniz?
Eskiden derin devlet böyle diyordu. Paralelciler de şimdi etkimi kırmak, itibarsızlaştırmak için bu söylentiyi yaymaya çalışıyorlar. 1993’te Yörünge kapak konusu olarak benim için bu soruyu yöneltmişti. Bu dünyada kim ne yaptı ise öbür dünyada önüne konulacak… Ben böyle bir ihanetin parçası olmadığım, hiçbir istihbarat örgütünde yer almadığım halde bana bu iftirayı yapanlarla o gün hesaplaşacağız. Kim kime olmadığı bir şeyi isnat ederek iftira ederse, o iddia sahipleri o şeyi yapmış gibi muaheze edilecekler… Kem söz sahibine aittir.
Amerika, Fethullah Gülen’e teklif ettiği projeyi aslında ilk size teklif etmiş doğru mudur?
Hayır, doğru değil. Amerika değil Graham Fuller. Onlar Gülen’le çok önceden çalışıyorlardı, bu işin içinde benim de yer almamı istiyorlardı. Bu projenin dünya ve bölge barışı, Türkiye’deki İslamcıların özgürlük ve refahına olumlu katkı sağlayacağını söylüyorlardı. Asıl hedefleri İslam’a karşı sopa değil havuç. Bu şekilde İsrail’in varlığı ve güvenliğini garanti algına almak, İslam dünyasının gelecek tasavvurunu batılı kavram ve kurumlarla çerçevemek, ABD ve NATO’nun askeri ve stratejik hedefleri ile uyumlu bir İslam dünyası hayal ediyorlardı. Benim tavrım çok açık ve net. Gayrimüslimler ile Müslümanlar hakkında, onlar aleyhine olacak bir işbirliği yapmam. “Korku ya da güç hayali ile “evet” desem bile bana inanmayın, Allah’a ve ahiret gününe inanan bir insan olarak aklım başıma geldiğinde size ihanet ederim. Sizden korksam bile Allah’ın gazabından daha çok korkarım, sizin vaatlerinize tamah etsem bile Allah cenneti vadediyor, siz bana onu vadedecek değilsiniz” dedim. Ama birileri o tekliflere tav oldular.
3 lobinin ortak sözcüsüydüm
2003’teki 1 Mart Tezkeresi’ni engellediğiniz, Abdullah Gül’ün Meclis’teki odasını kullandığınız konuşuluyor, doğru mu?
Doğru değil. 3 lobi vardı. İslam, liberal ve sol. Üçünün ortak sözcüsüydüm. Gül ile konuştuk. Bana hükümette fiilen destek veren Başbakan Yardımcısı Yalçınbayır’dı. Meclis’te destek veren de İdare Amiri Abdullah Çalışkan’dı. Başbakan’ın odasını kullanmak hayır. Ama lobinin temsilcileri ve Gül ile Başbakanlık’ta bir araya geldik.
Derin siyasetteki diğer hamlelerinizi merak ediyorum. Mesela sonucunda Sincan tankları gösterisi yapılan Ankara’daki meşhur Kudüs Gecesi sizin fikriniz mi? Sizin fikrinizse neden ceza Necmettin Erbakan’a verildi. Nasıl sıyrıldınız?
Benim fikrim değildi. Kudüs Platformu’nun kararıydı. Platform adına ben konferans verecektim. Sesim kısıldığı için gidemedim. Son gün bu olay olunca salon tutulmuştu, insanlara iptali duyuracak zaman da yoktu. Benim yerime Nureddin Şirin gitti, bir hafta önce Ankara’da düzenlenen Şehitler Haftası’ndaki ekipleri, sahne afişlerini kullanarak aynı isimle farklı bir etkinlik yaptı. Onu tutukladılar, ama işin faturasını da partiye çıkarttılar. Ben olayı açıkladım, ama partiyi kapatmayı kafalarına koydukları için benim açıklamalarımı dikkate almadılar.
Zalime karşı durmalıyız
Abdullah Öcalan üzerinden tekrar çözüm sürecini başlatmak isteyen bir ekip var, siz bu ekibi destekliyor musunuz?
Benimle bu konuyu görüşen olmadı. Bilmediğim bir konuda bir şey söylemem doğru olmaz.
Hâlâ Öcalan konusunda iyimser misiniz?
– Daha önce iyimser olduğumu kim söyledi. Kötümser de değilim. Her şey mümkün.
Körü körüne yandaş mısınız?Sizin yandaşlığınız farklı galiba.
Haktan yana olmak dışında bir dileğim yok. Kendi nefsimden yana olmayı bile ırkçılık sayarım. Ayet “Bir kavme olan düşmanlıgınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin” der. İşi ehline ve layık olana vereceğiz. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı durmalıyız.
‘Kumar’ yazınız çok konuşuldu, burada gerçekten dindar olmakla ‘modifiye dindarlık’ farkını anladım. ‘Dindarmış gibi görünen adamların zaafları yüzünden Müslümanlara zarar veriliyor’ diyorsunuz doğru mu?
Evet. Bizde yılların açlığı vardı. Para, kadın, makam bir anda başını döndürdü birilerinin. Bir de bizimkiler acemi bu işlerde, yerken üstlerine başlarına döküyorlar. Daha yeni öğreniyorlar. Din ve çevre, baskısı, korkusu, vicadani rahatsızlık utanma duygusu da var hâlâ birilerinde, o zaman panikliyorlar. Yerken de ezik bir yanları var. Allah ve ahiret korkusu küllenmiş bir kor gibi yüreklerimizin bir yerinde duruyor.
Helal, haram kelimelerini duydukça irkiliyorsunuz. Cenaze namazına geliyorsunuz, ölüm korkusu ağzınızın tadını kaçırıyor. Biliyorsunuz, bir hırsız bir bağdan bir bostan çalar ama rüşvet alan biri, bir bostan karşılığında bir bağı satar... Hafızanız sizi rahatsız eder. Eski bir milletvekili o yazımdan sonra bir mail atmış, ‘Günah evleri konusu Ankara’da o kadar ortalıkta yaşanıyordu ve konuşuluyordu ki kaleme aldığınız için teşekkürler’ diye. Bu işler birçok kişinin bildiği bir sır. Polis de bilir bunları, bürokrat da, herkes birbirinin açığını bildiği için giderek bir dehşet dengesi oluşuyor.
Bu iş bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor. ‘Deme derim’e dönüyor. Kimi alkol kumar gidiyor, kimi garsoniyerlerle yetiniyor. Gizli nikâhlarla garsoniyer, rezidance hayatı yaşıyor. Aslında bu işlere yanaşmayacaksın. Bu şeytan üçgenine girince, bir ucundan başladın mı, ötekileri peşinden gelir. Bu alemde gerçek bir dostluk da yoktur. Tehdit, şantaj, dedikodu, gıybet… Bu alemde siyasetçi, işadamı, bürokrat, sanatçı, gazeteci, akademisyen, herkes var. Ve tabii kripto bir takım adamlar da sızıyor aralarına. Bu adamlar, eş ve arkadaşlarına karşı ikiyüzlü davranarak aslında giderek farklı bir ruh haline bürünüyorlar…
Korku, stres ve bu işin psikososyal riskleri adamları bitiriyor, bakmayın güçlü, neşeli, çok zeki ve cesur göründüklerine… Bunlar kim mi, birçok kişi, başkalarının bilmeyip, sadece kendinin bildiğini sandığı çevresinden birkaç isim hatırlayacaktır. Belki biraz da şuyuu vukuundan beter hal almıştır bu işin. Bu adamların üzerine gidilemediği için, birçok kişi de bu şaibe altında kalmakta, batılın tasviri saf zihinleri iğfal etmeye, kötü örnek olmaya devam etmektedir.
Bu yazıyı size yazdıran şey nedir? Ciddi bir itham, kaynağınız?
Zaman zaman böyle şeyler yazıyorum. Bu ilk değil, son da olmayacak. Bu işler dün de 5000 yıl önce de böyle idi. Bugün de böyle, yarın da böyle olacak… Hak-batıl mücacelesi. Bize düşen görev ise adil şahidler olmak. Uyarmak…
Dindarlar kadın, para, şan şöhretle sınavlarını iyi veremediler mi sizce?
Sadece dindarlar değil, Şeytan’ın insanoğluna karşı en başarılı olduğu alan. Irkçılık ve o saydıklarınız.
AK Parti içinde olmakla yanında olmak farklı şeyler mi?
Evet de ben parti üyesi filan değilim. Sivil bir kişiyim, ama AK Parti için, dün olduğu gibi, bu seçimde de AK Parti için en çok çalışan ilk 10’un içindeyimdir belki de.
7 Haziran’daki seçim sonucu bu zaafların sonucu mudur? Yani Allah’ın tokadı…
Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, bizi kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Bu bir ikaz da olabilir, bir imtihan gereği de. Aday sorunu da vardı, başka sebebler de. Elbette her olan şey bir takım sebebler vardır. O sebeblerden bir takım kişilerin sorumlulukları vardır, elbette.
AK Parti içindeki zaafları eleştirmek harammış gibi davranılıyor, neden? Halbuki davaya dost olanın tavrı bu diye düşünüyor musunuz?
Eleştiri konusunda insanlar isteksiz. Oysa bizde ‘Dost acı söyler’ diye bir söz vardır. Yapıcı bir eleştiri, sıradan bir övgüden daha değerlidir. Bazıları kraldan fazla kralcı. Ben birilerinin tevazuu bir başkasının kibrine vesile olmamalıdır diye düşünürüm.
Sövene elsiz, vurana dilsiz biri değildi.
Hasan Karakaya nasıl bir dosttu?
Nasıl bilirsiniz. İyi bilirdim. Onu yakından tanıyanlar da aynı kanaati paylaşacaklardır. Ha, şu da var, sövene dilsiz, vurana elsiz değildi. Bir yüzüne vurduğunuzda öbür yüzünü çevirenlerden değildi. Her insan gibi, bizlerin de hatalarımız vardır. Allah taksiratımızı affetsin. Birileri onun öfke dilinden şikayetçi idi, öfkesi duyduğu acılarla kıyaslandığında sanırım onu anlamak kolaylaşır. Ama o acıları, o trajediyi yaşamayanlardan bu öfkeyi anlamalarını beklememek gerek.
Ömer Çelik’in ifadesi maksadını aştı
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ‘İsrail’le ve halkıyla dostuz’ dedi, gerçekten öyle miyiz?
Maksadını aşan bir ifade… İsrail’de Gazze bombalamasına katılmamak için istifa eden pilotlar da vardı. Mavi Marmara’ya binen de. İsrail’de Siyonist terörden şikayet eden insanlar da var. Hz. Musa, Hz. Harun Firavunun sarayında büyümüştü, öte yandan Hz. Nuh’un oğlu gemiye binmemişti. Kaldı ki, Müslüman olmasa da bütün mazlumlar ümmetin koruması altında olmalı. Ama İsrail’i bir bütün olarak aklama anlamına gelen bir ifade doğru değil. Politikacılar, ne dedikleri kadar sözlerinin nasıl anlaşıldığını, ya da nasıl kullanılacağını da hesaba katmak zorunda.
Hiç kimseyiikna etmek gibi bir derdim yok
En sevdiğiniz Kemal Sunal filmi?
İnek Şaban tipolojisi ile ünlenmişti.
Hangi liderle hangi çizgi filmi izlemek isterdiniz?
Çocukken lider, büyünce çizgi film merakım olmadı. Neyi, niçin yaptığım önemli… Her zaman ailem ve dostlarımla olmayı tercih ettim. Bazen de insan yalnız kalmak ister.
Ayakkabı numaranız?
47.
Herkese garip gelen fakat çok sevdiğiniz özelliğiniz?
Herkes ne düşünür bilmem, öte yandan narsist biri değilim.
İntihara teşebbüs eden birini ikna için en kısa cümleniz?
Kimseyi ikna etmek gibi bir derdim yok. Güzel söz ve hikmetle, anlayacağı şekilde… Sonuçta ne yaparsanız yapın, kişi kendi kararını verecektir. Peygamberler insanları cehennemden kurtulmaya çağırdılar insanlar o ilahi dil, her zaman kurtuluş davetinin dili olmalı.
Torunlarınız ‘Dede peki senin ellerin neden bu kadar büyük’ diye sorarsa vereceğiniz ilk cevap?
Onların bunu sormasına gerek yok, çünkü zaten onların da elleri büyük olacak. ‘O ellerimle, kollarımla sizi daha kolay tutayım, kucaklayayım diye’ derim herhalde…
Hakkınızda ortaya atılmış, sizi en çok güldüren yalan?
Yalana da yalancıya da gülmem. Hem haksızlığa uğradığım için hem de haksızlık yapanın zavallılığına üzülürüm herhalde. Tebessüm güzeldir ama hüzün daha da güzeldir. ‘Bildiğimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız’ der Peygamber.
En sevdiğiniz sure?
Bu her gün yeniden şekillenir. En çok okuduğum Fatiha ama ufkumu aydınlatan, gönlümü ferahlatan, bana heyecan ve cesaret veren o hangi sure ise o an için o. Yoksa bütün ayetler güzel. O Rabbimin bana mesajıdır.
Tayyip Erdoğan’la basket maçını mı yoksa bilek güreşini mi tercih ederdiniz?
Musafaha etmeyi. El ele tutuşup Peygamber’e salavat getirmeyi. Mesela birlikte tavaf yapmayı.
İlk namazı nerede kıldınız?
Ben bir müftü torunuyum. İlk namazımı hatırlamayacağım kadar küçük yaşta kılmış olmam gerek. Ha hatırladım, daha önceydi. ‘Elestü Bezmi’ndeydi, Galû Belada. Siz de oradaydınız, eşim, çocuklarım, kardeşim, yeğenlerim, dostlarım hep oradaydık.
Camide ayakkabılarınızı çaldırdığınızda sizinle aynı numarayı giyen hangi dostunuzu arardınız?
Aynı numara giyen başka bir tanıdığım yoktu.
En sevdiğiniz Sezen Aksu şarkısı?
Ali Ufkî Bey’in ‘Uyan y gözlerim’. Yoksa o Sezen Aksu’nun şarkısı değil miydi… Ha, tamam Ruhi Ayangilin miydi…
Kazandığınız ilk parayla ne yaptınız?
Kitap almışımdır. Ya da ne bileyim ben, sahi para ne işe yarar. Evlendikten sonra para harcama işlerini benim adıma eşim yapıyor.
Muhalifler içinde sizden daha zeki olduğuna inandığınız isim?
Hepimiz birbirimizden üstünüz. Kimimiz daha güzel şiir yazar, kimimiz daha güzel beste yapar, kimimiz daha güzel ud çalar, kimimizin sesi daha güzeldir, kimimiz daha hızlı koşar, kimimiz daha yüksek atlar. Bağzukum bağza…
Her şeye yetişen Süpermen olmayı mı yoksa kendi halinde süpermarket sahibi olmayı mı isterdiniz?
Ben Allah’ın takdirine razıyım, yeter ki, o benden razı olsun. Böyle bir şeyi düşünmekten beriyim.