Dergiciliğin en önemli handikabı ‘telif ücretleri’

Röportaj
Abdullah Güner’in röportajı “Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları”nı konuşmaya Dil ve Edebiyat Dergisi ile devam ediyoruz. Dil ve Edebiyat Dergisi, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin aylık, dil, e...
EMOJİLE

Abdullah Güner’in röportajı

“Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları”nı konuşmaya Dil ve Edebiyat Dergisi ile devam ediyoruz.

Dil ve Edebiyat Dergisi, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin aylık, dil, edebiyat ve kültür yayını olarak 2009 yılında yayın hayatına başladı. Ana yayın çizgisi olarak, güncel edebiyat ve dil sorunlarını kendi medeniyet kodları çerçevesinde değerlendiren makaleler, eleştiri yazıları, şiir ve hikâye olmak üzere, farklı edebî türlerde eserler neşrediyor. Bunun yanı sıra gençlere yönelik yarışmalarla ve diğer söyleşi programlarıyla kültür hizmetlerine katkıda bulunmaya devam ediyor.

Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları’nı Dil ve Edebiyat Dergisi Editörü Hüseyin Altuntaş ile konuştuk.

“DİL VE EDEBİYAT DERGİSİNDE DİL BİLİNCİ ÖN PLANDA”

Öncelikle bize derginizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla ne zaman yayın hayatınıza başladınız? Ne tür eserler yayınlıyorsunuz? Yayın politikanız nedir?
Dil ve Edebiyat dergisi; Türkiye Dil ve Edebiyat Derneğinin aylık, dil, edebiyat ve kültür yayınıdır. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği tüzüğünde yer alan “dil bilincinin toplumda yerleşmesi ve gelişmesini sağlayacak faaliyetlerde bulunmak” amacı doğrultusunda 2009 yılında yayın hayatına başlamıştır.

Güncel edebiyat ve dil sorunlarını kendi medeniyetimizin kodları çerçevesinde değerlendiren makaleler, eleştiri yazıları ile şiir ve hikâye başta olmak üzere, farklı edebî türlerde güncel eğilimleri göz ardı etmeden eserler neşretmek ana yayın çizgimizi özetlemektedir. Bununla birlikte gerek yarışmalar düzenleyerek gerek eserlerine dergimizde yer vererek gençlere imkân sağlamak da yayın politikamızın ana başlıklarıdır.

“BİZDE DERGİLER, FİKRİ MÜCADELENİN ARACI OLMUŞTUR”

İngiliz edebiyat tarihçisi Mark Parker, 1800’lü yıllarda İngiltere’de dergiciliğin “soyluluk mücadelesi” için bir araç olma özelliği gösterdiğini söylüyor. Osmanlı’dan günümüze Türkiye’deki dergiciliğin tarihsel gelişimini de düşündüğünüzde bizde yayınlanan dergilerin nasıl bir mücadelenin aracı olduğunu düşünebiliriz? Bu anlamda Türkiye’de dergiciliğin geçmişini, hangi dönemlerden geçerek bugünlere ulaştığını söyleyebilirsiniz?

Dergiciliğin bizdeki macerasını Batılı kavramlarla ne kadar açıklayabiliriz? Bu sorunun cevabı bir kenara, dergiciliğin her şeyden önce fikri bir mücadelenin aracı olduğunun altını çizmek gerekir. Bizde düşünce dergiler aracılığıyla oluşmuş ve gelişmiştir. Düşünce tarihimizdeki dönüşümler, dönemler sanırım dergicilik tarihimiz için de söz konusudur. Edebiyat tarihimiz açısından ise dergiciliğimizin tarihi, nesir dilimizin gelişmesinin tarihidir. Nesir dili; düşüncenin, bir başka ifadeyle felsefenin dilidir.

Türkiye’de dergilerin eskiden bir okul işlevi gördüğünü, yeni düşünceler doğurduğunu, fikir tartışmaları yürüttüğünü biliyoruz. Düşüncenin ve hayatın merkezinde olan dergileri bugün baktığınızda nerede görüyorsunuz?
Bu dergiler bugün geldiğimiz nokta açısından günümüz dergi kültürüne bir basamak oluşturmuşlardır. Ancak bu durum o dergilerin işlevsiz duruma düştüğü anlamına gelmez. O dergilerin düşünce, dolayısıyla hayatla nasıl bir temas kurduğu sorunu bugünkü dergilerin, düşünce, kültür dünyasının ve elbette akademinin temel uğraş alanı olmalıdır. Bununla birlikte kabul etmek gerekir ki, günümüz insanının alışkanlıkları, beklentileri çok değişmiştir. Bu nedenle, dergiler de günümüzün iletişim ihtiyaçları çerçevesinde ele alınmalıdır.

“DERGİCİLİK ‘BİR HEVES İŞİ’”

İki de bir kapanan, satmayan, okunmayan, sürekli olduğu yerde dönüp duran, boyu ne uzayan ne de kısalan dergilerin olduğuna şahidiz. Matbu dergilerin en temel sıkıntılarından birisi de ya ferdi ya da belli gruba dayanarak belli bir süre sonra kısır döngüye hapsolmaları. Dergilerin böylesine bir kısır döngüye hapsolmasının nedenleri nelerdir? Bunun dergiciliğe olumlu ya da olumsuz anlamda sonuçları neler oluyor?

Dergicilik “bir heves işi” olmakla birlikte, kısa süreli duygularımızın maliyetini göz ardı edemeyiz. Bu tür dergilerin onu hazırlayanlar dışındakilere katkısını belirlemek güçtür doğrusu… Son dönemde farklı iletişim araçlarının yaygınlaşmasının, sadece heves motivasyonu ile çıkan dergilerin zararını en aza indirdiğini düşünüyorum. Kısır döngüye hapsolan dergilere bakınca, bunların en ciddi probleminin düşüncelerini devam ettirecek gençlere yeterince güvenmemeleri olduğunu görüyorum. Kurumsal bir yayın kalıcı, en azından uzun süreli olmak istiyorsa, tıpkı dokularımız gibi kendini yenileyecek hücrelere zaman içinde daha çok yer açmalıdır.

“MATBU DERGİCİLİK AÇIK VE YAKIN BİR TEHDİTLE KARŞI KARŞIYA”

Günümüzde dergiler internetle birlikte bir değişim dönüşüm geçiriyor. Matbu dergiler her geçen gün okur kaybedip kapanırken, internet dergileri gün geçtikçe daha da çoğalıyor… Türkiye’de son yıllarda okur sayısı düşüyor kullanıcı sayısı artıyor. Peki tablet bilgisayarlar ve mobilleşen dünya dergicilik için bir tehdit mi yoksa bir fırsat mı?

Hayata arz talep yasaları açısından bakmak gerekir. Dergicilik sadece kültürel bir uğraş değildir; bunun ekonomik bir tarafı da bulunmaktadır. Bugün dergicilik, dolayısıyla düşünce hayatımızın önemli bir ayağı, maalesef ekonomik şartların daha önceki dönemlerden daha fazla etkisindedir. Matbu dergiciliğin açık ve yakın bir tehditle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Ancak çok nitelikli, özgün ya da maddi lojistiğe sahip yayınlar bu rüzgâra direnebilecek gibi görünüyor.

“DERGİCİLİĞİN AKIBETİNE İLİŞKİN ÖNGÖRÜDE BULUNMAK MÜMKÜN DEĞİL!”

Tablet ve mobil uygulamalara derginizi hazırlıyor musunuz? Gelecekle ilgili planlarınız neler?

Doğrusu, dergimizin tirajını artırmak, edebiyat çevreleriyle olan bağlarını güçlendirmek, kültür ve edebiyat alanında ortaya çıkmaya hazırlanan genç kalemlere cesaret aşılamak üzere pek çok yeniliği, gelişmeyi benimsemeye hazırız. Ancak bütün bunlar çok sıkı fikri, mali ve planlamayla ilgili hazırlık yapmayı gerektiriyor. Geleceğe ilişkin bütün ana yolların internet platformuna doğru döşendiği bir çağı yaşıyoruz. Ancak bütün bunlara rağmen kâğıt ve mürekkep kokusuyla haşır neşir dergiciliğin akıbetine ilişkin kesin hiçbir öngörüde bulunmak mümkün değil… O halde eş zamanlı olarak kâğıt ve mürekkebe ek olarak net ortamında da etkinlik göstermek üzere her türlü hazırlığı yapmak yararlı ve hatta gereklidir diye düşünüyorum.

“TELİF ÜCRETLERİ DERGİCİLİĞİN EN ÖNEMLİ HANDİKABI”

Derginizin reklam, dağıtım, telif ücreti gibi problemlerini nasıl çözüyorsunuz. Bu anlamda dergiciliği genel anlamda problemlerini düşündüğünüzde, Türkiye’de dergiciliğinin içinde bulunduğu çıkmazların neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Özellikle Dil ve Edebiyat dergisi, Türkiye’nin büyük ve güçlü STK’larından Dil ve Edebiyat Derneği tarafından finanse edildiği için söz konusu alanlarda önemli bir sıkıntısı bulunmamaktadır. Ancak her kurumun kendini finanse etme, karlılığını sağlayarak hayatiyetini kendi imkânlarıyla devam ettirme ilkesine bağlı olarak biz de dergi olarak ekonominin temel kurallarına uymaya; gelir kalemlerimizi artırmaya, masraf kalemlerimizi ise asgariye indirmeye gayret ediyoruz.

Yayımladığım şiir ve nesirler için mütevazı da olsa telif ücreti ödeyerek bunun bir ilke olarak yayın hayatımıza yerleşmesine çaba gösteriyoruz. Ancak belirtmek gerekir ki, telif ücretleri konusu hala dergiciliğin en önemli handikabı olmaya devam ediyor. Tirajları az olan kültür ve edebiyat dergilerinin kendi yağlarıyla kavrulmalarının zor olduğunu; bu handikabı aşmak için yeni yol ve yöntemler geliştirmek gerektiğini düşünüyoruz. Amacı doğrudan kültür ve edebiyat olmayan kurum ve kuruluşların sponsorluğuna sırt dayayarak yapılan dergiciliğin bazı sakıncaları olabilir ama tarih boyunca sanat, kültür ve edebiyatın bu tür himayelerden uzak kalarak güçlü yaşama bahtiyarlığına erişemediği de ayrı bir gerçek…

“DERGİLER HÂLÂ YENİ YAZARLAR YETİŞTİREN EN ÖNEMLİ OCAK”

Bugünün dergileri yazar yetiştiriyor mu? Sizin derginizde yetişen yazarlar kimler oldu?

Yeni yazarlar yetiştiren en önemli ocağın hâlâ dergiler ve dergi çevreleri olduğu kanısındayım. Aykırı örnekler de olmakla beraber, pek çok genç, ilk şiirini, ilk deneme ve hikâyesini küçük veya büyük, etkili veya az etkili herhangi bir dergide yayımlatabiliyor ve yıllar sonra da o dergiyi kendi yetiştiği menşe olarak vefayla sahiplenmeye devam ediyor. Evet, pek çok yazarımız dergilerden yetişmedir; bu, bugün de devam eden bir mekanizmayı ifade ediyor. Dil ve Edebiyat dergisi de yeni yazarlardan, yazar adaylarından müstağni değildir. Bizim onlara, onların bize, Türk kültür ve edebiyatının ise hepimize ihtiyacı var.

Dergi editörlerinin öncelikli işlevinin yeni şair ve yazar adaylarına kendi alanlarında ilerleme imkânı sağlamak olduğuna inananlardanım. Doğrusu, bizim dergimizde de yazar ve şair olma yolunda ilerleyen pek çok yetenekli kalemimiz var. Zamanla bunların çoğunun alanlarında adları anılan önemli kalemler olacağına inanıyorum.

Ayrıntılı Bilgi: www.tded.org.tr

On5yirmi5