Hüseyin Kulaoğlu Yeniakit gazetesindeki Pazartesi sohbetinde;Türkiye’deki sanat camiasını sanatçı Ulvi Alacakaptan ile konuştu. İşte o konuşma…
Türkiye’deki sanat camiasında, sol kesimin ağırlığı söz konusu mu?
– Özellikle 1960 yılından sonra Anayasa’nın getirdiği bazı imkânlardan faydalanarak sol, özellikle kültür alanında (yani yayıncılık, tiyatro, sinema ve şimdi de televizyonda) çok büyük gelişme gösterdi. Sol, Türkiye’de bu kültür planından daha ileri gidemedi. Yani, bu halka ne bir siyasi umut olabildi, ne de önüne ekonomik bir plan koydu. Kendilerine muhalif olan iktidarlardan bile faydalanma, bir şekilde en azından tahrip ederek susturma, ondan sonra çok daha sıkıldılarsa baskı yapma yoluna gittiler.
Sanat camiasında sol, yani diğer bir deyişle dindar olmayan kesim yüzde kaç?
– Yüzde 90-95’dir.
Bunun sebebi nedir. Sol sanat camiasında bir tekel mi oluşturdu?
– Müslümanlar, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren büyük bir saldırıya maruz kaldı. Cumhuriyet, balo ile tiyatroydu. Bir milletvekili veya vali, baloya karısını götürüyor mu? Başka kadınlarla dans ediyor mu? Karısının başkasıyla dans etmesine izin veriyor mu? Yıllarca bunlar takip edildi. Müslümanlarla; tiyatroda, sinemada alay edildi, küçük düşürüldü.
Cumhuriyet bu konuda kendi adamlarına çok bonkördür. Reşat Nuri Güntekin; Hülleci ve Hançer isimli İslam’la dalga geçen iki tane oyun yazdığı için Paris’e Kültür Elçisi yapılarak ödüllendirildi. Sağcılardan sanatçı olmadığı söylenirdi ama vardı. Mustafa Kutlu’yu okuduğumda ağzım açık kalmıştı. Sait Faik ve Sabahattin Ali de kimmiş. Bence Mustafa Kutlu dünya çapında bir hikâyecidir. Yıldırım Gürses dünya çapında bir müzisyendir. Bunlar sadece dindar olduğu için bir sürü yapılardan uzak tutuldu.
Bütün bunlara rağmen sanat camiasına girmeye çalışan dindar kişiler engelleniyor mu?
– Elbette engelleniyor. Kendilerine uygun adam istiyorlar. Sanat hayatımın başladığı Dostlar Tiyatrosu’nun duyurusunda, “İstanbul’da tiyatro yapacak bir işçi kolu aranıyor” yazıyordu. Belli bir amaç için tiyatrocu yetiştireceklerini söylüyorlar. Önemli olan sizin zihin yapınızdı. Dostlar Tiyatrosu’na girerken, daha sonra Polit Büro ismini verdiğim bir mülakata katıldım. Burada sahne eğitimi, pandomim ve diksiyon gibi derslerin yanında ayrıca Marksist felsefe dersleri de aldık. Tiyatroculara ayrıca ideolojiyi de öğretiyorlardı.
HİÇ İLGİSİ OLMAYAN ADAMLAR YARDIM ETTİ
1984 yılında hidayete erdiniz. Bu olayı bir anlatır mısınız?
– Biraz Kenan Evren’in sayesinde oldu. (Gülüyor). Hiç ilgisi olmayan insanlar yardım etti. Bir tanesi de Orhan Pamuk. Yanlış yaşıyordum ve doğrusu bu değildi. Ferhan Şensoy ile turnedeyken, ölümden sonrasının ne olacağını düşündüm. Birden zihnime, “Senin şimdiye kadar olan huzursuzluğun inkârcılığındır. Allah’ı tanı ve kurtul, çok az vaktin var” diye bir şey yerleşti. Tarık Papuççuoğlu ve Rasim Öztekin’le aynı odada kalıyorduk, ben hemen oteli değiştirdim.
MÜSLÜMAN OLMASINA ‘MACERAPEREST’ TEPKİSİ
Kur’an-ı Kerim alma olayınız vardı. Bu olay nasıldı?
– Ankara’da sol bir yayınevi vardı ve nedense oraya gidip Kur’an-ı Kerim istedim. Yayınevi sahibi kısık bir sesle, “Ulviciğim bende yok ama sana bulayım” dedi. Tuhaftı.
Müslüman olduktan sonra solcu kesimden size tepki oldu mu?
– İlk başlarda bana maceraperest diye yaklaştılar. Daha sonra ise tiyatro yapmaya başladığımda bunu kabul etmediler. Çünkü onların tek oyuncağı tiyatroydu. Müslümanları ciddiye almıyorlardı.
‘PRESTİJ İÇİN GEZİ PARKI’NA GİTTİLER’
Gezi Parkı olaylarına Mehmet Ali Alabora ve Levent Üzümcü gibi isimlerin destek vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Gezi Parkı olaylarının sanatçılar açısından birçok nedeni var. Sanatçılar, Gezi Parkı’na prestij için gittiler. İtibar kazandılar. Yapım şirketleri Gezi Parkı’na giden sanatçılara daha sonra iş verdi. Filmlerde, dizilerde oynattı.
‘İNSANLAR İÇİN İTHAL MAM İLE KEDİ NESLENMEZ’
Sanatçıların Filistin, Suriye veya diğer ülkelerdeki insan hakları ile ilgilenmek yerine hayvan hakları ve çevre haklarını ön plana getirmelerini nasıl görüyorsunuz?
– Bunlar gerçek sorunlardan kaçıyor. Kediyi, köpeği severim ama bizim arkadaşlarımız arasında özellikle bayanlarda afedersiniz kedi manyaklığı başladı. Bu kadar aç insan varken, ithal mamalarla kedi beslenmez. İnsan utanır!
‘EN ÇOK KAZANAN, EN ÇOK BAĞIRAN DA GENCO ERKAL’
Genco Erkal, Müjdat Gezen, Tarık Akan ve Levent Kırca gibi kişiler yaptığı açıklamalarda, Türkiye’de baskı rejimi olduğunu, diktatörlükle yönetildiğini iddia ediyor. Siz bunları nasıl buluyorsunuz?
– Bu açıklamalar bu kişilerin sanatsal yönlerinin bittiğini gösteriyor. Levent Kırca’yı anlamıyorum. Herhalde bunalım geçiriyor. Genco Erkal benim hocam. Solcu biliniyor. Bir insanın solcu olması için işçi sınıfından yana ve onun mücadelesinde olması gerekiyor. Genco Erkal; Sabancı’dan, Koç’tan, Efes Pilsen’den para alıyor. 12 senedir başkalarına para vermemek için tek kişilik prodüksiyonlar yapıyor. Bu sene 2 kişi oldular. Ayıptır, utan!
Genco Erkal, Hükümete, “Diktatörsün, tiransın bana baskı yapıyorlar” diyor ama 22 sene boyunca Karaca Tiyartrosu’nda 3 seans tiyatro oynadı. Sonra zaman geldi beni attılar Karaca Tiyatrosu’ndan ama o devam etti. Orada en çok o oynadı. Karaca Tiyatrosu kapatılınca, orada oynayamama durumunda kaldı. Buna da, “İşte sanata darbe!” diyor. 22 sene oradaydı… En çok oynayan odur, yine de en yüksek düzeyden o bağırıyor…
‘KENDİMİ BİLE BİLE NİYE ATEŞE ATAYIM’
Tiyatro oyunlarınızda bayan oyuncu oynatmamanızın sebebi nedir?
– Sadece bir sene önce bir oyunda bayan öğrenci oynattım, onun haricinde hiç oynatmadım. Çünkü kadına ikinci defa bakmanız haramken, para verip bir kadını izlemek ne oluyor? 35 yaşımdan sonra Müslüman olmuşum, şimdi bile bile kendimi ateşe atmak istemem.
Peki, Peygamberimizin sinemada sıfatının gösterilmesine nasıl bakıyorsunuz?
– Bu konu çok tartışılmış ve bugüne kadar yapılmamış bir şeydir. Peygamber Efendimiz’in simasını hiç göstermesinler, gösterilmemesi lazım. Harika bir örneği de vardı. İşte Çağrı filmi.
F TİPİ TİYATROCULARI HARACA BAĞLADI
Sosyal medyadaki paylaşımlarınızda Fetullah Gülen grubundan F tipi diye bahsetmenizin sebebi nedir? Bu grupla aranız nasıldı?
– 25 yıllık bir maceramız var. Bunların kurumlarının ismi nedense hep F ile başlıyor. Fatih Koleji, Feza Gazetecilik, Fırat Kültür Merkezi… Bu yüzden bunlara F tipi diyorum. Şimdi Fırat Kültür Merkezi açılırken, orada oyun oynadık. Bu dönemde Gülen grubu, kadrolaşma yapmak için rahmetli Turgut Özal’a destek veriyor. Biz de oyunda Turgut Özal ile Baba Bush’u samimi gösterdik diye Fırat Kültür Merkezi’nden anlaşmamız olmasına rağmen kovulduk.
ZAMAN’CILAR İÇKİ SERVİSİ YAPTI
Size o gruptan baskı oldu mu?
– Fırat Kültür Merkezi olayından sonra baskılar gelmeye başladı. Şimdi 1992 yılında başka bir Nurcu grubun daveti üzerine İzmir’e oyuna gittik. Bunun üzerine bütün evlere, dershanelere, benim oyunuma gitmeleri halinde cemaatten atılacaklarına dair haber göndermişler.
İşin kötü tarafı hem baskı yapıyor, hem de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın iftarına davet ediyorlardı. İki taraflı oynuyorlardı. Bu Müslümanca bir tavır değil.
Hatta Zaman’ın 15. kuruluş yıldönümüydü. Tayyip Erdoğan, Muhsin Yazıcıoğlu ve Deniz Baykal da oradaydı. İçki servisi yapıldı ve Deniz Baykal; “Bunlar güzel gelişmeler ama yetmez. Demokrat olduğunuzu ispat edeceksiniz” demişti. Bu durum çok garibime gitmişti.
YANLARINA ÇEKMEYE ÇALIŞTILAR
17 Aralık’tan sonra neler oldu?
– 17 Aralık’tan sonra beni yanlarına çekmek için, şu an mailimde duruyor, iki sinema filmi, bir tane de dizi teklifinde bulundular. Herkes bu Paralel Yapı’dan kendine düşeni aldı ama en çok zarar görenlerden biri benim. 10-12 senedir bu F tipi dediğimiz Fetullah Gülen, tiyatroları haraca kesti ve bizim oyunlarımız gösterilmedi. Bütün belediyeler bunların oyunlarını gösterdi. Hatta devlet yardımı aldılar. Ankara’da bunlardan iş alan bir tiyatro, Pensilvanya’ya gidip Fetullah Gülen’in önünde kukla semazen gösterisi yaptı.
STV’DE OYNARLARSA ŞAŞIRMAYIN
Emre Kınay ve Tamer Karadağlı gibi oyuncuların “Erdoğan’dan korkuyoruz, Hitler Almanyasından bile daha kötü bir dönem yaşıyoruz” sözlerini nasıl yorumluyorsunuz… Üstelik bunu Gülen medyasında açıkladılar…
– Sanatçı muhalefet edebilir ama bunların düzeyi çok düşük. Türkiye’de her şeyin magazinleştiği bir zamanda yaşıyoruz. Bunlardan bir tanesi yarın gidip Samanyolu’nda oynarsa hiç şaşırmayın.
ERDOĞAN ÇOK BAŞARILI
Peki siz Erdoğan hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Erdoğan’ı çok iyi tanıyorum. Çok başarılı bir kişi. Çok güzel konuşuyor ve sahneye çok hâkim. Çünkü Erdoğan, İmam Hatip’teyken bütün başrolleri kendisi oynardı. Son zamanlarda ise eşine, kızına karşı yapılan küfürlerin, hakaretlerin ardından öfkeli olduğunu görüyorum. Bu durum Tayyip Bey’i savunmaktan ziyade insanlığı savunmaktır. Küfrederek muhalefet yapılmaz. Bu iğrenç bir şey!