Suriye ve Irak’ta savaşan radikal İslamcılar arasında Almanya’dan giden çok sayıda genç bulunuyor. Bu konuda yeni bir kitap bu ay Almanya’da piyasaya sürüldü. “Öldürmeye Hazır” adlı kitabın yazarı ile DW konuştu. İşte o konuşma…
Lamya Kaddor Suriyeli göçmen bir ailenin çocuğu olarak Almanya’da dünyaya gelmiş. İslam bilimleri eğitimi alan Kaddor, bugün Köln merkezli Liberal İslami Birlik adlı derneğin de başkanlığını yapıyor. Dinslaken’da İslam dini dersi verdiği sırada Kaddor’un öğrencilerinden beşi Suriye’ye gitmiş.
Kaddor bu gençleri cihada sürükleyen nedenleri şöyle anlatıyor: “Kendilerini bu toplumun eşit değere sahip bir üyesi olarak algılamıyorlardı. Kabul görmemişlik duygusu, kimlik arayışı döneminde son derece kötü sonuçlanabiliyor. İnsan avcıları için son derece elverişli özellikler taşıyorlardı. Bu gençler, kendilerine kabul gördüklerini, toplumun kaybedenleri arasında yer almayacaklarını söyleyen, yanlış, karizmatik insanlara denk geldiklerinde, bunun sonuçları tehlikeli oluyor.”
Lamya Kaddor Liberal İslami Birlik Derneği Başkanı
‘Hissettikleri haksızlığı geri çevirmek istiyorlar’
Kaddor yakından tanıdığı bu öğrencilerin son derece sempatik insanlar olduğunu belirtiyor. Din dersi öğretmenliği sırasında bu gençlerin dünyaya açık insanlar olduklarını ancak okuldan sonra radikalleştiklerini kaydediyor. Gençlerin Müslüman olmakla Alman olmak arasında parçalandığına dikkat çekiyor. Dindarlaşma adı altında adım adım düşman ve dost ayrımı gözeten bir dünya görüşüne kavuştuklarını belirtiyor ve ekliyor: “İnternetin büyük rolü var. Birçok genç burada radikalleşiyor. Mutlak bir kudrete sahip olma fantezilerinin de katkısı olduğunu sanıyorum. Bir anda insan yasanın ta kendisi haline geliyor. Burada hissettikleri haksızlığı Suriye ve Irak’ta tersine çevirebileceklerini sanıyorlar. Bu oldukça çarpık bir düşünce ama sonuçta bunlar ideolojik eğitimden geçirilmiş gençler.”
İslam bilimci Lamya Kaddor şiddetin ayrımcılığa maruz kalan, hayal kırıklığı yaşayan gençler için son derece çekici olduğunu ifade ediyor. Bu gençlerin Almanya’da içinde bulunduğu koşulları şöyle anlatıyor: “Bu insanlar, sosyal açıdan zayıf bir aileden ya da bir semtten geldikleri için kendileri açısından işlerin daha zor olduğunu daha sekiz dokuz yaşında öğreniyorlarsa, böyle olması kaçınılmaz. Ailelerin durumu düzeltmeyi başaramadığı yerde devletin devreye girmesi ve gençleri eğitim ve sosyal çalışmalarla yakalaması gerekir. Selefiler sosyal çalışmalar konusunda daha iyiler. Gençlerle ilişki kurma konusunda daha iyiler. Çocukların eşit eğitim fırsatlarına sahip olması için devletin daha çok şey yapması gerekir. Hem Müslümanların hem de toplumdaki çoğunluğun Alman olmanın aynı zamanda Müslüman olmak anlamına gelebileceğini kavraması gerekir. Yasa değişikleri yaparak semptomlarla savaşmak yerine önleyici çalışmalar yapmamız gerekli. Fırsat eşitliği de bunun bir parçası.”
‘Müslüman derneklerine iş düşüyor’
Lamya Kaddor’un beş öğrencisinden dördü geri dönmüş. Tekrar karşılaştıklarında gençlerin utandıklarını gözlemlemiş. Biri İslam’ı savunmak adına doğru bir şey yaptıklarını sandıklarını ama daha sonra kendilerinin de olan bitene bir anlam veremediğini söylemiş.
İslam bilimci Lamya Kaddor, cihadın kültürler arasında bir savaştan ziyade bir protesto hareketi olduğunu belirtiyor. Selefi hareketinin önderleri açısından durum farklı olsa bile katılanlar açısından bunun bir protesto anlamı taşıdığını hatta romantik boyutları olduğunu vurguluyor. Peki gençlerin cihada katılımını engellemek için Müslüman derneklerine bir rol düşmüyor mu?
Lamya Kaddor’un yanıtı şöyle: “Müslüman toplumunun ve derneklerin Selefilik ve fundamentalizmle aralarındaki çizgileri daha da kalınlaştırmaları ve şöyle demeleri gerekir: Bu anlayış, bizim veya Müslümanların çoğunluğunun İslam anlayışı değildir. Bu etkisi olmayan bir yan sonuçtur. Ayrıca şunun da açıklanması gerektiğini düşünürüm: Biz Almanya’da bulunuyoruz. Çocuklarımızın kaçırılmasını istemiyoruz. Gençlerin sağlıklı bir Müslüman benliğe kavuşması için gençlik çalışmalarına daha fazla önemli buluyoruz.”