Abdullah Güner’in röportajı
“Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları”nı konuşmaya İzdiham Dergisi ile devam ediyoruz.
İzdiham Dergisi, internet sitesiyle 2006 yılında, matbu olarak ise 2009 yılında yayın hayatına başladı. İzdiham Dergisi’nde şiir, edebi metinler, röportajlar, biyografiler yer alıyor. Kimsenin bilmediği isimlere dergide yer vermeyi önemseyen İzdiham, internette aktif bir yayıncılık yürütüyor.
“Türkiye’de Dergiciliğin Sorunları”nı İzdiham Dergisi Yayın Yönetmeni Bülent Parlak ile konuştuk.
“KİMSENİN BİLMEDİĞİ İSİMLERE YER VERMEYİ ÖNEMSİYORUZ”
Öncelikle bize derginizi tanıtır mısınız? Hangi amaçla ne zaman yayın hayatınıza başladınız? Ne tür eserler yayınlıyorsunuz? Yayın politikanız nedir?
izdiham.com 2006 yılının Aralık ayında; İzdiham Dergisi ise 2009 yılında yayın hayatına başladı. Yayın hayatımıza başlamamız bir dostluk macerası ve kimseye anlatamadığımız can sıkıntılarımızı gidermeye yönelikti. Üniversitelerimizi bitirmiş; KPPS’nin barajını en son bizler geçmiştik. Hangi mesleği icra etmeye kalkışsak bize armağan edilen şey sadece akıldı. Yenilmekten keyif almaya başladığımız günlere denk geldi İzdiham Dergisi fikri. İyi ki de gelmiş.
Sonra İzdiham gençti, sonra sevildi, sonra saklandı. Benim içime sinen en güzel yönü birlikte duvara yaslandığım ve hiçbiri şiire dâhil olmayan arkadaşlarım tarafından yayına hazırlanmasıydı. Bir önceki cümlede yalan var. Çünkü omzumdaydı bütün yük ama onların yanımda olması destek verdi her zaman.
İzdiham Dergisi’nde şiir, edebi metinler, röportajlar, biyografiler yer alıyor. Yayın yönetmeni olarak en çok kimsenin bilmediği isimlere dergide yer vermek. Kimsenin bilmediği ve kimselere bilinmek istemeyen isimler bundan sonra da yer alacak.
“EDEBİYAT, HAYAT…”
İngiliz edebiyat tarihçisi Mark Parker, 1800’lü yıllarda İngiltere’de dergiciliğin “soyluluk mücadelesi” için bir araç olma özelliği gösterdiğini söylüyor. Osmanlı’dan günümüze Türkiye’deki dergiciliğin tarihsel gelişimini de düşündüğünüzde bizde yayınlanan dergilerin nasıl bir mücadelenin aracı olduğunu düşünebiliriz? Bu anlamda Türkiye’de dergiciliğin geçmişini, hangi dönemlerden geçerek bugünlere ulaştığını söyleyebilirsiniz?
Dergi kelimesinin kökeni derlemekten geliyor. Bugüne kadar dergilerin işlevi yazmaya devam edenler ile yazmaya başlayanların vitrini olmasıydı; heveslilerin eserlerinin derlenmesiydi. Hisar, Mavi, Pazar Postası, Varlık, Yeditepe, Büyük Doğu, Dergah, Mavera, Hece, 7İklim. Bu dergilerin bir kısmı döneminin siyasi bayraktarlığı yapmış, bir kısmı da bayrağı siyasete çevirmiştir. Bakın bugün ülkemizi yöneten birçok isim, bürokrat, yerel yöneticilerin bu dergilerde metinleri var ya da metinleri okumuşlukları. Siz sanıyor musunuz ki sorun sadece edebiyat? Edebiyat, hayat.
“ZAMANI YAKALAMAYAN DERGİLER BİTECEK”
Türkiye’de dergilerin eskiden bir okul işlevi gördüğünü, yeni düşünceler doğurduğunu, fikir tartışmaları yürüttüğünü biliyoruz. Düşüncenin ve hayatın merkezinde olan dergileri bugün baktığınızda nerede görüyorsunuz?
Dergileri çelimsiz ve vereme yakalanmış bir halde görüyorum. Bu görüşüm bugüne ait; yarın dönem ve zihinler değişir, insanlar yeni ya da eski olanı aramaya başlar o vakit yeni bir fikre gelebilirim. Çünkü artık dergilerin dönemi bitiyor. Zamanı yakalayamayan dergiler bitecek. Peki, soru şu: Zaman ne zamanıdır? İnanın bu hızı ben adlandıramıyorum.
“İNADI GÜÇLÜ DERGİLER KALACAK”
İki de bir kapanan, satmayan, okunmayan, sürekli olduğu yerde dönüp duran, boyu ne uzayan ne de kısalan dergilerin olduğuna şahidiz. Matbu dergilerin en temel sıkıntılarından birisi de ya ferdi ya da belli gruba dayanarak belli bir süre sonra kısır döngüye hapsolmaları. Dergilerin böylesine bir kısır döngüye hapsolmasının nedenleri nelerdir? Bunun dergiciliğe olumlu ya da olumsuz anlamda sonuçları neler oluyor?
Dergilerin boyu artık kalmadı ve kilo almaya pek müsait değiller. Hepimizin dergisi var artık. Ben çocukken mahalle maçı yaparken büyüklerimiz şöyle derdi: 5 kişi al, çık. 5’er 5’er dağılırdık. Şimdi olanlar bana böyle geliyor. 5 kişi bir araya geliyoruz ve dergi takımları kuruyoruz. Bence zorluyoruz. Dergicilik bitecek ve geriye sadece finansmanı ve inadı güçlü dergiler kalacak. Bak, inat birden bire nasıl da hevese döndü.
“KAĞITTAN EKRANA GEÇMEK ENGELLENEMEYECEK”
Günümüzde dergiler internetle birlikte bir değişim dönüşüm geçiriyor. Matbu dergiler her geçen gün okur kaybedip kapanırken, internet dergileri gün geçtikçe daha da çoğalıyor… Türkiye’de son yıllarda okur sayısı düşüyor kullanıcı sayısı artıyor. Peki tablet bilgisayarlar ve mobilleşen dünya dergicilik için bir tehdit mi yoksa bir fırsat mı?
Mağaradaki hiyerogliften papirüse, papirüsten kâğıda geçiş nasıl engellenemediyse kâğıttan ekrana geçmek de engellenemeyecek. Hele bu ne ki? Yarın, tabletin üstünde simit satan çocuklar büyüyünce esas gürültü o zaman ortaya çıkacak. Onlara gazete okutamayacaksınız, onlara teksir kağıdı satın aldıramayacaksınız, A4 kağıdını gördüklerinde “bu böcek mi?” diyecekler. İnternet, edebiyat dergileri için büyük fırsat. Özellikle sosyal medya büyük imkân veriyor tanınmak için. Bakın beni Aydın Doğan ile eşitleyen şey internet oldu. Hürriyet de internette, İzdiham’da. Ben gazete çıkaramam ama internette bir portalım olabilir ve yayın yapabilirim. İzdiham.com’u yedi yıl evvel yayına hazırladığımda herkes çok zor bir işe soyunduğumu söylüyor ve interneti ve orada yayınlanan şiiri, makaleyi, denemeyi, hikayeyi kıymetli bulmuyorlardı. Şimdi ise ben erken başlamanın. Sıkıldım bu cümlenin sonundan.
“BİZE HER ZAMAN TELİF ÜCRETİ YERİNE BİR DEMET ÇİÇEK VERDİLER”
Tablet ve mobil uygulamalara derginizi hazırlıyor musunuz? Gelecekle ilgili planlarınız neler?
İzdiham 1 Ekim itibariyle yepyeni bir tasarımla yayınına devam edecek. Çok şık bir site yaptık. Zamana ve kullanıma uygun, herkesin beğeneceğini düşündüğümüz. Tablet ve mobil uygulamalarını da yaptıracağız. İzdiham, edebiyat ve kültür alanında öncü oldu ve olmaya devam edecek. Çünkü bize her zaman telif ücreti yerine bir demet çiçek ve plaket verdiler.
“İNANÇ DAĞINIZA SU KANALI YAPABİLİRSİNİZ”
Derginizin reklam, dağıtım, telif ücreti gibi problemlerini nasıl çözüyorsunuz. Bu anlamda dergiciliği genel anlamda problemlerini düşündüğünüzde, Türkiye’de dergiciliğinin içinde bulunduğu çıkmazların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Biz kendi aramızda para topluyoruz. Küçük 50, büyük 100 TL. Komik gelmesin ama aynen böyle oluyor. Çünkü kimseden bir talebimiz de yok. Diğer dergiler de zaten aşağı yukarı böyle çıkıyor. Para konuşmasak iyi olacak. Önemi yok bunun. İnsanda heves varsa ve inanç dağınıza su kanalı yapabilirsiniz.
“KİMSE MİSAFİR ODASINDA YAZAR YA DA ŞAİR OLMAZ”
Bugünün dergileri yazar yetiştiriyor mu? Sizin derginizde yetişen yazarlar kimler oldu?
Dergilerde elbette yazar ve şairler yetişiyor. Birçok isim de zaten dergilerden çıkıyor. Kimse misafir odasında yazar ya da şair olmaz. Bu işin tek yolu var; senden öncekilere eserini yollamak ve uygun ortamı bulmak. Çalışmak ve rüyasını görmek.
İzdiham, şu anda altı arkadaşımızı hazırlıyor. Altı genç arkadaşımız var onların kitapları 2015 yılında çıkacak toplu olarak. Amacım, bu sayının 10 kişi olması.
Şu anda kitabı olan birçok isim İzdiham’da metinlerini ve şiirlerini yayınladılar. Yetiştirmek kelimesi hoş durmaz ama gönülleri ve çalışmaları çoğu zaman bizimle oldu. Hâlâ da devam ediyorlar zaten. Özer Turan, Güven Adıgüzel, Yasin Kara’nın kitapları birlikte çıktı mesela.
İzdiham’da Ali Ayçil, Şeref Bilsel, Betül Dünder, Sibel Eraslan, Bekir Şamil Potur, Faruk Yücel ilk açıldığında destek veren isimlerdi. Sonra Zeliha Yurdaer, Yavuz Türk, Cihat Duman, Mustafa Akar, Furkan Çalışkan, Gökhan Arslan, Aykut Ertuğrul, Ufuk Akbal, Halil İbrahim Polat, Ali Kaya, Berkan Ürgen, İlkay Yaprak, Çağrı Oruk, Kaan Burak Şen ve isimlerini unuttuğum kimse varsa affetsin. Hepsi metinleriyle el verdi. Unutmaktan korkuyor ve sözlerimi susuyorum.
Ayrıntılı Bilgi: www.izdiham.com
On5yirmi5