“Türk Müziğinden Haz Alıyorum”

Yerli Müzik
30 yıldır kıyıda köşede kalmış türkülerimizi yeniden hayatın içine çeken Kanadalı müzisyen Brenna MacCrimmon, geçtiğimiz hafta yine Türkiye’deydi. Biz de durumu fırsat bilip kendisiyle tanıştık....
EMOJİLE

30 yıldır kıyıda köşede kalmış türkülerimizi yeniden hayatın içine çeken Kanadalı müzisyen Brenna MacCrimmon, geçtiğimiz hafta yine Türkiye’deydi. Biz de durumu fırsat bilip kendisiyle tanıştık. Türkülerimize olan sevdasını, Türkiye’ye olan özlemini ve kendini neden bu kültüre ait hissettiğini konuştuk.

Brenna MacCrimmon, türkülerimizi söylerken titreyen, kendinden geçen, heyecanı gözlerinden okunan Kanadalı bir müzisyen. Birçok türküyü ondan öğrendiğimizi söylediğimizde gözleri dolan; Türk müziklerindeki sevdayı, acıyı, sevinci, vefayı yüreğinin en derininde hissettiğini söyleyen biri o. Bu nedenle 25 yıl önce Kanada’dan kalkıp Türkiye’ye gelmiş. Üşenmemiş Türkçe öğrenmiş. Bu da yetmemiş, kültürleri tanımak için Trakya ve Balkanlar’ı köy köy dolaşmış. Omuzlarına yükleyip getirdiği türküler burada, onun dilinde yoğrulup yeniden hayat bulmuş.

Türk halk müziklerini ukulelesi ile taçlandıran bu kadın, geçtiğimiz hafta yine Türkiye’deydi. Bu defa keşif için değil, konser vermek için gelmişti. Biz de durumu fırsat bilip, kendisiyle tanıştık. Türkülerimize olan sevdasını, Türkiye’ye olan özlemini ve kendini neden bu kültüre ait hissettiğini konuştuk. Ama isterseniz, önce onu bilmeyenlere kısaca tanıtalım.

MacCrimmon’un Türk halk müziğine bağlanışı 1980’lere dayanıyor. 30 yıl önce Ontario’da, bir kütüphanede ilk kez dinlediği Ankara radyosu kayıtları onu derinden etkiliyor. "Balkan müziklerini duyunca, çok farklı şeyler hissettim. Ritimleri, makamları çok hoştu. Sesler çok güzeldi. Özellikle kadın sesleri… Çok güçlüydü, aynı zamanda da duygusal. Sadece dinleyip bırakmak istemedim." diyen türkü sevdalısı, bunun üzerine Kanada’da Türk müzisyenler ile tanışıp bağlama dersleri alıyor. Türk müziği üzerine çalışmalar yapıyor ve unutulmaya yüz tutan halk müziği arşivlerini araştırıyor. Sonunda bu iş uzaktan yapılmaz deyip 85’te İstanbul’a geliyor. 5 yıl İstanbul’da yaşayan sanatçı, Trakya ve Balkanlar’ı karış karış dolaşıyor. Bu kültürün yalnız müziği ile değil insanları ile de bütünleşiyor. Zor da olsa bu süre zarfında Türkçe öğreniyor. Şimdi MacCrimmon’un Rumeli müziği olarak bilinen, Balkan Türk ezgilerinden oluşan 3 albümü var.

Kıyafetlerine yemeni parçaları dikiyor

Onunla tanıştığımızda ilk dikkatimizi çeken, boynuna sarılı yemeni olsa da röportaj ilerledikçe ceketine işli tülbent parçalarıydı gözümüze ilişen. Kıyafetlerinden bile bizim kültürümüzü benimsediği belli olan türkü sevdalısı, meğer eski yemenileri toplar, kıyafetlerine işlermiş. Kültürümüze bu kadar bağlı olan sanatçıya, Kanada’dayken bize dair neyi özlediğini soruyoruz haliyle. "Böyle yerler, böyle sohbetler… Ya başka bir memlekete ya da bu dünyadan giden arkadaşlarımı özlüyorum. İstanbul’da bir arkadaşınızın dükkânına gidiyorsunuz, bütün öğleden sonra akşama kadar oturuyorsunuz. Çay içiyorsunuz, gelen giden oluyor, sohbet oluyor. Bu güzellikleri özlüyorum. Bizde de var ama buradaki gibi yok." cevabını veriyor düzgün Türkçesiyle. Ardından da ekliyor: "Kanadalıyım ama buradaki güzellikleri oraya götürmeye çalışıyorum."

Kanadalı sanatçıyla kim çalar ki?

MacCrimmon’un Türkiye’de zor günler geçirdiği zamanlar da olmuş. Çünkü birçok sanatçı türküleri, Türk müzisyenler ile çalmayı tercih ediyormuş. "Kanadalı bir sanatçı ile kim çalar ki!" diye düşünüldüğünü ifade eden MacCrimmon, ancak yeniliklere açık olan müzisyenlerin kendisi ile çalıştığını söylüyor. "Tamam, ben Türk değilim ama bir hissim var ve gördüklerimi, hissettiklerimi geri verebilirim. Opera Almanların öğrettiği bir sanat formu ama siz bugün Japon sanatçıdan da opera dinlersiniz. Müzik bence herkese ait. Seversiniz ve yaparsınız. Bilmiyorum bir Türk kadar yapabiliyor muyum ama severek yapıyorum. Gençleri Türk Halk Müziği ile tanıştırmaktan gurur duyuyorum." diyerek, bu konudaki duygularını dile getiriyor. Peki, yeniliklere açık olan ve Brenna ile ilk albümü çıkaran sanatçı kim dersiniz? Ünlü klarnet ustası Selim Sesler. Babazula ile aynı yerde ama farklı katlarda çalan Sesler, dinlenme saatlerinde alt kata inip Babazula’ya eşlik edermiş. İşte tam bu sırada tanımış MacCrimmon onu. Rock müziğe klarnetle eşlik eden sanatçının kendisi ile de çalışabileceğini düşünmüş. Öyle de olmuş. Sesler, MacCrimmon ile 1998’de Karşılama albümünü çıkarmış. Ardından ikinci albüm gelmiş. Ayde Mori isimli bu albümde, usta akordeoncu Muammer Ketencoğlu, Sumru Ağıryürüyen ve Cevdet Erek eşlik ediyor MacCrimmon’a. Üçüncü albüm (Kulak Misafiri) ise geçen yıl çıktı ve çekimleri 3 yıl sürdü. Çünkü bu albümde 30 yabancı müzisyen yer alıyor. Hepsi de MacCrimmon gibi Rumeli ve Balkan müziği âşıkları.

ESRA KESKİN – Zaman