Fulya Sanat Merkezi’nde gerçekleşen. konserde; F.Schubert 8.Senfoni ve R.Strauss Don Kişot eserlerinin yanı sıra yıllık programda yer almayan G.Donizetti’nin Mahmudiye ve Mecidiye Marşları ile A.Rıfat Çağatay’ın 1924-1930 arası çalınan İstiklal Marşı ve O.Zeki Üngör’ün İstiklal Marşı çalındı. Program akışına uymasa da şefin bilgilendirmesi, orkestranın güzel ve dinamik yorumuyla, orkestranın ve salonun ayakta çalıp söylediği 12 mart 1921’de kabül edilen Ulusal Marşı’mızın yıldönümü yerinde bir zarafetle kutlandı.
8.Senfoni ve çello solonun eşliğinde Don Kişot yorumları çok yüksek düzeydeydi. Macaristan’da çalışmalarının sürdüren şef Alpaslan Ertüngealp konseri değerlendirirken orkestranın çalışma şartlarına da dikkat çekti; “Bu şartlarda, elde ettiğimiz insan üstü bir neticedir. Orkestra çok zor ve çok kötü çalışma şartları altında hazırlanıyor, salonu yok, çalışma yeri hiç bir provaya müsahit değil ve seyircisi darmaduman olmuş.farklı farklı yerlerde konser vere vere seyirci alışkanlıklarını yitirmiş. Orkestra bunu kamuoyuna bir türlü duyuramıyor. Orkestra yek vücut seyircisini yeniden bir araya getirmeye çalışyor.
Ben çok mutluyum bu orkestrayla çalışmaktan geçen konserde de bu konserde de en zor eserleri yaptık. çok kısa zamanda çok güzel seviyelere ulaştık. Bu koşullarda yaptığımız iş gerçekten mucizedir.Çok mutluyum. Hakkı Öztürk ilk defa konser yapıyorum. Türkiye’de bir orkestra grup şefinin bu kadar başarılı icrada bulunabilmesi beni şaşırttı, heyecanlandırdı. Umarım orkestrada buna benzer başka arkadaşlarda solist olarak çalar, bu orkestranın ne kadar değerli üyelere sahip olduğunu herkes görür” sözleriyle orkestrayı kutladı.
Konseri dinleyenler arasında bir başka şef, Ender Sakpınar da vardı. Sakpınar da özellikle Don Kişot gibi çok kompleks, girift, çok sıkı bir prova düzeni gerektiren bir eseri çok kısıtlı çalışma şartlarına rağmen altından çok iyi kalkıldığını ve seyirciye eserin güzelliğinin yansıtıldığını, karakterlerin çok iyi betimlendiğini vurguladı, şefi kutladı. Solistin çok müzisyen, yaşayarak, eserin derinliklerine inerek çalan çok iyi bir çellist olduğunu da belirten Sakpınar; “İki eserde, solist ve orkestranın solo partileri de çok iyiydi. Tamamen salonsuz kalan orkestra burayı bulduğu için bile çok mutlu ama bu salonda aküstik sorunu var, derinlik yok. Güzel olan her şeye rağmen tek vücut olmuş bir orkestra şefin yönetiminde olabileceğin en iyisini yaptı. Bu kadar güzel, derin eserlerin böyle salonlarda heba olması bana acı veriyor. Söz konusu müzikse bu boyuttaki eserlerin seslendirilmesi için acilen AKM’nin açılması gerekiyor” sözleriyle İstanbul’un salon sorununa da parmak bastı.