Geçtiğimiz hafta rockçı imam olarak haber olan Ahmet Muhsin Tüzer birçoğunuzun dikkatini çekmiştir eminim. Kramp grubunun davulcusu İdris Tübcil ve gitaristi Doğan Sakin ile kurduğu Firock isimli grubuyla birlikte rock müziğini ve tasavvufu harmanlayan Tüzer, geçtiğimiz hafta albümün çıkış şarkısı “Mevla’ya Gel”in klip çekimi için İstanbul’daydı.
Galatasaray Lisesi’nin önünde buluşmak üzere sözleşiyoruz Tüzer ile. Tam da vaktinde buluşma noktasına gazetelerde fotoğrafını gördüğüm kişiye benzeyen bir adam geliyor… Ama yüzükleri, ilginç ayakkabıları, pantolonu, üzerindeki tişörtü ile bildiğimiz imamlara hiç benzemiyor. “Yok” diyorum,
“O değildir”. Telefonla arıyorum biz geldik demek için, bir de ne göreyim bu turiste benzeyen adam telefonuna sarılıyor. Meğerse rockçı imamın ta kendisiymiş. Sohbet ettikçe anlıyorum ki sadece görüntüsüyle değil, fikirleriyle de alışık olduğumuz imamlara benzemiyor.
Nasıl bir çocukluktu sizinki?
Antalya, Kaş’ta doğdum. İlkokulu orada okudum. Sosyal, ailevi yapı ve çevresel faktörler nedeniyle kendim değildim aslında. Ayakları yere sağlam basan, kendiyle barışık, dünyadaki gelişmeleri idrak edebilecek, kendini özgürce ifade edebilecek bir altyapım yoktu. Özellikle saygının, sevginin, hoşgörünün olmadığı feodal toplumlarda bu bahsettiğim şeyler pek geçerli değil. Aslında hoşgörülü bir ailem var, babam da imamlık mesleğinden geliyor. Dedem yine çok değerli bir din alimiydi. Ama ben küçüklüğümden beri çok farklıydım, toplumun değer yargılarına çok aldırmazdım. Hep çelişkiler girdabındaydım. Bir taraftan din adamlarının olduğu, saygın bir aile, öbür taraftan turistik bir belde… Modernite ve gelenekselci bir yaşam tarzı arasında sıkışıp kalıyorsunuz.
“Ferhat Göçer de benim gibi memur, ona kimse bir şey demiyor”
Müziğe yeteneğiniz olduğunu nasıl keşfettiniz?
Küçüklüğümden beri dini çerçevede yetiştirdim kendimi. Türkiye’de ilk ilahi kasetini çok amatör de olsa çıkaran benim. Kardeşlerimle bir kasede okumuştuk camide, daha sonra onu ilahiler albümü olarak bizden habersiz çıkardılar. Kardeşlerimden biri çok ünlü bir şarkıcının vokalistliğini yapıyor hatta şu an. Kuran-ı Kerim okuma yarışmalarında derecelerim var. Ezan okuma yarışmalarında da öyle… Sultanahmet’te görevliyken televizyonda kaside okuyordum. Müzikal anlamda eğitimim yok ama Doğan Abi ve İdris Abi benimle tanıştıktan sonra bendeki yetenek karşısında şaşkına döndüler. Parçaların sözlerini de ben yazıyorum şu an ve çok güzel söyleyebiliyorum. Allah vergisi.
Neden rock müziğe yöneldiniz?
Tamamen kader… Doğan Sakin ile tanışmasaydım Kaş’ta böyle bir oluşum olmayacaktı. Birkaç yıldır bana ilahi albümü yap diyordu çevremdekiler. Ama bu hep yapılan bir şey zaten. Bir değişim yaşanıyor, buna ayak uydurmak, çıtayı yükseltmek lazım. İmam deyince insanların aklında hemen kaside, ilahi, mevlüt, ezan okuyan biri canlanıyor. Başka bir şey yapamaz diye düşünüyorlar. İmamlar bence bu ülkenin biraz dışlanmış bir grubu.
Ne açıdan?
Mesela bir rock grubu kurdum diye belli bir kesim yadırgıyor. Ama Ferhat Göçer güzel şarkılar söylüyor ve o da bir doktor. Ona kimsenin bir şey dediği yok. Ferhat Göçer bu ülkenin evladı da biz başka bir şey miyiz? O da memur, ben de. O da 657’ye tabi, ben de…
Rockçı imam hakkında ne düşünüyor insanlar?
Çok destekleyenler de var ama bazı yorumlara bakıyorum, ürperiyorum gerçekten. Belden aşağı vuranlar, hakaret edenler, iftira atanlar… Onları Allah’a havale ediyorum. Onlar Allah’ı, peygamberi, kendilerini tanımıyorlar. Sanki Allah bize, grup olarak tabuları yıktırıyor. Bizim bunu tam olarak kendi irademizle yaptığımızı söyleyemem. Düşünün, bu grup mayıs ayında kuruldu, bugün klibimiz bitti. İnanılmaz bir olay gerçekleşiyor aslında. Sponsorumuz da yok. Olayların nasıl geliştiğini görünce ben ve diğer grup üyeleri hayretler içinde kalıyoruz. Ama şuna inanıyoruz gerçekten kalp birlikteliği var; çok yüce bir amaç için kalplerimiz
çarpıyor ve Allah da sizin hep yanınızda zaten.
İmamlık yaptığınız köyün halkı ne diyor rocker imamları için?
Pınarbaşı çok şirin bir köy. Ben orayı özellikle seçtim. Ticaret yaparken yaşamdan çok yorulmuştum. Rehabilitasyon merkezi gibi bir yer arıyordum. Oraya gittiğim için şükrediyorum Allah’ıma. Çok küçük bir yer, en fazla 15 hane vardır. Cemaatim genelde yaşlı… Konuyu bilmiyorlar, bazıları televizyonda seyretmiş. Aradılar beni, çok şaşırmışlar.
“Olayı idrak edemiyorlar hâlâ”
Meslektaşlarınızdan, Diyanet İşleri’nden bir tepki geldi mi?
Genç imam arkadaşlarımıza yürekten teşekkür etmek istiyorum, arıyorlar, çok güzel mesajlar yazıyorlar. Diyanet’ten herhangi bir tepki yok. Ben de herhangi bir tepki beklemiyorum. Devlet memurunun müzik yapmasında bir sakınca yok. Ama diyanetin bir çizgisi var, onu zedeleyecek bir iş yapmamak lazım. Ben de öyle bir şey yapmıyorum zaten. Ben gerek Cumhurbaşkanı’nın, gerek Başbakan’ın, gerekse Diyanet İşleri Başkanı’mızın bu olayda çok mutlu olduklarını düşünüyorum. İyi ki de Ahmet Muhsin Tüzer böyle bir grup kurdu diye düşünüyorlardır bence.
“Aşk adlı rock şarkımızda kaside de okuyacağım”
Rock müzik dinler miydiniz öncesinde?
Ben tam bir Freddie Mercury hastasıyımdır, Queen’i çok severim. Freddy Mercury’nin “Bohemian Rhapsody” parçasında “Bismillah” diyor. Melodi tamamen değişiyor. Şunu düşündüm; demek ki rock parçada melodi tamamen değişebiliyor. Değişirse ben oraya bir kaside ekleyebilir miyim? Doğan’la konuştuk “Olur abi, neden olmasın?” dedi. Şu anda “Aşk” diye bir parça var, onda kaside okuyorum sona doğru. Müthiş bir parça. Ama Freddy’yi çok seviyorum gerçekten. Allah rahmet eylesin… Özel yaşamı kimseyi ilgilendirmez. Müthiş bir yetenek. Ben Pink Floyd’un da bazı parçalarını çok beğeniyorum.
Yüzükleriniz, şalınız, çantanızla değişik bir tarzınız var. Böyle bir imam olabileceğini düşünmezdim. Ben de itiraf edeyim ki önyargılıyım biraz. Ama gerçekten çok yok değil mi sizin gibi imamlar…
Pek yok. Aslında böyle yaşamak isteyen imamlar var. Ama yaşayamıyorlar işte…
“A hoca sen ne yaptın? Böyle giyinmeye utanmıyor musun? Allah’tan korkmuyor musun? Saçını niye uzatıyorsun?” diyorlar ben de: “Yahu kardeşim ben Peygamber’in yaşam tarzını uyguluyorum” diyorum. Peygamber de saçlarını zaman zaman uzatmış omuzlarına kadar. İnsanlar bu kadar bilgisiz maalesef. Suretlere takılıp bir şeyin özünü fark edemiyorlar.
“Babam şarkımı ilk dinlediği zaman ‘Bu işi bırak’ demişti”
Anneniz-babanız ne diyor müziğiniz için?
Eski tüfek onlar. Rock müziğiyle hiç alakası olmayan insanlar. Babam bizim şarkımızı ilk dinlediği zaman parça çok gürültülüydü. O halini beğenmedi. “Bence oğlum sen bu işi bırak” dedi. İnan bunu söyledi. “Sen kime hitap edeceksin ya? Bu yola boşu boşuna çıkmışsın, bir sürü para kaybedeceksin ve gelip evine oturacaksın” dedi. “Baba bu kadar erken karar verme dua et, güzel şeyler olacak” dedim. Aranjmandan sonra, blues ezgileri ile o kadar güzel bir parça çıktı ki ortaya şimdi beğeniyor.
O sert halini zaten ben de çok beğenmiyordum. Annem de çok eleştirmez. Dua eder güzel temennide bulunur.
“Eşim, evliliğimizin ilk üç senesinde Hıristiyan’dı”
Eşiniz ne diyor müziğiniz hakkında?
Çok destekliyor beni.
Nasıl tanıştınız eşinizle?
Bükreş’te tanıştık onunla, 1998 yılında. Bir arkadaşım var, İngilizce öğretmeni şu an, Celal Boyacıoğlu. Yerebatan Camii’nde müezzindim o zamanlar. Biz Sultanahmet’te turistik bir şeyler satıyorduk onunla. Günlerden bir gün Romanya’dan iki sanatçı geldi. Resim yapıp satıyorlar, iyi de para kazanıyorlar. “Nedir bu?” diye sorduk, “gravür” dediler. Biz tabii gravür ne demek bilmiyoruz yani. Onlarla arkadaş olduk. Bizi o yaz Romanya’ya davet ettiler. Biz de trene atladık, Bükreş’e gittik. Onlara misafir olduk. Bir sanat galerisinde bir gravür etkinliği vardı, orada eşimle tanıştım. Gördüm güzel, hoş bir bayan. Ben başta ciddiye almıyordum. O, Romanyalı; sen imamsın, müezzinsin. Mantık “Bu iş olmaz” diyordu ama gönlüm öyle demiyordu tabii.
Her alanda tabuları yıkan bir imam oldunuz o zaman…
O zamanlar da biz çok gündeme geldik. Eşim evliliğimizin ilk üç senesinde Hıristiyan’dı mesela. Ben eşime hiç “Müslüman ol” diye dayatmadım. Söyleyemem de. İnsan kendi hissetmeli… Romanya’nın Piatra Neamt diye bir şehri var kuzeydoğusunda, çok güzel bir şehir. Oradan üniversiteyi kazanıp Bükreş’e gelmiş. Daha bir hafta olmuş geleli, Allah benimle tanıştırıyor kendisini. Eşimin ilk gördüğü Türk benim. Beni gördüğü zaman İtalyan zannetmiş. İlişkimiz bir sene falan sürdü. Bir ara ailesinin baskısı üzerine beni terketti. Çalıştığım camideki imam eşimi tanıdı, gerçekten çok sevdi. Sevilmeyecek bir insan değil zaten.
Aydil Durgun / Milliyet