Cenk Erdem
Ortadoğu’nun uluslararası başarılara imza atan en büyük yıldızlarından biri olan Rita, kariyeri boyunca milyonlarca albüm satmış bir şarkıcı ve aynı zamanda tiyatro sahnelerinin de yıldızı olarak gerçek bir diva. İran kökenli yıldız son olarak, İran’ın geleneksel şarkılarından hazırladığı yepyeni albümünün ilk single’ını İstanbul Caz Festivali sahnesinde de dinleyicilerle paylaştı ve büyük alkış aldı. Akdeniz’in en büyük divalarından biri olan Rita ile büyüleyici kariyerini, başarılarını ve yepyeni projelerini anlattı.
Kariyeriniz boyunca milyonlarca albüm sattınız ve Ortadoğu’nun en büyük şarkıcılarından birisiniz, böyle büyük bir başarıyı hayal eder miydiniz?
En deli ve en güzel rüyalarımda bile başarımın bu boyutlara gelebileceğini hiç düşlemedim, yıllar boyunca izleyiciden bu kadar büyük sevgi göreceğimi hayal bile edemezdim. İlk dileğim şarkı söylemekti, başlangıçta tuhaf bir tutku gibiydi, sanki insanların karşısında şarkı söylemekten başka hiçbir seçeneğim yokmuş gibi geliyordu. Ancak 25 yıllık kariyerime rağmen hala insanların sevgisini cebimde kabul etmiyorum, hâlâ şarkı söylemeyi ve sahneye çıkmayı hayal eden, sekiz yaşında bir kız çocuğu gibiyim ve benim için şarkı söylemek hayatın tüm kederini alıyor…
90’ların başında, meşhur Police şarkısı Roxanne’i yeniden yorumladınız ve şarkı hem Fransa hem Belçika’da büyük bir başarı kazandı, bu durumda bu şarkınızın uluslararası kariyerinizin ilk büyük çıkışı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Roxanne gerçekten de çok başarılı bir single çalışması olmuştu ve Belçika’da ve Fransa’da neredeyse 6 ay listelerde kaldı ama benim uluslararası çıkışımı sağlayan şarkı demek ne kadar doğru olur bilemiyorum, çünkü ben sadece bu şarkıya dayanarak böyle bir çaba sarfetmedim.
1994 yılında Tzipor Zara adlı şarkınızın videosu En İyi Yabancı Müzik Videosu dalında MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nden birini aldı. Kişisel olarak siz en çok hangi videonuzu çekerken eğlendiniz?
En çok keyif aldığım klip Tzipor Zara oldu diyebilirim. Aynı zamanda bugüne kadar İsrail’de çekilen en pahalı video klip oldu. Bu klip için çalışmak harikaydı ve benim kişisel olarak en sevdiğim videoklibim. Çalışmaktan büyük heyecan duyduğum bir başka videoklibim A time for Peace olmuştur, klip için dev bir düzenek kuruldu ve düzeneğe belimden bağlanıp bir vinçle yukarı kaldırılıyordum. Düzeneğin altında büyük bir etek uçuşuyordu. Yere tam olarak değmeden uçar gibi dans ediyordum. Çok eğlenceliydi. Benim anlattıklarımdan klibi aklınızda canlandırmak büyük ihtimalle biraz zor olmuştur, en iyisi Youtube’u açıp klibe bir bakmanız…
Sadece başarılı bir şarkıcı değil aynı zamanda tiyatro sahnelerinde de başarılı bir oyuncusunuz ve birçok oyunda sahne aldınız , peki bugüne kadar duygusal olarak girdiğiniz rollerden en çok hangisi sizi etkiledi?
Sanırım her ne kadar Shakespeare, Tennessee Williams gibi büyük isimlerin meşhur oyunlarında rol alsam da, en çok My Fair Lady’de Eliza’yı canlandırmaktan büyük keyif aldım.
Bugüne kadar dünyanın birçok prestijli sahnesinde konserler verdiniz, peki en çok hangi salonda ya da konser sahnesinde heyecanlandınız?
Açıkçası şimdiye kadar özellikle iki konser salonu beni diğerlerinin hepsinden daha çok etkiledi. Biri Sydney Opera Binası, diğeri Paris’teki Olympia, provalar için sahneye çıktığınız anda daha önce bu iki salonda da sahneye çıkmış büyük isimlerin karşı konulamaz tarihini ve enerjisini hissediyorsunuz ve bu enerji hâlâ sahnede farkediliyor…
Son zamanlarda müziğinizde daha çok İran kökleri üzerine gidiyorsunuz, peki İran’ın geleneksel müziklerinde sizi en çok çeken ne?
İran’da dünyanın en güzel seslerinden birine sahip olan bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldim ve öksüz bir çocuk olarak yaşadığı tüm zorluklara rağmen kolay kolay rastlanmayacak bir şekilde hayattan keyif almasını bilen bir annenin şarkılarını dinledim. Şarkılara olan sevgimin anne sütüyle bana geçtiğini düşünüyorum. Bizi yatağa götürürken, keyifli günlerimizde, kederli günlerimizde hep İran geleneksel şarkıları söylerdi. İsrail’e geldiğimde 8 yaşındaydım ve annemin şarkıları hep evi doldururdu. Shabbat gecelerinde, aile yemeklerinde, her türlü aile toplantımızda, annemin sesi kutlamalarımızın bir parçasıydı.
Yaklaşık bir yıl kadar önce, farklı tarzlarda birçok albümden sonra, köklerime giden bir albüm yapmanın zamanı geldi diye düşündüm. Ancak mutlu hissettiren bir albüm yapmak istedim, mutlu olduğmuz kutlamalarda, nişanlarda, düğünlerde söylenecek tarzda mutlu şarkılar istiyordum. Böyle bir albüm hazırlarken daha önce hiç eğlenmediğim kadar eğlenerek kayıtlar yaptık. Bu yaratıcı sürecin tüm keyfi tamamlandı…
2009 yılında şarkınız Love Has Begun Amerika’da büyük ilgi gördü, son olarak bu güzel şarkının hikâyesini alsak?
Bu şarkının hikâyesinin arkasında , 25 yıldır benim sesimi şarkı söylerken tüm dünyanın duyması gerektiğini söyleyip duran Amerika’dan avukat bir arkadaşım var. Bir gün İsrail’e çıkıp geldiğinde benim repertuvarımdaki şarkılardan birini İngilizceye çevirmişti ve Amerika’dan beraberinde getirdiği bir prodüktörle birlikte bir stüdyoya gidip bu şarkıyı kaydetmemi istedi. Sonrasında bu şarkıyı single olarak yine kendisi uğraşıp yayınladı ve bağımsız müzikler çalan radyolara gönderdi. Tüm bunlardan sonra bu şarkıyla yaşadıklarımız inanılmazdı. Sonunda Amerika’da New Music Weekly tarafından En İyi Çıkış Yapan Şarkıcı Ödülü bile kazanmış oldum.
Taraf Gazetesi